Otuz ikinci Mektup

59 6 0
                                    

Yazma

Diyorsun belki de artık. Yazıpta kendine acı çektirme. Ama ben seni yazsamda yazmasamda acı çekiyorum. Hem yazmazsam kime anlatacağım seni? Kalem ve kağıt yoldaşım, sırdaşım olmayacaksa kim olacak? Seni en güzel yere, mısralarıma saklamayacaksam; nereye?
Ben sana bukadar bağlandığımı, seni bukadar benimsediğimi bilmiyordum. Ta ki...
Ta ki kaybedene kadar. Ama insanoğlu hep kaybettikten sonra bilmez mi değeri? Bu da işte acımasız dünyanın döngüsü.
Biliyorum geçmeyecek, hiçbir zaman geçmeyecek bu acı, bu hisler. Ben seni çok masum sevdim, seni sevdim, görünüşünü değil. Kimse anlamayacak bunu kimse bilmeyecek böyle sevmenin ne anlama geldiğini. Kimse anlamayacak yükümü.
Acını anlat desen;
Nefes almak zulm, sol yanım ise göğüs kafesimi zorluyor. Evde durmak bir nevi intihar çünkü duvarlar üstüme geliyor, ruhum daralıyor. Anlatamam, ne acımı ne sevgimi.
Ölmeden tek bir şey isterdim;
Seninle baş başa saatlerce bir yerde oturup kahve içmek. Yanlış anlama, niyetim kötü değil. Sana hislerimi açıklamak gibi büyük bir aptallık yapıp seni zor durumda bırakacak kadar bencil değilim ama her daim seni düşünecek kadar sencilim.
Neyse seninle oturup kahve içmek diyordum. İsterdim. Seni dinlemek, fikirlerini öğrenmek, seni daha da iyi tanımak, belki de daha çok sevmek ama bunu hiç söylememek...

Sana Yazdığım MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin