KÖ7

521 64 22
                                    

Bir kuzgun vardı, 

Gölgelerin arasında doğan.

KÖ7


Adrian'ın o sürtük ile birlikte iş yemeğine gittiğini öğrendiğim andan itibaren sonu gelmeyen kavgalardan sonra biraz mola vermiştik. Aslında gerçek bri ayrılığı dillendiremediğim için biraz ayrı kalmanın ikimize de iyi geleceğine karar vermiştim. Iphone'umun Rihanna'nın eşsiz bir şarkısı ile titremeye ve bangır bangır çalmaya başlaması ile birlikte yattığım bej rengi koltuktan huzursuzca homurdanarak kalktım ve uyuşmuş ayaklarla telefonuma doğru süründüm. Beyaz telefonu elime aldığım zaman yanıp sönen ekranında yazan isme baktım. İş yerinden istifamı edip karton kutuya tıktığım eşyaları kapının önüne fırlatmıştım. İsteksiz bakışlarımı hala aynı yerde duran kutuya çevirdiğim zaman, Adrian ile birlikte gittiğimiz bir maçtan aldığım minik kupa gözüme ilişti. İş yerimden zamansız istifam sonucu şoka giren yönetim şefi cep telefonumdan beni arayıp duruyordu. Onun telefonun başında kırmızı ojeli tırnağını telefonun kordonuna dolarken mavi far sürülü göz kapaklarını titreştirdiğini hayal edebiliyordum. Telefon susup bir cevapsız çağrın var mesajıyla birlikte ana ekrana dönerken, Adrian ile benim yerel bir müzik grubu olan The BadBoy'un konserinde çekilmiş bir fotoğrafımız vardı.

Sinir tüm hücrelerime yüklenirken neden hala ekranda bu fotoğrafın olduğunu kendime sordum ama içimdeki o minik muhtaç kız çocuğu hala Adrian'ın şu kapıdan girip barışmak için özür dilemesini istiyordu. O sürtük ile çıktığı gezilerin haddi hesabı yoktu ve şu otelde sadece bir oda kaldı saçmalığını bilirsiniz. Dışarıda eksi on derece soğuk ve sağanak halinde yağan yağmur ve yolları tıkayan har bahanesi de cabası. Sinirle ayak parmaklarımı içe doğru kıvırarak halının tüylerinin parmak aralarıma sıkıştığını hissettim. Elimde telefonum, üzerimde üç gündür çıkarmadığım eşofman altım ve yağlı saçlarımla ayakta şöminenin önünde dikiliyordum. Saçlarımın dip boyası gelmişti, fena halde biriken faturalarım ve sürekli iyi olduğumu ispat etmem gereken bir annem vardı. Dilimi dişlerimin arka taraflarında gezdirip yarım saat önce yediğim peynirli cipsin artıklarını yuttum.

Galeriye girip arka planı değiştirmek adına bir adım atsam da galeride sürekli çekildiğimiz fotoğrafların süslediği dosyalar ile karşılaştığım için sinirlerim bozularak telefonun tuş kilidini kapattım. Ellerim terlediği için telefonun dokunmatik ekranı istediğim yerlere girmiyordu. Yere çöküp çay sehpasının üzerindeki Camel'e uzandım. İçinde üç tane sigara kalmıştı, yeterdi. Terli parmaklarımın arasına aldığım sigarayı çakmağı üçüncü deneyişimde yaktım ve ciğerlerimi zehirliyen bir nefes çektim. Nefesimdeki dumanı ağır ağır üflerken televizyonda Conan Obama ile ilgili bir espiri yapıyordu.

Evin her yanındaki resimleri gözlemleyen bakışlarım, Adrian'a her çarptığında beni aldatışını gözlerimin önüne seriyordu. Sigaramı dizlerimin üzerinde usul usul içerken hayatımın bok gibi olduğunu fark ettim. Bir işim, bir sevgilim yoktu. Kiramı yatırmadığım için ev sahibinin kapıyı çalması yakındı ve buz dolabında minik bir konservede sakicne yatan ton balığından başka bir şey yoktu. Boka batmıştım.

Ruhsal ve bedensel.

Sigaramı dudaklarımın arasına götürüp yeniden bir nefes çekerken dumanı gözlerimi yaktı. Bakışlarımı yeniden telefonuma çevirip tuş kilidini açtım ve ekrandaki resme baktım. Adrian'a olan nefretim öyle canımı yakıyordu ki ve ben ona öylesine aşıktım ki 2014 yılının Aralık ayında salonun ortasında oturmuş kalp kırıklığımı düşünüyordum. İçimde yükselen aşktan nefret ederek sigarayı sehpada söndürdüm ve son nefesi de üfleyerek ayağa kalktım. O orospu çocuğunu düşünmek canımı yakıyordu. Tamir ettirecek param olmadığını bile bile Iphone'ı karşımdaki duvara fırlattım. Telefon duvarda tok bir ses çıkardı ve yere düşüp muhtemelen param parça oldu. Duvara attığım yer minik bir parça boya kalkarak yere döküldü. Beyaz renkli duvarda oluşan göçük suratımda bir gülümseme oluşturmayı başarabilmişti. Bir an da gelen bir ilhamla sehpanın üzerinde duran yıllanmış Cosmopolitan dergisini açtım ve içindeki siyah CD kalemini aldım. Duvarda boyanın döküldüğü yeri tepe kabul edip kocaman bir orta parmak resmi çizdim. Bittiği zaman dökülen boya orta parmağın ucunda kalıyordu. Ev sahibinin bu kapaması için duvar kağıdı ile kaplaması gerekecekti. Dudaklarımda derin bir sırıtış ile Adrian'ın bütün fotoğraflarını toplayıp bizim için özenle para döküp itinayla yaptırdığı çömineye eğildim.

KUZGUNU ÖLDÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin