Selam güzel okuyucularım :)
Biraz kısa olsa da bir bölümle daha karşınızdayım. Bu bölüm aklımdaki kurgu da yoktu açıkçası bir anda bir baktım yazıvermişim :)) Umarım beğenirsiniz :)
Bu arada bölümde Yiğit'le ilgili durum başta olmak üzere askeriyeyle veya diğer kurumlarla ilgili tüm olaylar benim kurgumdur. Gerçekle alakası yoktur. Bölümü okuyunca anlayacaksınız zaten ben baştan açıklamamı yapmak istedim :)
O güzel yorumlarınızı,oylarınızı büyük bir merakla bekliyorum :) Her oyunuzla ve yorumunuzla beni çok mutlu ediyorsunuz bilin istedim ;))
Hatam,kusurum,eksiğim varsa affola :)
Rüyama ortak olun ;)
^^
"Hastaneden arıyorlar..."
Yiğit'in sözlerinden sonra sağ elimi kalbimin üzerine koyup derin bir nefes aldım. Hepimiz o telefonun ucundan gelecek güzel haberi bekliyorduk. Yiğit büyük bir sakinlikle telefon açıp kulağına götürdüğünde ben içimden dua ediyordum. Sonra Yiğit'in yüzünün güldüğünü gördük. Biz daha da meraklı bir şekilde ona bakarken Yiğit telefonu kapatmadan bize durumu açıkladı.
"Yusuf ameliyattan çıkmış. Durumu daha iyiymiş."
Derin bir nefes alıp gözlerimi Oğuz'a çevirmiştim istemsizce oda bana gülümseyerek göz kırptı. Sağ elim hala kalbimin üzerindeydi ve ben kalbimin atışlarını daha net hissediyordum. Kalbimin bu kadar hızlı atması normal miydi peki? Bakışlarımı hemen Oğuz'un üzerinden çekerken o alışık olduğum ama yıllardır hissetmediğimi fark ettiğim garip heyecan içime dolmuştu. Derin bir nefes alıp kalp atışlarımı düzenlemek ve içimdeki heyecanı bastırmak için kendimi zorladım.
Gözlerim, karşısındakine kötü bakışlar atan Hülya'ya takılınca istemsizce kime baktığını anlamak için bakışlarını takip ettim. Hülya hala telefonla konuşan Yiğit'e bakıyordu. Aslında bakıyor demek yanlıştı. Resmen Hülya'nın yeşil gözlerinden ateş çıkıyordu. Hülya'nın neden sinirlendiğini anlamak için Yiğit'in devam eden telefon konuşmasına kulak verdim.
"Ya tamam kızım yarın gelirim işte hastaneye görüşürüz. Sen bizim askere iyi bak sana emanet güzelim... Tamam tamam söylerim hadi sana iyi nöbetler doktorcum."
Yiğit'in sözlerinden sonra gözlerim kocaman açılmış bir şekilde bakışlarımı Banu'ya çevirdim. Banu, Hülya'yı işaret ederek ne oluyor der gibi bakıyordu bana. Hülya ise hala kızgın bakışlarını Yiğit'in üzerinden çekmemişti. Yiğit yüzünde kocaman bir gülümsemeyle önce Oğuz'a sonra da bize bakarak konuşmaya başladı.
"Yusuf gayet iyiymiş. Şimdilik uyutuyorlarmış ama yarın uyanır dedi . Bu arada Deniz'in çok selamı var hepinize" Oğuz gülümseyerek başını salladığında Hülya biraz daha kendini toparlamıştı. Sesi ifadesizdi ama bakışları ateş saçıyordu.
"Deniz hanım sizin için önemli biri galiba başçavuşum askerinizi emanet ettiğinize göre"
Banu ve ben birbirimize bakarak kahkahalarımı zor bastırırken Hülya resmen Yiğit'e hesap soruyordu. Yiğit ise Hülya'nın bir anda onunla resmi konuşmasının nedenini anlamamış sadece biraz şaşırmıştı.
"Bana siz demene gerek yok Hülya bunu konuşmuştuk. Ayrıca evet Deniz çok özeldir benim için."
Hülya anladım dercesine başını sallarken Yiğit'e hala öldürecek gibi bakıyordu. Yiğit'te kara gözlerini Hülya'nın yüzüne dikmiş ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Benimse gözlerim Oğuz'a takılmıştı. Daha birkaç gün önce Yiğit hakkında konuşurken bir sevgilisi olduğunu bana söylememişti. Ah gerçi Yiğit'in hayatında biri olup olmadığını sorduğumda kırmızı görmüş boğa gibi üzerime gelip bana hesap sormaktan cevap vermeye vakti olmamıştı. Mutfaktaki o konuşmamız aklıma gelince sebepsizce gerildiğimi hissedip duruşumu dikleştirirdim. Oğuz benim gerginliğimi ve Hülya'nın garip halini anlamış olacak ki konuyu dağıtmak için bana doğru dönüp konuşmaya başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/60257495-288-k525685.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP ZAMANI
Художественная проза7/11/2016 Genel Kurgu İçinde #54 Bir öğretmen, kendini özel öğrencilerine adamış... İçindeki aşk yangınını gözyaşlarıyla kor tutmuş ufak bir kız... Bir asker, intikam için kandan yemin içmiş... Aşkını kalbinin toprağına gömmüş, o topraktan yeşeren f...