KÖ27
Haydi! Korkma. Gördüğün herşey benim düşüncemden ibaret. Bunu sakın unutma. Zihnimde bütün olaylara yön verebilirim. Eğer ister ve düşünürsem, şu gemiyi içindekilerle birlikte yok edebilirim.
-Puslu Kıtalar Atlası
Alexander verendada oturup güneşli havanın tadını çıkarıyordu. Ayaklarını ahşap verendadaki IKEA'dan aldığımız masanın üzerine uzatmıştı. Paltosunun yakaları dikilmiş vaziyette,saçları Nisan rüzgarıyla hafifçe uçuşuyordu. Üzerimdeki kalın hırkaya sarınıp ayaklarını uzattığı masaya beyaz kupayı bıraktım, içinde bademli kahve vardı. Alexander ayaklarını indirip kucağında oturan kuzgunu masanın üzerine bıraktı. Siyah kuzgun kanatlarını açıp hafifçe ciyakladı ve kahvenin etrafında dönüp gagasıyla kupayı tırtıkladı.
Alexander uzun beyaz parmaklarını kahvenin etrafına sarıp, "Teşekkürler,Lily."diye mırıldandı. Gözleri gözlerime baktı ve ben o siyah gözlerde bir bekleyiş olduğunu gördüm. İlk geldiği günden beri ilk kez heyecanlı gibiydi; yada gergin. Sevdiği kızdan bir haber almak onu ne denli değiştirmişti.
Ona sıcacık gülümsedim ve ikimiz de masadaki kuzguna baktık. "Çirkin bir kuş."dedim ona utangaç bir şekilde gülümseyip itiraf ederken.
Alexander bembeyaz düzgün dişlerini göstererek gülümsedi. Bir parmağını kuşa doğru uzatınca,kuş hemen itaat ederek siyah boynunu ve başını Alexander'in zarif parmağına sürttü. "Ciara'ya kuzgun dememin bir sebebi vardı. Kimsenin bu kadar çirkin bir kuşun içinde bu kadar güzel bir şey olduğunu anlamasın diye."
Hiç görmediğim ama sürekli tam ortamızda oturan kızın adının geçmesiyle hafifçe irkildim. Aralarındaki şey aşktan öteydi. Hangi aşk sevdiği adamı korumak uğruna öldürmeyi göze alabilirdi? Hangi çıldırtıcı aşk sevdiği adamı üç bin yıl öncesine gönderebilirdi? Kıza duyduğum hayranlıkla;Alexander'a duyduğum çaresiz şefkatle kahvemi yudumlayıp bakışlarımı verandanın ötesindeki sokağa yönlendirdim. Çocuklar güneşi görmenin verdiği mutlulukla oynuyorlardı. Çığlıkları ve kahkaha sesleri buraya kadar geliyordu. Hava daha güzel, ağaçlar daha yeşil, çimenler daha canlıydı. Gökyüzü tüm şehri aydınlatıyor ve ısıtmaya çalışıyordu.
"Hava çok güzel,değil mi?"diye sordum o kuzgunu beslerken. Saçlarını geriye doğru attı ve başını salladı. Yüzünde göz kamaştıran bir gülümseme vardı. Böyle bir gülümsemeye sahip olmak...günah olmalıydı. Böyle bir güzelliğe sahip olmak ise yasak. Buraya ait olmadığı o kadar belliydi ki...yada bizler gibi olmadığı.
"Çünkü ben iyi hissediyorum."dedi Alexander. İç geçirip kuzgunun başının altını okşarken kuş kanatlarını açıp havalandı ve Alexander'in eline kondu.
"Ricky ile Frank evlenmeye karar vermişler."dedim kahvemden ılık bir yudum daha içerken. Kahve boğazımdan aşağıya ılık ılık kayarken midem tatminle iç geçirdi. Alexander başını sallayıp küçük bir hıh çekti.
"Adam benden hiç hoşlanmıyor."
"Nedenini anlamak zor olmasa gerek."dedim parmağımı kuzguna uzatırken. Kuzgun parmağıma konup yüzüme diktiği bakışlarıyla siyah bir şekilde dikildi. "Ciara,söylesene. Bu adamın neresini seviyorsun?"
Kuzgun onunla konuştuğumu anlamış gibi hafifçe guruldadı ve elimin üzerindeki minik bir beni didikledi. Alexander'a bakıp, "Çirkin,kendini beğenmiş,sinir herifin teki."dedim sırıtarak. "Söylesene neresini beğendin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUNU ÖLDÜR
FantasyAşk bir sera çiçeği değildir, Yabanidir; Islak bir geceden, Güneşli bir saatte doğmuştur, Vahşi bir tohumdan çıkmış, Vahşi bir rüzgarla esilip yola savrulmuştur. Bazen kötü kızlar, kötü çocuklara aşık olur. Bir kitabın ölüleri diri...