Merhaba :)) Bu bölüm baya geç geldi farkındayım ama sizlerden tepki almayınca yazamadım sanki... O ilk cümle çıkmadı. Sonra sırf oy verenler biz buradayız bak okuyoruz dedikleri için yazdım yeni bölümü. Umarım beğenirsiniz.
Oylarınız ve yorumlarınız benim için çok değerli,lütfen eksik etmeyin... :)
Hatam,eksiğim varsa affola...
Rüyama ortak olun ;)
^^
Sabah çalan alarm ile gözlerimi zar zor açtığımda hemen kendimi banyoya atıp elimi yüzümü yıkadım. Dün gece ağlayarak uyuyakaldığımdan hala gözlerim yanıyordu. Bir de bunun üzerine gördüğüm tuhaf rüyalar eklenince uykusuz kalmıştım.
Rüyalarımın birinde kendimi eski okulumda bulmuştum. Mezun olduğum lisenin koridorları bomboştu ve ben birini arıyordum. Kimi aradığımı bilmeden her sınıfa bakmıştım. En sonunda okulun bahçesine çıktığımda uzakta, okulun ormanlık alanında Oğuz'u görmüştüm. Onu bulmanın sevinciyle ona doğru koşarken tıkanıp kalmıştım. Nefes almaya çalışırken uyandım. Rüya da sonra tekrar uyumaya çalışsam da sürekli nefesim kesilerek uyanıp tekrar uyumaya çalışmakla geçmişti bütün gecem...
Ben gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmaya çalışırken kızlar da uyanmıştı. Okula geç kalmamak için hazırlanıp evden çıktık. Genellikle kahvaltıyı yoldan aldığımız simitlerle okulda yapardık. Bu günde öyle olacaktı. Evden çıkıp merdivenlerden inerken kendimi çok huzursuz hissettim. Alt kattaki daire de Oğuz'un yaşadığını bilmek tuhaf şeyler hissettiriyordu bana. Bu hisleri kendim bile adlandıramıyordum. Resmen dibe çakılıyordum sanki daha fazla düşebilirmişim gibi...
Kızlarla tam Oğuzların dairesinin önünden geçerken kapı açılmıştı. Dönüp arkamı bakamadım bile. O kapıyı açan kişinin Oğuz olma ihtimali nefesimi kesmişti yine. Ben nefes almak için kendimi zorlarken duyduğum ses ile rahatlamıştım.
"Günaydın hanımlar"
"Günaydın"
Yiğit'in selamına üçümüzde aynı anda cevap vermiştik. Yiğit ise bu ayrıntıya takılmamış, kahverengi hatta siyah denilebilecek kadar koyu kahverengi olan gözlerini Hülya'ya dikmiş muzırca gülümsüyordu.
"Hülya hocam, hayret bugün pijamalarınızla çıkmamışsınız evden"
Banu ve ben duyduğumuz cümleye sessizce kıkırdarken Hülya utanıp başını önüne eğmişti bile. Yiğit'in gözleri ise hala Hülya'nın üzerindeydi. Hülya utangaçlığını üzerinden atınca Yiğit'e cevap vermek için kafasını kaldırıp ona baktı. Yiğit'in üzerinde askeri kamuflajları vardı.
"Yine çok şakacısınız Başçavuşum" diyerek Yiğit'e cevap veren Hülya'nın sözleri üzerine birbirlerinin gözlerine bakarak gülümsediler. Hülya gözlerini Yiğit'in gözlerinden çekerken içeriden Oğuz'un sesi gelmişti. Oğuz konuşarak kapıya doğru geldikçe sesi yaklaşıyordu. Kendimi onu görmeye hazırladım. Ne kadar sağlam gözükürsem o kadar çabuk toparlardım diye düşünürken hızlanan kalbimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım
"Tugaydan aradılar Alba-.. Aaa günaydın kızlar"
Oğuz bizi gördüğünde şaşırmıştı. Ama kendini çabuk toparlayarak bize selam verdi. Kızlar cevap vermeden önce bana bakınca onlara gülümsedim. Onlarda benden onay almanın rahatlığıyla Oğuz'a selam verdiler. Tüm sakinliğimi üzerime giyinip bende cevap verdim.
"Günaydın Oğuz. Dün için kusura bakma seni görünce şaşırdım biraz.." Oğuz açık kahverengi gözlerini üzerime dikerken yüzünde oluşan gülümseme ve sol yanağında ortaya çıkan gamzeyle ne dedim bende bu adam böyle gülüyor diye düşünmekten alamadım kendimi. Zar zor bakışlarımı yüzünden çekerken konuşmaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP ZAMANI
General Fiction7/11/2016 Genel Kurgu İçinde #54 Bir öğretmen, kendini özel öğrencilerine adamış... İçindeki aşk yangınını gözyaşlarıyla kor tutmuş ufak bir kız... Bir asker, intikam için kandan yemin içmiş... Aşkını kalbinin toprağına gömmüş, o topraktan yeşeren f...