KÖ8

480 60 8
                                    

KÖ8 

Gecenin bir yarısı uyuyamadığımı kabul etmek zorunda kaldım. Geceleri babam beni umursamadığı , abim ise Kelly ile olduğundan kimse orada olmadığımı fark etmiyordu. Koltukta dümdüz yatıp tavana vuran ay ışığını izlerken, Alexander ve Camilla'nın evde olup olmadıklarını anlayamadım. Camilla beslenmeye çok aç olduğu için genelde evde olmuyordu. Evde olduğu anlarda ise genelde tembelce yatıyor ve yabani bir şekilde konuşuyordu. Alexander ise benimle ne kadar az iletişim kurulabilirse o kadar az iletişimdeydi. Onun evde olup olmadığını hissediyordum ama bu gece, nedense hissedemedim. Belki de evde olmamasından kaynaklanıyordu. Satan evde bir yerlerde dolanıyor olmalıydı. Gündüzleri eğer karnı toksa sadece uyukluyordu ama açsa hayvanları avlıyordu. Demek istediğim gerçekten hayvanları avlıyordu. Bir keresinde yattığım koltukta yarısı yenmiş bir ceylan bulmuştum.

Üzerimdeki örtüyü itekleyip ayağa kalktım ve yayımla ok kılıfını sırtıma asıp evin içinden çıktım. Kapının önünde yatıp uyuyan Satan geldiğimi hissedince kulaklarını dikti ve ayağa kalktı. Dışarıda sakin ancak soğuk bir hava vardı. Saçlarımı ellerimle tek omuzuma toplayıp evin ahşap merdivenlerinden indim. Hayvan etrafımda dolanıp, iri vücuduyla yanımda yürürken Alexander'in evinden ilk kez o olmadan dışarı çıktım.

Ortam karanlıktı, ay ışığı mercan misali geceyi aydınlatıyordu. Bulutsuz gökyüzü sadeydi ama rüzgar, yaz havasından uzaktaydı. Hafif hafif esiyor ama ısıyı ciddi derecede düşürüyordu. Düzenli ve yerli yerinde duran şehir benim olduğum şehirden çok farklıydı. Babamın şehrinde binaların çoğu yıkık ve neredeyse mahvolmak üzereydi. Binada yaşama şansı çok az kişiye ait olurdu. Ama burada sanki şehire uğramamış bir felaket vardı. Bu şehir hariç heryeri mahvetmişti. Satan yanımda dolanırken o kadar heybetli duruyordu ki korkmakla korkmamak arasında kalıyordum.

Eskiden çocuklara ait olan bir çocuk parkına hayran hayran bakarak yanındna geçtim. Sokaklar tertemiz duruyordu. Eskiden insanların takıldığı ve oturup vakit öldürdüğü yerler vardı. Kafe denilen yerler müthiş düzenliydi. Birkaç alışveriş dükkanının önünden geçtiğim sırada Satan kulaklarını dikip hırıldadı. Simsiyah bedeni geceye karışmışcasına kamufle oluyordu ancak sarı gözleri, gözlerindeki bakış onu asla saklayamıyordu. Hislerim beni yanıltmazdı, en azından ben öyle umuyordum. Geceye ait hava ağırlaşıp aniden daha da soğuyunca elimi sırtımdaki oka götürüp yayımı gerdim. Yanağıma yasladığım elim titremiyordu ve artık gören tek şey gözlerim değildi. Bir şeyin varlığını, o daha gelmeden hissedebiliyordum.

Cadı sokağın ortasında durup gözlerini bana dikmişken , nedense korkmadım yada ürkmedim. Bu hissi başta Lucifer'e sonrasında Alexander'a borçluydum. Satan önümde durdu ve yere eğilip tehtit edici bir şekilde hırıldadı. O hayvandan böyle bir ses çıkacağını düşünmemiştim ama bir şekilde beni koruyordu.

"Kuzgun sen misin?"diye sordu cadı. Sesi Alexander'ın ki gibi büyüleyici yada doğa üstü değildi. Cadılar hakkında öğrendiğim şey onların insan olduğuydu. Benim önceden olduğum gibi, sadece doğayı nasıl kullanacaklarını biliyorlardı.

Cadının üzerinde kahverengi bir elbise vardı. Siyah saçları ayak bileklerine kadar uzuyor, gözlerindeki ifadeye normal bir ifade katıyordu. Aşırı derecede normal görünüyordu, asıl anormallik buydu.

"Sen kimsin?"diye sordum okumu cadıya doğrultup kıpırdamadan dururken.

"Ben Adallardan Melanie, Tullian cadısıyım. Uyarmak için yollandım."dedi dosdoğru yolun ortasında dururken.

"Ne için?"diye sordum mekanik bir sesle. Beynimin içinde Alexander'in soluğunu hissedebiliyordum.

Cadı bana doğru bir adım atınca etrafındaki hava akımı beyaz bir şekilde kıpırdadı. Yaşayan bir cadı değildi. Ölü bir cadıydı, yaşayan bir cadıdan daha üst olan şey şey ölü olmasıydı. Diğer taraftan gelmişti.

KUZGUNU ÖLDÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin