KÖ13

499 54 10
                                    



KÖ13

Benzine düşen bir kıvılcım ne olur bilir misiniz? Minicik bir kıvılcım zerresi benzini tutuşturur, hatta bu kadar çabuk olur ki ortamdaki oksijeni kullanarak yanan benzin aniden alev alır ve patlamanın şiddeti ön görülemez. Karanlığı delen kızıl alevler, sessizliği yaran bir gürültü ile şölene katılır. Ateş ile benzin sevişirler; yakarak, yıkarak ve yok ederek. İşte bir iblisle bir melez seviştiği zaman benzinle ateşin tutkusuna benzer bir şey ortaya çıkar. Alexander'in saçlarının dokunuşu, kesilmeyen sakallarının pürüzlü dokusunun tenimde gezinmesi ve bir insana ait olamayacak bedenini asla unutamayacaktım. Aşk mıydı? Benim içini öyleydi. Cadının ölümünden sonra hikayemizde birşeyler patlak vermişti, Alexander'in ailesinin ölümü su yüzüne çıktığı için miydi yoksa benim cadıları öldürmem soyutluktan somutluğa döküldüğü için miydi bilinmez. Bir bakire değildim, ancak bir bedenin böyle hissedebileceğini bilmiyordum. Büyüden miydi, bence değildi. Alexander'in parmak uçlarının böyle yakabildiğini, ağzının bu kadar iyi hissettirebileceğini ve bedeninin bu kadar sarıp sarmalayacabileceğini bilmiyordum. Tıpkı bana egce boyunca fısıldadığı şeyleri normal zamanlarda asla söyleyeceğine ve bedenimin nasıl bu şekilde kıvrıldığına inanmadığım gibi. Kulağıma fısıldadığı şeylerin iyilikle bir alakası yoktu, bu dünya ile alakası bile yoktu; kimsenin bilmemesi gereken şeylerdi, öğrenilmemesi gereken, gizli kalması gereken şeylerdi. Zamanın ötesinde kalması gereken parçalardı. Alexander hepsini biliyordu.

Benimde bilmemi istiyordu.

Bittiği zaman bedenim bir parça daha arınmış gibiydi, Alexander'in beyaz bedeni bedenimin üzerinden çekildiği zaman nefes nefese kalmış halimle uzandım. Alexander yanıma uzandı ve derin nefesler alarak yanımda yattı. Alexander üzerimden çekildiği zaman aramıza giren soğuk hava molekülüyle hafifçe titredim. İkimiz de gözlerimizi harabe olmuş evin tavanına dikip nefesimizi düzenlemeye çalıştık. Gözlerim tavandaki çatlak sıvaları izlerken hayatımın da aynı böyle görüneceğini düşündüm. Eski ve çatlaklarla doluydu. Altında ne olduğunu ben bile bilmiyordum ama şu an onları kazısam Alexander ile karşılaşırım gibi geliyordu. Kendime iitiraf etme konusunda iyi değildim. Ama hissettiğim şey belliydi.

"İlk tanıştığımız zaman sana bir katil olduğumu söylemiştim."diye fısıldadım soğuk geceye doğru. Ama içinde olduğumuz yer sıcacıktı, Alexander sıcacık yapmıştı. Odanın içindeki saf kötülük oydu ancak geri kalan hiç bir şeyin içeri girmesine izin vermemişti.

"Evet."diye mırıldandı, sesi ağır ve kıvamlıydı. Sanki bir hava baloncuğunun içini su basmış ve havada asılı kalmış gibiydi. Yoğun ve ağdalıydı. Ilık ama kötücül. Saf kötü. "Benden daha büyük bir katil olmadığını düşünmüştüm."

"Birbirimize uygunuz."diye mırıldandım yana doğru dönüp. Üzerine yattığım kolumla çıplak göğsümü kapatıp elimi diğer kolumun koltuk altına sıkıştırdım. Alexander'in profili o kadar nefes kesiciydi ki bir an için gerçekten nefesim kesildi. Benim parmaklarımı daldırıp çekiştirdiğim enfes koyu renk dağınık saçları, güzel kokulu açık renk teni ve sanki sonsuzluğa uzanan uzun gür kirpikleri... Çenesini ve boynunun bir kısmını kaplayan kirli sakallarıyla sert görünüyordu. Bir erkeğe göre kemersiz ve güzel bir burnu vardı. Alt dudağı üst dudağına göre biraz daha dolgundu ama asla bir kız gibi değildi. Erkek türünün nadide bir örneğiydi. Siyah gözlerini bana çevirdiği zaman onu incelediğimi gördü, bence daha aklımdan geçirdiğim an biliyordu.

"Asla birbirimiz için uygun olmayacağız."dedi sözlerinin ağırlığını havaya asılı bırakıp bakışlarını yeniden tavana çevirirken. İnsafsız dili alt dudağını yaladı ve dudaklarının içinde kayboldu. "İşte bu yüzden, yaşayacağımız şey dünyanın en bencil şeyi olacak."

KUZGUNU ÖLDÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin