Yepyeni bir bölümle ve güzel bir süprizle ben geldim canım okuyucularım :)
Hilal ile birlikte kurgulayıp yazdığımız yepyeni bir hikaye yayınladım. Adı "Kahraman'ın Delisi" ^-^
Hikayeme yeni katılan Hilal ve Ersin'in aşk ve aksiyon dolu hikayesi artık sizlerle ♥ Lütfen bizi yeni yolculuğumuzda yalnız bırakmayın :)
Hepinize sevdiklerinizle şeker tadında bayramlar diliyoruum ♥
Hatam,eksiği,kusurum varsa affola :)
Rüyama ortak olun ;)
^^
"Ama sen benim aşık olduğum o masum koca adam değilsin."
Dilimden dökülen sözcükler, gözlerimden Oğuz'a ulaşan gerçeğin o soğuk yüzü odanın tüm sessizliğini kapladı. Belki de bana bir şeyler anlatmaya çalışan o kahverengi gözleri bir an olsun ela gözlerimden çekilmedi. Bana baktı Oğuz...
Sanki o gözlerin ardında yanan bir ışık beni gör diye çığlık çığlığa bağırdı bana. Kulaklarımı sağır ettim, duymadım. O minik ışık bak ben buradayım eski yerimdeyim, beni gör dedi. Gözlerimi kör ettim, görmedim. Gittikçe sönen o ışık beni hisset ben kalbine akmak için yanıp tutuşuyorum dedi. Kalbimi durdurdum, hissetmedim.
İçimde buz tutan benim bir parçam olan acıyı, yanıp tutuşan aşık yanıma tercih ettim. Önce Oğuz'un gözlerindeki ışığı söndürdüm sonra da içimdeki o aşık yanımı susturdum. Başımı dikleştirip oturduğum yerden kalktım. Oğuz'un gözleri beni takip ederken Elif'in odasına gittim. Gözlerimden akmaya hazır yaşlar beni zorlarken tuttum kendimi. Derin derin nefesler aldım ciğerime batmasına rağmen... Elimi kalbimi koyup sakinleştirdim onu deli deli atmasına rağmen...
Gözlerim yatağında uyuyan Elif'e kayınca kendimi geldim. Elime aldığım dereceyle ateşini ölçtüm. Daha iyi gibiydi. Siyah saçları hafif terlemiş alnına yapışmışken saçlarını usulca elimle düzeltip dudaklarımı alnına bastırdım. Düşmüştü ateşi çok şükür. Kendimi Elif'in çocuksu güzelliğini izleyerek sakinleştirdiğimde odadan çıkıp Oğuz'un yanına gittim.
Gözlerini kapatmış başını koltuğa yaslamış derin nefesler alan Oğuz'u görünce öylece kaldım kapının önünde. Onu izlemeyi bırakıp ne içeri girebildim ne de yanına gidip daha yakından onu izleyebildim. Onun uzun kirpikleri yanağına değerken ben kapıda mıhlanıp kaldım. Kapalı gözlerini, kafasını arkaya yasladığı için ortaya çıkan adem elmasını, kokusunun merkezi olan boynunu gidip öpmemek için kendimle savaştım. Ellerim kapının kolunu sımsıkı tutarken koşup Oğuz'un göğsüne sığınmamak için kendimi zor tuttum.
Kalbimin birileri sıkıyormuşçasına acımasına, ciğerlerimin acıyla yanmasına daha fazla izin vermedim. Gözlerimi kapatıp Oğuz'a gitmemek için kendimle uğraşırken gözümden akan birkaç damlaya engel olamadım. Daha az önce geri gönderdiğim gözyaşlarım tekrar akmak için sıraya dizilince tutamadım kendimi daha fazla. Yanağımdan dudağıma süzülüp tuzlu tat bırakan gözyaşlarımla kendime geldim. Gözlerimin gözyaşlarını silip derin bir nefes aldım ve boğazımı temizleyerek odaya girdim.
Oğuz hemen gözlerini açıp kendini toparladı. Sanki az önce aramızda hiçbir konuşma geçmemiş gibi yapmaya karar verdim.
"Elif'in ateşi normale dönmüş. Ben de gideyim artık yarın sabah otobüsüm var."
"Nereye gideceksin ki?"
"Eskişehir'e annemlerin yanına... Buraya kadar gelmişken gitmemek olmaz dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP ZAMANI
Fiction générale7/11/2016 Genel Kurgu İçinde #54 Bir öğretmen, kendini özel öğrencilerine adamış... İçindeki aşk yangınını gözyaşlarıyla kor tutmuş ufak bir kız... Bir asker, intikam için kandan yemin içmiş... Aşkını kalbinin toprağına gömmüş, o topraktan yeşeren f...