KÖ16

527 50 20
                                    


Hayatlarımızı bir rüyayla karşılaştıranlar haklıymış. Uyanıkken uyuyor ve uykuda uyanıyormuşuz.

Montaigne

KÖ16

"Ben henüz küçük bir çocukken..."diye başladı Alexander. Dudakları hafifçe ıslaktı. Parmaklarında sardığı sigarasını dudağına götürdü ve kaşlarını hafifçe çatarak sigaranıın ucuna baktı. Havada gezinen fısıltılar hızlanarak bir an için etrafımızda döndü. Sigaranın ucu hızla alev alırken Alexander derin bir nefes çekti; ciğerlerinin içine dolan dumanın zehirli yapısı tüm kılcal damarlara yayılıp kana karışırken onu izlediğim profili hafifçe bana doğru seyirtti. "...kötülüğün damarlarımda aktığını hissedebiliyordum. Annemle babamın karşıma geçip acımasız gözlerle beni incelediklerini hatırlıyorum."

Sessiz kalıp ağacın dalında oturmaya devam ettim. Rüzgar esiyor, metrelerce yukarıda üzerinde oturduğumuz yüksek çam ağacı sallanıyordu; buradan karlar yer yüzünü esir almış gibi görünüyordu. Dünya bembeyaz ve huzurlu görünüyordu ancak geceleri o karların üzerinde kol gezen yaratıkları sadece düşleyebiliyordum. Benim gördüklerimin ötesinde ne kadar yaratık varsa hepsi gece yaşıyordu. Alexander için gece gündüz fark etmiyordu; ne zaman avlanmak isterse o zaman avlanıyordu. Çoğu zaman beni de yanında götürüyordu; kana bakışımı biliyordu ve ihtiyacım olduğunu inkar edecek durumda değildim. Ben beceriksizdim; o sabırlıydı.

Beni korkutuyordu.

Gözlerindeki ifadenin derinliği, korkutucu bakışları her geçen gün belirginleşiyordu. Saçları gürleşmiş, boyu gözle görülebilir bir derecede uzamıştı. Dokunduğum heryeri sert ve şişkin kaslarla doluydu. Dediklerine göre efsane işliyordu; Camilla bile bize bakarken çekiniyor gibiydi. Bazen Alexander'i boşluğa bakıp saatlerce oturmuş bir halde buluyordum. Ne düşünüyordu, ne görüyordu bilmiyordum ama beni korkutuyordu.

"Ben küçük bir çocukken toplu banyolar vardı."dedim esen bir rüzgar yüzünden titreyip ağacın gövdesine sarılırken. Alexander beni nasıl dengede durduğunu anlayamadığım dalda oturduğu yere çekti. Gövdem gövdesine çarptı ve tek koluyla beni sarıp sigarasının dumanını başını kaldırıp bulutlarla kaplı gökyüzüne verdi. Çam ağacının iğne yapılı yaprağını koparıp başımı ona doğru kaldırdım. Sigay gözleriyle gözlerime bakarken gülümsüyordu,yaramaz bir gülümseme.

"Toplu banyolar mı?"

"Evet."dedim sırıtarak. "Annem olmadığı için toplu banyolara çok giderdim. Anneler kızlarını yıkayıp sabunlarken onları izlerdim. Kendi kendimi yıkamak zorunda kaldığım için başlarda mutsuzdum ama sonra vücudum geliştikçe o banyoların iyi yerler olmadığını anladım."

Alexander'ın omuzumdaki eli boynuma kaydı, bunu çok sık yapar olmuştu. Sanki yaşadığımdan emin olmak ister gibi sürekli iki parmağının ucu şah damarımın üzerindeydi. "Erkekler toplu banyoları dikizleyip insanların mahremiyetini bozunca insanların sinirleri bozulurdu."

"Oğlanlar ha?"dedi Alexander beni dala yukarı çekerken, sesi eğlenir gibiydi. Sırtını ağacın gövdesine yaslayıp beni kucağına çekti. Büyük ağacın tepesinde kucağına oturdum ve bacaklarımı arkasından sallandırdım. Bana belimden sarılırken kısa bir hımm çekti. "Öldürmemi söyle, öldüreyim."

Ellerimi boynuna dolayıp sırıtırken, "Bak sen."dedim kıkırdayarak. "Kıskanıyor musunuz Bay Gray?"

"Kıskanmak hafif kalır Bayan Turner."dedi Alexander sırıtıp. Dudağındaki yarısı içilmiş sigarayı uzanıp aldım ve dudaklarımın arasına koyup dudaklarının biraz önceki temasını hissettim. Yakıcıydı. Derin bir nefes çekip kısık gözlerle yüzüne üfledim.

KUZGUNU ÖLDÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin