Üçüncü Mektup

404 17 10
                                    

"Acılarım demlendikçe yazıyorum sana"

Sana bir önceki mektubumda babamdan bahsetmiştim. Babam olduğu halde bana uzak olan adamdan. Hattâ belki kimsenin uzak olmadığı kadar uzak olan adamdan...
Onu ziyarete gittik kardeşimle. Dün akşam ise veda vakti gelmişti. Oldum olası vedalardan nefret ederim. Ne ironik ki hayatımın yarısı vedalarla dolu.
Asıl konuya geri dönelim. Dün gece veda vaktiydi. Normalde babamdan ayrılmak zor gelmez. Çünkü birbirimizi gördüğümüz o bir kaç günde birbirimizden bıkarız. Ama dün...
Ne olduysa oldu. Dünkü veda farklıydı. Zordu. Duygusaldı. Ben dün ilk kez babamın karşısında göz yaşı döktüm. İlk kez onun omuzuna yaslanabildim. Ben dün ilk kez bir babamın olduğunu hissettim. Ben ağladım, kardeşim ağladı, babam yıkıldı. İlk kez onu öyle gördüm. Üzgün, yıkık, çökmüş, canı yanmış.. Garipti, insan babasını öyle görünce bi garip oluyor...

Beni dün onun karşısında ağlamaya tetikleyen ne oldu bilmiyorum, belki acılarım fazla demlendi, belki sadece 3 gün beraber geçirdiğimiz için yeterince didişip birbirimizden bıkmadığımız için, belki, belki, belki...
Keşke böyle olmasaydı, keşke babam bizden ayrı olmasaydı, keşke, keşke, keşke...
Belki ve keşkelerin çok fazla olduğu bir zamandayım şuan. Bense 'kader, nasip' deyip geçiyorum, çünkü insan kaderinden ve nasibinden ne öteye gidebiliyor, ne geriye. Olması gereken oluyor ve bize kalan tek şey bununla yaşamayı öğrenmek oluyor. Ben de işte bununla yaşamaya çalışıyorum, çaba gösteriyorum, artık olduğu kadar.

Dün yarama merhem olan halam oldu. Biricik halam. Küçükken babamda bulunduğumda bana annelik yapan kadın. Acımı dinleyip dindiren kadın.
Bir gün halamla oturup sohbet ediyorduk sonra bana dedi ki "6 yaşındaydın, geldin bu koltuğa oturup ağladın. Sana ne olduğunu sorduğumda bana 'ben babamdan ayrılmak istemiyorum hala ama annemi de yalnız bırakmak istemiyorum. Babamdan ayrılmak çok zor geliyor' demiştin. Peki ya şimdi nasıl?" Bense 'alıştım' deyip yalan söylemiştim. Alışmadım çünkü. İnsan vedalara alışmaz ki. İnsan babasızlığa alışmaz ki, alışamaz ki!
Sonra dün halamın omzunda tekrar ağladım. Sessizce. Sükunetimi koruyarak. Ben ağlarken bile suskunum işte.
Halamın lafı aklımda kaldı. "Alışamadın mı hâlâ meleğim?" Alışamadım hala. Olmuyor işte. Ne kadar istesem de ne kadar çaba etsem de ben bu acıya alışamıyorum. Benim yaram kapanmıyor. Kapanmayacak da. Hep kanayacak, hep birileri deşecek. Kimse merhem olamayacak. Olursa da eğer sadece merhem olacak ama asla şifa değil. Çünkü bu böyle bir yara, şifası olmayan.

Ve dün anladım ki; et tırnaktan kopmazmış. Ne olursa olsun kopmazmış, kopamazmış. İşte ben de babamdan kopamıyorum.
Böyle işte, acılarım dün beni en çok yaralayan insanın omzunda ağlayacak hâle gelecek kadar demlendi işte...

Sana Yazdığım MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin