30. BÖLÜM

438 87 171
                                    

~*~*~

Royce'un aslında gözleri mavi ama medyadaki fotoğrafta Ian Somerhalder'ın giydiği yeşil monttan dolayı gözler yeşil olmuş. Yanlış hayal etmenizi istemem. ;)

~*~*~

2001/Paris

"Başına bunların geldiğine inanamıyorum Sofia."

"Ben de..."

Uzun süredir taş köprüde oturduğumuz için kaba etim ve bacaklarım uyuşmuştu. Huzursuzca kıpırdanarak sol bacağımı karnıma doğru çektim. Sofia başından geçenleri anlatırken parça pinçik ettiği kreker ambalajını şimdi yavaş yavaş altımızdan akan nehre atıyordu. Terlemiş avuçlarına yapışan son birkaç parça da aşağı doğru aheste aheste süzüldükten sonra Sofia taş köprü üzerinde ayağa kalktı. Her an intihar edecekmiş gibi bir hareket olarak nitelendirdiğim için panikledim ve Sofia'nın ayak bileğini tuttum.

"Hey! Ölmek için güzel bir yer değil."

Sofia sol ayak bileğindeki elime bakarak cevap verdi,

"Bileğimi bırakmazsan düşeceğim, çünkü ben ayak bileğimden aşırı derecede gıdıklanırım"

Gıdıklanacak başka yer mi bulamadın?!

Elimi bileğinden çektiğimde kollarını iki yana açarak köprünün üzerinde yürümeye başladı. Ardından ben de ayağa kalktım ve dikkat ederek yürümeye başladım. Tanrım buradan düşersem kesin bu azgın su beni yutardı. Daha fazla dayanamayarak sağ tarafımdaki güvenli olan yere zıpladım. Düzgün yol varken köprünün dar taşının üstünde yürümek gereksiz ve tehlikeliydi. Adımlarımı hızlandırırarak Sofia'ya yetiştim. Bir süre daha böyle yürüdükten sonra köprünün sonuna geldik. Sofia omzuma tutunarak aşağı, yanıma atladı. Dağınık saçlarını düzelterek,

"Kreker için teşekkürler Philips..."

Başımı sallayarak küçük bir tebessüm ettim. Sonra dönerek hızlı hızlı yürümeye başladı. Resmen kızın kuyruğu gibi hissediyordum artık! Sesimi yükselterek,

"Nereye?"

"Otele."

"Seni orada bulurlar Sofia."

"Beni cehennemin dibinde de bulurlar Royce."

Kolunu tuttum ve yüzüme bakmasını sağlayarak yürümesini durdurdum.

"O zaman yetimhaneye gel. Orada sana dokunamazlar."

Sofia gözlerini kaçırdı. Sinirli olduğu belli, yanağını kemirmeye bacağını sallamaya başladı. En sonunda sinirli bir şekilde,

"Oraya geri dönmek istemiyorum!"

"Lanet olsun biraz canının kıymetini bil! Otele gidemezsin!"

Biraz sakinleşip ellerini saçlarının arasına geçirdi.

"Haklısın"

Kolunu elimden kurtarıp koşar adım benden uzaklaşmaya başladı. Koşarken koyu kahve saçları çok güzel dans ediyordu. Sofia benden kaçıyor, hayat benden kaçıyor... Kesin ailem de benden kaçmıştır. Belkide hatırlamadığım için şanslıyımdır...

"Bekle! Otele gitmiyorsan nereye gidiyorsun?"

Aniden durunca ona çarptım. Sessiz kalmayı tercih ettiğinde başımıza bir bela alacağımızı tahmin etmiştim...



TÜFEK/TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin