KÖ21
"O 'var'ın ta kendisi,
'yok'un da yaratıcısıdır."
Herkesin dünyada bir amacı vardır; benimki bir süre önce kendi ellerimde dünyadan sildiğim bir adam. Gerçekten ölüp ölmediğini bile bilmediğim, bir mezarı, ölü olsa bile bir bedeni olmayan bir adam. Bazı geceler soğuk yatağımda bir top halini alıp uzun uzun ağladığım bir adam. Son zamanlarda gözümde akacak kadar yaş bırakmayan adam.
Öldürdüğüm adam.
Sevdiğim adam.
Boş gözlerle etrafıma baktığım zaman, varlığıma alışan ancak benden hala hoşlanmayan insan formunda kurtları görüyorum. Kışın ortasında yakacak odun sağlayan, ekmek yapan, karı çadırların etrafınsan temizleyen insanlar, ben geldiğim zaman bana hoşnutsuz bakış atmakla yetiniyorlardı. Benim için havada çirkin bir koku yoktu ancak ben geldiğim zaman huzursuzca burunlarını kırıştırmaları, evet, benim için yeterli bir cevaptı. Botlarım karın üzerinde ezilmeye benzeyen sesler çıkararak ilerlerken ellerim ceplerimdeydi, Joe'nun sadece iki adım arkamda beni takip ettiğini biliyordum. Ayaklarının karı ezdiğini, soluğunun ağır ritmini duyabiliyordum. Alfanın odasına doğru ilerlerken kar yeniden serpiştirmeye başladı ancak tipiye çevirmeyecek gibiydi. Çadırın çevresinde duran adamlar beni gördükleri zaman geçmeme izin verdiler, bende Aiden'in çadırına girdim. Çadırın içi sıcaktı, ortadaki demir sobanın üzerinde minik bir çaydanlık vardı. Yerdeki sofranın yanında oturmuş birşeylere bakıyordu. Geldiğimi görünce yüzünde sevecen bir gülümseme oluştu. Nasırlaşıp çatlamış ellerinden biriyle karşısını gösterdi, "Otursana."
"Beni çağırtmışsın."dedim karşısında dizlerimin üzerine otururken, koyu renk kotla kaplı dizlerim hafifçe çıtırdadı. Joe'nin çadıra girmediğini hissettim.
"Nasılsın, alışabildin mi?"diye sordu içten sesiyle. Kurtluğunu bariz bir şekilde belli eden gözleri samimiydi. Sanırım beni burada isteyen bir tek o vardı.
"İnsanlar benden pek hoşlanmıyorlar."dedim bakışlarımı gözlerinde tutarak. "Varlığımdan rahatsızlar. Bende çok rahat sayılmam."
Aiden ellerini dizlerine koyup kalktı, "Kurt ırkının en nefret ettiği ırk nedir biliyor musun?"diye sordu ocağa doğru yürürken. Ocaktaki fokurdayan çaydanlığı alıp masanın üzerinde duran eski ama temiz fincanlara döktü. Çayın buharı tütüyordu.
"Vampirler."diye mırıldandım. O ikinci bardağı doldururken,göz ucuyla bana baktı, "Vampirlere en yakın ırkın iblisler olduğunu biliyorsun."dedi normal bir ses tonuyla. Çaydanlığı yana bırakırken, "İblislerin sevilmemesinin sebebi onları neredeyse hiç görmüyor olmamız." Elini şıklattı. "Bir varlar, bir yoklar. Sadece kan içtiklerini biliyoruz."
"Biliyorum."dedim yavaşça.
Saçlarını geriye doğru attı ve kürklü yeleğinin kahverengi tüylerini okşayıp çaya uzandı. "Durma,iç. O yüzden senden hoşlanmıyorlar. İnsanlar bilmedikleri şeylerden hoşlanmazlar."
"Kurtlarda insan sayılmaz."dedim masaya dizlerimin üzerinde yaklaşıp,parmaklarımı fincanın etrafına kaparken. Sıcacık bardak hemen parmaklarımı ısıtıverdi. Neredeyse rahatlayarak iç geçirecektim.
Aiden gülümsedi, "Biz insana en yakın şeyiz. Dolunay dışında neredeyse hiç kontrolümüzü yitirmeyiz sevgili Ciara."
Dişlerimi göstererek gülümsedim. "Seninle bende dolunayda tanışmıştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUNU ÖLDÜR
FantasyAşk bir sera çiçeği değildir, Yabanidir; Islak bir geceden, Güneşli bir saatte doğmuştur, Vahşi bir tohumdan çıkmış, Vahşi bir rüzgarla esilip yola savrulmuştur. Bazen kötü kızlar, kötü çocuklara aşık olur. Bir kitabın ölüleri diri...