33. BÖLÜM

376 80 87
                                    

Merhaba!

Bölüm çok geç geldi farkındayım...

Gerek sağlık gerek özel sorunlarımdan yeni bölüm yazamadım. Özür dilerim...

Şarkıyı mutlaka dinleyin...

~*~*~


2016/Fransa Toprakları


Okyanus kabarmaya, boynuma kadar gelmeye başladı. Ne var ki sahile yüzmeye korkuyor, ormanın karanlığında hareket eden varlık sanki beni orada bekliyordu. Ateşböceği kalmalarlarını aşarak kıyıya doğru yüzmeye başladım. Burası zifiri karanlıktı. Kalmalarların yüzüme vuran mavi ışığı gözlerimi alıyordu. Ormanın karanlığındaki o gizemli gölgenin Forbia olduğunu umut ediyordum. Daha önce de öyle olmadı mı?

"Forbia?"

Dalganın sesi dışında bir şey duyamadım. Ayağım ıslak toprağa değdiğinde ürktüm, çok ıslanmıştım. Nihayet okyanusun kucağından kurtulduğumda kollarımı bedenime sardım. Tüylerim hem ıslak olmamdan hem de korkmuş olmamdan diken diken olmuştu. Ormanın karanlığından gözlerimi ayıramıyordum. Arkamdan gelen dalga sesiyle irkerek arkama döndüm. Okyanus kabarıyor, sahilin kenarındaki kayalara delicesine çarpıyordu. Çenemin titrediğini farkettiğimde omuzlarımın bir şeyle kaplandığını farkettim. Ve başımı biraz çevirmemle göz göze geldiğim kişi bacaklarımdaki gücü tüketti. Titrek dudaklarımdan fısıltı şeklinde çıkan ses o azgın dalgalardan bile daha çok ses çıkartmıştı sanki.

"Sofia..."

Gözlerim neden dolmuştu bilmiyorum... Sofia'yı görmeyeli seneler olmuştu. Ve hayali bile gözlerimi yaşartmaya yetip artmıştı. Birken iki olmuşlardı... Ya da Forbia gidip Sofia gelmişti bilmiyorum. Ama şimdi kahverengi gözleri gözlerimdeydi... Ama... Bu gözler o kadar donuktu ki... Sofia böyle bakmazdı... O körken bile böyle bakmazdı, sanki görüyor gibi, hatta benden bile iyi görüyordu bazen... Benim gözüm kördü o zamanlar... Onu ve onun bana olan sevgisini görememiştim. Biraz ilgi ve pof poflanma beni kendimden uzaklaştırmıştı. Ben Sofia'nın beni kıskandığını bile düşünmüştüm. Tek dostunun ben olduğunu neden o beyinsiz aklıma getirememiştim peki? Dediğim gibi hem beyinsiz hem kördüm. Onu yalnız bıraktığımı, hatta bir katil olduğumu neden kabullenmiyordum ki? Benim yüzümden o ölmüştü. Kanını kapının arkasından silememiş miydim? Bir yeredeki kana bir ellerime, vücuduma bakıp bakıp oradaki kanın aynısını ellerimde ve kıyafetlerimde aramamış mıydım? Onu ben öldürmüş olmalıydım... Şimdi hayali benden intikam mı almaya gelmişti?

"Özür dilerim Sofia..."

Ellerimle yüzümü kapattığımda gideceğini biliyordum. Ama o gitmedi ve omzuma örttüğü battaniyeyi kollarıma sardı ve seneler sonrasında ilk defa sesini duydum...

"Ben özür dilerim Philips..."

Ben ılık bir damla yaşın dudağıma deyişiyle başımı kaldırdım ve soru sorarcasına baktım. Burada özür dilemesi gereken bendim. Kimse değildi...

"Gitmek zorundaydım, dayanabileceğimin çok üstündeydi..."

Tamamen ona dönerek kaşlarımı çattım. Nefesim sıklaştığından göğsüm hızlı hızlı yükselip alçalıyordu... Ellerimle iki kolunu da hapsettim.

TÜFEK/TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin