KÖ20

409 47 23
                                    



KÖ20

En kötü savaş bildiğin ve hissettiğin şeyler arasındadır.

İnsanların bize attığı küçümseyici ve tiksindirici bakışlarla geldiğimden göreceli bir şekilde daha az kabalıkla yürütüldük. Camilla yok gibiydi, yanımdaydı ama hem de değildi. Bizi eski bir binaya sokrtular ve sağlam merdivenleri tırmanmaya çalışarak bir kapıdan geçirdiler. İçeride iki yatak, bir dolap ve minik bir masayla sandalye vardı. Bizi yürüten adam bizi içeri bıraktıktan sonra kapıda dikilmeye devam etti. Camilla ona hoşnutsuz bakışlar attı. Ellerini beline koyup, biraz daha özgüveni yerine gelmiş gibi, "Ne istiyorsun tüy yumağı? Birlikte uyumayacağız."

Adam elini pantolonunun kemeriyle sert karın kasları arasına sıkışmış uzun avcı bıçağını gösterdi. Esmer yüzünde sert bir ifade vardı ve kalın kaşlarını çatarak bu kızgın görüntüsünü tamamlıyordu. "Tek yanlış hareketinizde."dedi parlak kahverengi gözlerini ikimiz arasında pay ederek. "Kullanmaktan çekinmem."

Camilla üzerindeki yırtık pırtık kıyafetlerle kollarını açmaktan çekinmedi, iki yana açtı ve başını yana eğerek, "Beni yarım gün önce görecektin,oğlum. O zaman bu kadar rahat konuşamazdın. Tırnaklardan fazlası olduğuna emin olabilirsin."diye tehtit etti.

"Camilla."diye mırıldandım.

Adam bana baktı ve burnundan kısa bir hıhlamayla bizi küçümsedikten sonra kapıyı çekti. İnce tahta kapının hemen arkasında nöbet tutan birileri olacağından emindim. Camilla ile odaya btkık, kendimi güçsüz ve o kadar yorgun hissediyordum ki bayılabilirdim. Ancak acım daha çok acıtıyordu ve ben durup dinlenmeye fırsat bile bulamamıştım. Camilla odanın içindeki kapıyı açtı, "Burada banyo var, sıcak su olacağını düşünmek çok mu abartı olur?"diye mırıldandı.

Ayaklarıma beton bağlıymış gibi yatağa doğru süründüm. Camilla ayakta bana bakıyordu, üzerindeki siyah pantolonu, siyah yırtık kazağı ile ikimizde resmen adamın dediği gibi bok içindeydik. Karşımdaki yatağa yürüyüp oturdu. "Ne düşünüyorsun?"

Hah.

Ne mi düşünüyordum? Düşüncelerim birbirine karışmıştı. Hangisinin gerçek düşüncelerim, hangisinin yalan düşünce olduğunu anlayamıyordum. Doğru olanı mı yapmıştım? Benden bekleneni mi yapmıştım? Onları kandırabilmiş miydim?

Alexander.

Adının yankısı dişlerimi sıkıp ağlamaya karşı direnmek oldu. Adı içimde, çok derinlerde kanayan bir yarayı genişletiyordu; kabuk tutmaktan çok uzaktı. Öldürdüğüm sevgilimden bana sadece anılar kalmıştı. Ne yaptığımı bilemiyordum. Bıçağa sürdüğüm yasemin otu onu öldürmekten kurtarır sanmıştım. Ama bedeni silindiği an, herşeyin boka saracağını anlamıştım. Kendimden nefret ediyordum. Kalbim o kadar feci ağrıyordu ki, bir an için dayanamayacağımı sandım.

Düşündüğüm binlerce şey arasından,sadece, "Hiç."diye mırıldandım.

"Şimdi ne yapacağız?"diye fısıldadı Camilla. Fısıltısını ben bile zor duydum, dışarıdakilerin duyması imkansız gibiydi. "Kıyamet gününü yaşadık."

"Alexander'i öldürdüm."diye fısıldadım,ilk kez,sesli bir şekilde. Kelimeler o kadar ağırdı ki, küçük omuzlarım altında ezildi. "Vera yasemin otunun en ölmeyeni öldürdüğünü, en dirilmeyeni dirilttiğini anlatmıştı. Bende bıçağa onu sürdüm. Camilla, onu öldürdüm."

KUZGUNU ÖLDÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin