26. BÖLÜM

439 102 120
                                    

Medya; Sofia Lindemann

~*~*~

2001/Paris (Lise 1)

Uzaklarda bir yerlerde çocuklar top oynuyordu. Gökyüzü mavi yüzünü göstermeye başlamıştı. Uzun zamandır mavi yüzüne hasret kalmıştım doğrusu. En son ne zaman bir uçurtma uçurduğumu yada bir lunaparka gittiğimi hatırlamıyordum.

Muhtemelen hiç uçurtma uçurmadığımdan ve lunaparka hiç gitmediğim içindir.

Sofia'nın dengesini kaybetmesiyle dikkatimi topladım. Beni evine getirmişti. Evine... İnsanın bir evi olması nasıl bir duygu acaba? Kendine ait bir odası olması, mutfağına girip buzdolabından istediği içeceği seçmesi? Yada odasının duvarına sevdiği grubun posterini yapıştırması?

Beyaz ahşaptan bir müstakil ev karşımdaydı. Koyu kırmızı çerçeveli penceresi bu evin baya mazi taşıdığının habercisiydi. Bahçesi baya bakımsızdı. Bir zamanlar bahçe süsü olduğunu tahmin ettiğim bir heykel ortasından ikiye ayrılmış, yerdeki başındaki bakışları beni izliyordu. Bahçenin uzak bir köşesindeki pembe renkler dikkatimi çekti bu karanlık, iç karartıcı ortamda. Oraya biraz uzun süre baktığımdan olacak ki Sofia konuştu,

"Kamelyalar..."

Saçımı düzelterek Sofia'nın kolunu daha sıkı tuttum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saçımı düzelterek Sofia'nın kolunu daha sıkı tuttum. Dudağındaki kanlar kurumuş boğazındaki kızarıklık morlaşmıştı. Annesiyle arasındaki buzları nasıl erişmişti acaba gerçekten çok merak ediyordum...

Yine etrafa dikkatlice bakarak dört basamağı çıktık. Beyaz kapının altın sarısı bir kolu vardı. Altın sarısı da bir zili... Duvara sabitlenmiş eski mavi posta kutusundan faturalar sarkarken uzak bir yerlerde köpek havlaması duyuluyordu.

Kafamı Sofia'ya doğru döndürdüğümde onun zorlukla zile uzanmaya çalıştığını gördüm. Utanarak uzanıp zile basacakken kapı birden açılıverdi.

Geriye doğru sıçrarken karşımdaki emo tarzı bir kız elinde müzik çalar bize dik dik bakıyordu. Sonra Sofia'yı farketmiş olacak ki sakız çiğneyen (geveleyen sözcüğü daha doğru olur) ağzı durdu ve bu tipten alışılmadık şekilde güzel bir aksan ile konuştu,

"Sofi? Aman Tanrım?!"

Diğer koluna doğru girip içeri geçmemize yardım etti. Tam bu karanlık evin salonuna doğru ilerleyecektik ki üst kattan ayak sesleri geldiğini duydum. Hızlı hızlı yaklaşan ayak sesleri...

"Sofi abla!"

Bu ses küçük bir kız çocuğuna ait olması beni şaşırttı. Sarı saçları örgülü, mavi gözleri soluktu. Sağ elinde bir sayfa sol elinde ise mavi eteğinin ucu ile tam bir çizgifilm karakteri gibiydi. Küçük kızın yüzü farkedilir derecede asıldı ve elindeki sayfayı yavaşça yere bıraktı. Yavaş adımlarla yaklaşıp küçük sağ avcuyla Sofia'nın yanağına dokundu.

TÜFEK/TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin