2016/New York
(29 Yaşındayken)Royce, artık sandalyede sabit duramıyor, gözlerini açık tutamıyordu. Kızın uyanacağı yoktu. Sabırsızca kıpırdandı yerinden. Sonra, uykusunu açabilmek için bir fincan kahve içmeye karar verdi.
Mutfak her zamankinden daha boş göründü gözüne. Kabus gibi sessizliği bozan tek şey mutfaktaki siyah-kırmızı saatti. Bu uyuz saat kafasına göre çalışır, keyfi istemezse çalışmazdı. Üç senedir hiç pilini değiştirmemeşti.
Kahvesini alıp oturma odasına geçtiğinde uyuz saatin sesi bile durmuştu. Hatta fincandan yükselen buhar bile durmuştu adeta.
Koltuk boştu.
Kız yoktu.
Hızla banyoya ilerledi...
Küvetin içine attığı kızın yeşil montu da yoktu.
"Nasıl olur?" diye düşündü.
"Sesini bile çıkartmadan nasıl yok olur?"
...
New York'un ıssız sokaklarında içinden bir şarkı mırıldanarak gitmek çok alışıldık bir şey değildi. Çünkü bu sokaklar yan kesiciler ve gözü kara uyuşturucularla doluydu. Buna rağmen yine de ıssız sokak aralarını kalabalık caddelere tercih ederdi Royce... Bu dünyada tek bir dostu bile yoktu. Tanıdığı tek bir insan bile. Bunun nedenini hiç düşünmedi. Neden düşünmediğini bile düşünmedi...
"Ayakkabı çekeceğim keşke yanımda olsaydı" dedi yarım bir tebessümle.
Ama önemi yoktu, alışmıştı bu sokaklara ve gözleri sadecece yoldayı. Sanki o kimseyi görmeyince kimse de onu göremiyordu...
Deve kuşu misali...
...
Günlerdir bu kızı düşünüyordu. Her gün gördüğü rüyalarında artık bu kızın yüzünü de görüyordu. İlginç olan, kabuslarında bu kızı her gördüğünde yüreği sıkışıyor, kalbi neredeyse atmaz hale gelmişcesine yavaşlıyordu.
Kız, rüyasında mavi gözleriyle Royce'a meydan okurcasına bakıyor, sonra ansızın bakışları yumuşuyor ve hafifçe tebessüm ediyordu. Ama Royce, bu güzel kızdan tedirgin oluyordu.
Gizemli bir havası vardı.
Anlaşılan bu gece de diğer geceler gibi uyuyamayacaktı. En iyisi sıcak bir duş almaktı.
Sıcak bir duştan sonra oturma odasındaki koltuğa kuruldu. Televizyonu açtı. Ama hiç odaklanamıyordu televizyona...
TAK! TAK! TAK!
Royce, yerinden sıçradı... Kimdi gecenin bu vaktinde? Kim gelirdi ki Royce'a? Televizyonun sesini tamamen kıstı.
En iyisi evde yokmuş gibi yapmaktı.
TAK! TAK! TAK!
Kapıdaki her kimse inatçı çıkmıştı...
Merakını yenemeyen Royce, kapının deliğinden bakmak için usul ve sessiz adımlarla kapıya yaklaştı.
Delikten baktığında gözlerine inanamadı...
...
Kız, yeşil montuna sarılmış, parmaklarını kestiği eldivenlerine bakıyordu.
Kapıyı hızla açan Royce gözlerindeki şaşkınlığı gizleyemedi. Kız ise bu ani haraketten ürkmüş olacak ki iki adım geriledi.
Royce bir kez daha şaşırdı. Aynı rüyasında gördüğü gibi masmavi gözlere sahipti bu kız. Daha önce onun gözlerini hiç görmediği halde bu nasıl mümkün olabilirdi...
...
Royce bir şey demeden kız utangaç tavırlarla içeri girdi. Kızın arkasından baktı Royce. Yüzünde hiç bir yara izi kalmamıştı...
Oturma odasının karanlığı içerisinde kızı aradı. Lambayı yakmaya gerek görmemişti bile kız. O karanlıkta bile gözleri farkediliyordu ama...
Islak kadifeyi andıran gözlerini...
Kıza sorgularcasına baktı. Ve ışığın hala kapalı olduğunu hatırlatıp ışığı açtı. Kız konuşmuyor, öylece oturuyordu.
En sonunda Royce, kızın önüne geçip oturdu. Dizleri dizlerine değiyordu.
"Konuşsana..."
Ses yok...
"Niye geldin buraya?"
Kızın mavi gözleri parladı... Royce başını hafifçe sağa doğru yatırarak gözlerini kıstı.
"Başın mı bela da?"
Kız yutkundu. Evet dercesine başını salladı...
"Ailen yok mu?"
Ne saçma bir soruydu. Üstündeki kıyafetler ele veriyordu halbuki kimsesiz olduğunu... Kız da sadece ayak parmaklarına bakmakla yetindi.
"Bu kızın ayakları bile güzel" diye düşündü ve hemen kendisini toparlayıp saçmalamaması için kendisini uyardı.
"Konuşmazsan sana yardım edemem" dedi.
Kız dudaklarını büktü ve omuzlarını silkti. Ellerini dizlerine koymuş öylece susuyordu.
"Dilsiz misin sen?" diye alaylı bir tonla sordu Royce.
Kız gözlerini kapattı.
Kız dilsiz miydi?
Yani...
Ondan...
Cevap veremiyordu...
"O zaman bana göster" dedi Royce geriye doğru yaslanarak.
"Nasıl yardım edebileceğimi göster"
Kız ayağa kalktı ve Royce'a doğru yaklaştı. Adam yine aynı rüyasındaki gibi nefesini tuttu. Kız sağ elini uzattı...
Kız dokunduğu anda ise her yer karardı ve her şey yok oldu...
Arkadaşlar çok acemi olabilirim ama yazı yazmayı çok seviyorum. Eğer devam etmemi isterseniz edeceğim. Umarım istersiniz çünkü bu hikaye hiç tahmin edemeyeceğiniz yerlere sürüklenecek...
:) sevgi ile kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜFEK/Tamamlandı
Ficção GeralBir kitabın ismi niye tüfek olsun ki?(Tamamlandı) TÜR: Dram/Gizem Yağmur can yakar mıydı hiç? Sanki biri yağmuru ateşe vermişti ve değdiği yeri yakıyordu.Yine "kendimsiz" kalmıştım işte, "kimsesizlikten" ziyade... "Beni kaybetmekten korkman hoşuma g...