28- Büyük Buluşma/4

160 32 10
                                    

Jale ağzını açıp cevap vermek, hatta sert bir şekilde "kükremek" niyetindeydi ki, birden vazgeçti. Aslında vazgeçmesinin nedeni de Ayhan'ın arkasında ayakta duran uzun boylu, kumral saçlı, güçlü ve biçimli bir vücuda sahip, hafif tebessüm eden bir gençti. Genç adam, ellerini Ayhan'ın omuzlarına koyarak, "Kusura bakma, biraz geç kaldım, özür dilerim," dedi.

Anam, bu ne? Bu kim? Nereden çıktı bu erkek meleği?!

Ayhan, hemen ayağa kalkıp döndü ve ona sarıldı, "Kardeşim, ne çabuk geldin ya?! Seni en az bir saat sonrasına bekliyorduk," dedi ve hemen yanına oturttu. Jale bakışlarını bu yeni gelen gencin yüzünden ayıramıyordu, genç ise onun bakışlarından kurtulmaya çalışmıyor, yüzündeki hafif gülümsemeyi sürdürüyordu. Ayhan, genç arkadaşını hemen tanıştırmaya koyuldu.

"Bu, benim yeni tanışmamıza rağmen saygı duyduğum arkadaşım Samir. Bunlar da Jale ve Elif, kankalarım, canlarım oluyor kendileri," dedi eğlenerek.

Samir selamlaşmak için elini uzatmadı, sadece başını eğerek "Çok memnun oldum," dedi. Jale konuşmaya fırsat bulamadan Elif ikisinin de yerine karşılık verdi, "Biz de memnun olduk".

Jale dönüp ona baktı. Elif biran utandı, kızardığını hissedip yüzünü yana çevirerek çantasını kurcalamaya başladı. Jale, onun heyecandan biran böyle konuştuğunu anlayınca rahatladı, ateş tutmaya başlamış içine soğuk sular serpildi sanki. Her zaman böyle yapar. Gülümsedi.

Samir beyaz tene sahipti. Yeşil gözlerinden zeka pırıltıları fışkıran, sağlam yapılı, düzgün kaslı, yirmi beş yirmi altı yaşlarında dinç bir adamdı. Güçlü çenesi ve gergin yüz hatları Jale'ye mermerden yapılmış heykelleri hatırlattı.

Ortamın gerildiğini ilk hisseden Ayhan oldu, bu türlü tespitlerde uzman sayılırdı. İç geçirdi. Bu kızlara neler oluyor? Ellerini davetkar bir şekilde birbirine sürerek,

"Ee, ne içiyoruz?" diye sordu.

Onun bu basit sorusu ilaç niteliğindeydi, ilk hastası da Elif'ti. Hemen atladı.

"Bira alırım," dedi gözlerini kısarak.

Bu esnada, Jale, karşısında hareketsiz oturan Azerbaycanlı genci gözleri ile taramaktaydı, gerçi buna daha çok çiğ çiğ yemek denebilirdi. Kıvırcık saçlı kızın bakışları önce onun saçlarını okşadı, sonra geniş pürüzsüz alnına doğru kaydı ve gözlerinde son buldu. İşlemi devam ettirip aşağıya doğru dikey bir operasyon gerçekleştirmeden onu durdurması gerektiğini anlayan Elif uyarmak amacıyla hafif öksürdü. İşe yaramadı. Avına kilitlenmiş kaplan görüntüsüne bürünen arkadaşının "Kendine gel" dercesine ayağına bastı.

Jale birdenbire tamamen ayılı verdi.

"Ha, evet, bira. Aslında zannedersem herkes bira içecek," diyerek elini kaldırıp genç garsonlarından birine işaret etti. Tam bu esnada beklenmedik bir ses duyuldu.

"Ben sadece su alayım."

Jale, yüzünde şaşkınlık ve gülümseme ile başını çevirip omzunun üstünden yeşil gözlerini kızın üzerinde sabitlemiş Samir'e baktı. Ne suyu be adam? Kumral adam onun meraklı ve şaşkın bakışlarına aldırmadan tekrarladı.

"Sadece su".

Çağrıldığı anda gelen genç garson masadan bir adımlık mesafede durarak Jale'yi hayranlıkla ve vahşice izliyordu. Kızın üst üste attığı ve kısa şortundan dolayı çıplak bacaklarının büyüsüne kapılmış servis elemanı Samir'in emredici ve sert sesiyle irkildi.

"Üç bira ve bir su getir! Lütfen!"

Bu kibar emrin ardından garson acele bir şekilde masadan ayrıldığında ortalık tekrar sessizliğe gömüldü. Bu durum can sıkıcı bir hal almaya başlamadan espri yeteneğine başvurarak coşkuyu uyandırması gerektiğini sezen Jale, Ayhan'a ani bir soru yöneltti.

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin