2- Küçük Hacker

835 61 41
                                    

2008 senesi. Mart ayı. Tam yirmi yıl sonra.

Bilgisayarın monitörü kendi kendine açılmıştı. Murat buna bir anlam veremedi.

Bir seksen boylarında, oldukça zayıf, sarı saçlı, on beş on altı yaşlarında bir çocuktu. Vali Nevzat Ayaz Lisesi'nin (İzmir'de bir lise) ikinci sınıfında okuyordu. Derslerinde pek başarılı sayılmazdı. Birinci dönem için altı tane zayıfı vardı karnesinde. Şimdi ise ikinci dönemin sonuydu ve sınavlar canını sıkıyordu. Lise birinci sınıfta da sınıf tekrarı yapmış, fizik, matematik, biyoloji, kimya gibi teknik derslerde zorlandığı için edebiyat bölümünü tercih etmişti. Şimdi de tarih, coğrafya, edebiyat dersleri ile başı dertteydi. Aslında okulu hiç sevmiyordu. Okula gitmekten nefret ediyordu. Üstelik çok ciddi devamsızlık da yapmıştı. En sevdiği meşguliyeti, bilgisayar başında günlerle oturmak ve kurcalanmaktı. Kendini çok iyi yetiştirmişti; programlama dillerini öğrenmiş, bilgisayar korsanlığında kendisini bir hayli geliştirmişti. Bundan başka müzik notaları yapıyor (beat deniyordu) ve onları birkaç dakikalık müziklere dönüştürüp internetten satıyordu. Babası bir devlet hastanesinde hasta bakıcı olarak çalışıyordu. Annesi ev hanımıydı. İki kız kardeşi vardı : Didem ve Gizem. Didem daha ilkokul dördüncü sınıftaydı, Gizem ise beş yaşındaydı.

Gece yine müzik yapayım derken sabaha kadar uğraşmış, durmadan kahve tüketmiş ve sabah altıya doğru bilgisayar masasında uyuyakalmıştı. Bilgisayarın kapalı olduğundan emindi ama şimdi monitör açıktı. Kontrol etti, kasa hala kapalıydı. Bu olamaz! Kasa çalışmadan monitör nasıl açılabilir ki? Murat gözlerini ovuşturup bir daha dikkatle baktı. Monitörün siyah ekranında bir nokta belirdi. İmlecin noktasıydı, yanıp sönüyordu. Murat nefesini tuttu. Birisi karşı taraftan bir şeyler yazıyordu. Sarı saçlı çocuk okumaya başladı.

"Kusura bakma, uyandırdım, Murat. Yüzünü yıkamayacak mısın?"

Murat şaşırmıştı. Korkmuştu. Buna rağmen parmakları gayri ihtiyari klavyenin üstünde gezindi.

"Kimsin? Bilgisayarıma nasıl girdin?"

Cevap gecikmedi.

"Konumuz bu değil. Seninle görüşmem gerekir. Bir saat sonra."

Murat cevap yazdı.

"Benimle kafa mı buluyorsun? Seni polise şikayet edeceğim. Şahsi bilgisayarıma izinsiz giriş yaptığın için."

Kısa bir sessizlik olduktan sonra yanıt gecikmedi.

"Polis mi? Kırdığın güvenlik duvarlarını, kurcaladığın devlet sitelerini nasıl açıklamayı planlıyorsun? Bilgisayarındaki o gizli dosyalarla ne yapacaksın? Üzerinde 'confidential' (gizli) yazanlardan bahsediyorum hani."

Sarı çocuk dudağını ısırdı. Galiba çok fena köşeye sıkıştırılmıştı. Bunu beklemiyordu. Oysa ki, bilgisayarına başkalarının sızma ihtimaline karşın, çok güçlü güvenlik duvarı inşa etmişti. Ters etki yapan sanal bombalar da kullanmıştı. Ama bu, her kimdiyse, bubi tuzaklarını atlatarak makineye sızabilmiş, kasayı çalıştırmadan monitörü diyalog köşesi yapmıştı.

"Tamam. Gelirim. Ama önce kim olduğunu söyle."

İmleç iki kez yanıp söndü.

"Elli beş dakika sonra. Saat kulesinin altında. Tek başına gel. Sana zarar vermeyeceğim."

Tayin edilen zamandan altı dakika önce kendisine söylenen yerdeydi. Saat kulesinin altında okul elbiseli iki liseli kız ve yaşlı bir adam vardı. Kızlar güvercinlere buğday attıktan sonra adamın yanına koştular.Adam onlara bir şeyler söyledi, kızın biri "Ama baba! Hayırr!" diye tepki gösterince Murat bakışlarını onlardan çekti. Saatine baktı. Dört dakikası vardı ve zaman hızla tükeniyordu. Kemeraltı Pazar Yeri'nden kalabalık bir turist grubu çıkıp saat kulesi tarafa geliyordu. Yabancı dilde konuşuyorlardı. Galiba bunlar Fransız diye düşündü Murat. Birkaç kelime anlayabilmişti. Kalabalık onun çok yakınından geçerken aralarından biri İngilizce ona seslendi.

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin