KÖ3

608 65 7
                                    


Yazım yanlışları hikaye finallenince düzeltilecektir, keyifli okumalar :)


"Herşeyini getir ve bir cenaze ateşi yakalım,

Alevlerde dirilişi bulalım.

Ve uyarı çanlarının öfkesinde

Tekrar başlayabiliriz belki."

-Son Lux,Pyre.

KÖ3

Soğuk bakışların altında, sırtımdan inen ter damlalarını yavaşça saydım. Tüylerim diken dikendi, karanlık bakışlar, ruhun karanlık tarafına sesleniyordu. Rüzgarın sesi etrafımızı saran hava tabakasını es geçip etrafından dolanıyordu. Avuçlarım terlediği için, avuçlarımı pantolonuma bastırıp sildim.

"Nasıl yapılacağını bilmiyorum dedim." Sesim gırtlağımdan kayarak çıkıyordu. Gözlerim yalvarırcasına dikilmişti, karanlığın bir parçası olan adama. Uzun koyu renk paltosu, koyu renk saçları, dipsiz gözleri ile hemen önümde dikiliyordu. Onu saran karanlığı hisseddebiliyordum. Sanki sıcak bir yemeğe dokunmak gibiydi. Soğuk bir suya girmekle de aynı şey sayılırdı. Sıcağın, soğuğun, yumuşağın,sertin varlığını nasıl hissederiz, aynı o şekilde soyut bir şeyin varlığını on santim ötemde hissedebiliyordum. Korkunçtu, iliklerime kadar titretiyordu ama bir şekilde hayatta kalmama yardımcı da oluyordu.

"Bilip bilmemenle ilgilenmiyorum. Sana ne yapacağını söylemeyemem ama nasıl başlayacağını gösterebilirim."dedi Alexander, o ucu bucağı belli olmayan gözlerini yüzümden çekmeden. Sivri, sert mizaçlı yüzünü beni daha iyi görebilmek için eğmiş gibiydi. Aslında o şeytani gözlerin, milyonlarca kilometreyi görmekle ilgili bir sıkıntısı olacağını düşünmüyordum ama nedense, bana öyle yapmış gibi geldi.

"Alexander, nasıl yapacağını bilemeyen bir orospu tehlikeli olabilir. Gidelim buradan."dedi uzun siyah saçlı Miranda. Sesi biraz sıkılmış, biraz da korkmuş geliyordu. Sanırım işlerin bu kadar ciddiye binmesini istemiyordu. Haklı olabilirdi, bende istemiyordum.

Alexander başını geriye doğru çevirince, bana profilini ve beyaz uzun boynunu izleme imkanı bıraktı. Bir anda onu tarif edecek olan sıfatlarım ve betimlemelerim kendilerini kaybettiler. Dilim ağzımın içinde tutuldu ve harflerim dipsiz bir kuyuda boğuldular. Güzel adamın, yasaklı görüntüsü beni vurdu. "Korkuyor musun,Miranda?"

Miranda'nın yüzündeki ifadenin değişimini, karanlık tarafın onu çektiğini bizzat gördüm. Yüzündeki siyah ifade, kızıl gözleriyle birleşti ve Alexander'in sadece iki kelimelik kışkırtması hedefini buldu. Kadın'ın kışkırtıcı ifadesi yerine otururken, "Yap şunu."diye mırıldandı.

Cırcır böcekleri bile korkup kaçmış gibiydi. Alexander bana elini uzattı ve bakışlarım onun beyaz uzun parmaklı eline kaydı. Uzatılmış elini tutmak istemiyordum. Bir iblis ile bir olaya karışmak istemiyordum ama bakışlarındaki beyaz hare, koyu renk gözlerinde hiç şaka olmadığını anlatmak ister gibiydi. Ormanın kokuları ve adrenalinin karışımı ile, bana uzatılan ele doğru uzattığım elim, ılığın ve buzun karışması gibi birbirlerini buldular. Parmaklarım parmaklarına değdiği zaman yoğun bir hava dalgası beni çarptı ve beni tutan el, savrulmama engel oldu.

Rüya.

Beynim dönüyor ve başım zonkluyordu. Gözlerimin önündeki kıvılcımlar dağılana kadar gözlerim odağını kaybetti. Görüş açım geri geldiği zaman hala aynı yerde olduğumuzu fark ettim. Dizlerimin üzerindeydim ve toprak pantolonumu kirletmişti. Hava daha ağır, gün ışığı daha fazlaydı. Sanki bir anda güneş yükselmişti, yer yüzünü ısıtmak için saklandığı mağaradan çıkmıştı. Alexander yanımda ayakta duruyordu. Bende ayağa kalkıp dizlerimi silkeledim.

KUZGUNU ÖLDÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin