Bu bir bölüm değildir... İçimden geleni yazma bölümüdür.Kusura bakmayın...
***
Bugün bir arıyla konuştum...
Yine eve gitmek istemediğim ve o yüzden sallana sallana, oradan buradan yolu uzatarak yürüdüğüm günlerden biriydi. Evin arka yolundan aşağı inmedim bugün. Bekledim bir betona oturarak... Güneş, mart ayının vermiş olduğu aşırı sıcak olmasa da, kemiklerimi üşütmetecek kadar sıcak olan ışınlarını koyu yeşil pardesümden vücuduma giriş izni veriyordu. Ama yine garip ki ben titriyor ve üşüdüğümü hissediyordum. Emindim ki bugün hava gayet iyiydi ama bu vücuduma tesir etmiyordu.
Oturduğum yerde manzara adına betimleyeceğim hiçbir şey yoktu, ki zaten sadece ayakkabılarımın ucuna bakıyordum. Genelde gözyaşlarımı içime akıtmak için gökyüzüne bakmayı tercih ederdim ama bugün gök kubbe değil yağmura muhtaç topraktaydı gözlerim.
"T" ve "l" harflerimi yazışımı değiştirdiğimi farkederek bu iç karartıcı günümü yazmaya devam ediyorum.
Bilmem kaçıncı defa kapıya dayanan sıcak gözyaşlarıma "evde yokuz" numarasını yaptım ama telefonumun kirlenmiş ekranından bile belli oluyordu gözlerimin dolduğu.
Insanlar alışmıştı artık benim üzgün olmama... Çünkü hep profilimi ve son görülmemi kapatıyordum. Artık kendimi hayata kapattığımı kim bilebilirdi ki? "Neyin var?" sorusunu ben nasıl cevaplamaktan bıktıysam çevremdekiler de sormaktan yoruldu. Aslında... Aslında yalnız kaldığımı düşünmek bazen bana güç veriyor. Koca bir gözyaşıyla birlikte bir güç...
Bazen elinden geldiğini yapmadığını bildiğin halde yine de güzel bir ÖDÜL istersin. Asla arkadaşlarım kadar çok çalışmadım ama yine de bir şeyler hakettiğimi düşündüm. Bu çok saçma öyle değil mi? Onlar gibi gece gündüz çalışmıyorum sonra onlarla aramdaki uçurum netlere üzülüyorum... Bilmiyorum... elimde değil. Istesem de çok çalışamıyorum, olmuyor...
"Bir hayvan olduğumuzu unutuyorum." Bu yarışı bir kaplumbağa değil bir şahin kazanabilir. Bacakları değil kanatları olan. Günlüğüne aptalca yazı yazan değil günde 700 soru çözen kazanabilir. Ben değil onlar...
Psikolojimdeki bu baskı artık vücuduma vuruyor. Aslında olmayan ağrılar her geçen gün vücudumu esir alıyor. Doktora soruyorum, kullanacağım tek ilaç ağrı kesici. Hepsi psikolojik ağrı sızı.
İlaçların geçirmediği türden...
Ya psikiyatra gidip hap tedavisiyle dünyayı toz pembe gördüren o haplardan içecektim, ki bunları hayatın boyunca kullanmaya mahkum oluyorsun zamanla, yada bu uyutmayan ağrı sızılara katlanacaktım.
Hikayemdeki delivari karakterleri neden sevdiğimi anlamışsınızdır. Deli olmasam da deliye çeyrek kalayım artık. Zaman aleyhime işliyor.
Elde ettiklerimi kaybetme ve elde edemediklerimi hiçbir zaman elde edemeyeceğim korkusuyla günlerim geçerken hayatın benden götürdüklerini bu sayfaya ne sığdıracak yerim ne de zamanım mevcut.
Ama ayakkabılarıma bakıp eve gitmek istemediğimi içimde binlerce defa tekrar ederken ayakkabıma yakın bir yere bir bal arısı kondu. Toprakta bir şeyler ararken aynı zamanda beni dinlemeye geldiğini düşündüm. Üzgün bir şekilde ayakkabımın ucunu arıya yaklaştırdım ama o uçmak bir kenara dursun hiç telaş bile yapmadı. Bu sefer ayakkabımı arıya dokundurdum ama yine uçmadı. Ayağımla yere sertçe vurdum yine uçmadı.
Işte o zaman anladım gerçekten çok üzgün olduğumu. Arı bile ona zarar veremeyecek kadar üzgün olduğumu farketmişti.
Bugün bir arıyla konuştum...
"Anlamış olmalısın üzgün olduğumu. Sen de benim kadar üzgün müsün küçük arı, gökte değil yerde geziyorsun???"
Kafamı yerden kaldırıp önümdeki duvara baktım. Ben de arı gibiydim. Birileri bana yaklaşıyor, dokunuyor hatta gerekirse yüksek sesle uyarıyor (benim ayağımı yere şiddetlice vurmam gibi) ama ben hiç tepki vermiyordum. (Arı gibi uçmuyordum) Ya arı benim gibiydi ya ben onun gibi bilmiyorum.
Bir şeyler gibiydim ben bugün.
Kafamı yere tekrar eğdiğimde arı uçmuştu ama ben orada bir süre daha kaldım. Ben ve yalnızlığım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜFEK/Tamamlandı
General FictionBir kitabın ismi niye tüfek olsun ki?(Tamamlandı) TÜR: Dram/Gizem Yağmur can yakar mıydı hiç? Sanki biri yağmuru ateşe vermişti ve değdiği yeri yakıyordu.Yine "kendimsiz" kalmıştım işte, "kimsesizlikten" ziyade... "Beni kaybetmekten korkman hoşuma g...