Merhaba güzel okurlarım :) Sizi yeni bölüm için çok beklettim biliyorum ama umarım buna değecek bir bölüm olmuştur ;) Oy ve yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Beni çok mutlu ediyorsunuz her oy ve yorumla :)
Özür dileyerek bir sonraki bölümünde geç geleceğini belirtmek istiyorum :( Önümüzdeki 3 hafta final sınavlarım var. Ben bölüm yazmaya çalışacağım ama paylaşacak kadar olur mu bilemiyorum. Bu yüzden şimdiden özür diliyorum sizden gecikme için ^_^
Naz ve Oğuz'un temsili hali ;)
Hatam,kusurum,eksiğim varsa affola :)
Rüyama ortak olun ;)
^^
Banu
Yiğit'in Hülya'nın gözlerinin içine bakarak söylediği şarkıdan sonra hepimiz onları yalnız bırakmak için işimizin başına döndük. Aslında Hülya'yı transa geçmiş halde orada bırakmak ne kadar doğruydu bilmiyorum. Yüzündeki şapşal ifade aklıma geldikçe gülmemek için zor tutuyorum kendimi. Akşam evde büyük eğlence çıkacaktı Naz ile bana...
"Allah'ım şu saf Hülya'mın aklı başına gelsin artık. Haa bir de Oğuz'la Naz'ın... Ya arada bana da bir aşk amin"
Dua eder gibi havaya kaldırdığım ellerimi gülerek yüzüme sürerken depoya girmek üzereydim. Bir anda etrafıma bakınıp burada aşkı nasıl bulacağımı düşünmekten alamadım kendimi. Dağın başında bir avuç bilgiye aç çocukla geçiyordu günlerimiz. Onlar için koşturmak, onlara bir şeyler öğretiyor olmak çok güzeldi. Tüm hayatımı onların neşeli halleri doldururken varsın aşk olmasın hayatımda...
Düşündüklerimle gülümserken gözüm bir anda dağlık alandan koşarak bizim okula doğru gelen birine takıldı. Önce köylülerden biri sandım ama üzerindeki kıyafetleri seçmeye başladıkça gelen kişinin terörist olma ihtimali canlandı zihnimde. Hala bana uzakta olduğu için tam olarak yüzünü seçemezken bir anda ne yapacağıma karar veremedim. Doğruca bizim okula koştuğunu ve elinde parlayan metal bir şey tuttuğunu fark edince hiç düşünmeden depoya daldım ve aklımdan geçen şeyi aramaya başladım.
"Hadi buralarda bir yerde olman lazım... Hah işte buldum yaşa sen be İsmet amca"
Beyaz bir kumaşa sarılı olan av tüfeğini bulduğumda İsmet amcanın onu buraya bıraktığına çok sevindim. Ne olur ne olmaz diye bizi zorla ikna ederek saklamıştı bu silahı depoya ve şimdi işe yarayacaktı. İçindeki mermileri kontrol ettikten sonra depodan çıkıp gözlerimi dağa doğru çevirdim. Etrafa kısaca baktıktan sonra adamın hala okula doğru koştuğu gördüm. Beni görmemesi için deponun iç kısmına girip bekledim. Üzerindeki eski ve pis kıyafetler, uzun saç ve sakalı, sürekli arkasına bakarak kaçması ve yaklaştıkça daha iyi gördüğüm elindeki silah benim şüphelerimi doğrular nitelikteydi. Bu adam kesinlikle teröristti. Birinden kaçıyormuş gibi bir hali vardı ve okula zarar verme ihtimali çok yüksekti. Bir an Oğuz ve Yiğit'e haber vermeyi düşünsem de yerimden çıkarsam okula çok yaklaştığını için adamın beni görebileceğini düşünerek vazgeçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP ZAMANI
General Fiction7/11/2016 Genel Kurgu İçinde #54 Bir öğretmen, kendini özel öğrencilerine adamış... İçindeki aşk yangınını gözyaşlarıyla kor tutmuş ufak bir kız... Bir asker, intikam için kandan yemin içmiş... Aşkını kalbinin toprağına gömmüş, o topraktan yeşeren f...