20- Siber Saldırı

159 37 12
                                    

Dizüstü bilgisayarını açarak özel program vasıtasıyla birisini aradı. Biraz bekledikten sonra karşı taraf cevapladı.

"Evet, Murat? Acil değilse, birazdan konuşalım!"

"Ağabey, çok acil. Erteleyemeyiz."

Karşı ses yumuşadı.

"Bir şey mi buldun?"

"Önemli bir şey. Lenux-S ile ilgili sunucu kaynağına ulaştım galiba."

"Güzel ama bunları buradan konuşmayalım. Hotmail adresini bir dakika sonra kontrol et. Orada belirteceğim e-postaya FTP ve Database Access bilgilerini yollarsın."

"Tamam."

Birkaç dakika sonra e-postayı yollamıştı. Yaklaşık beş dakika sonra şifreli mektup geldi kendisine.

"Benimle yarın sabah yedide eski yerimizde buluş."

Cevap yazmadı. Gelen e-postayı kalıcı olarak sildi. Masasının üstündeki fincandan bir yudum alarak ayağa kalktı.

"Anne!" diye bağırdı Murat.

"Evet! Ne Var?!"

"Evde olacak mısın?"

"Hayır, Ayşe teyzenlere çıkacağım."

Ayşe teyze annesinden birkaç yaş büyük, kısa boylu, yuvarlak suratlı, durmadan konuşan bir bayandı. Onların iki kat üstünde oturuyordu. Annesi ile Ayşe teyze çoktan tanışmış, uzun yıllardır arkadaşlık yapıyorlardı. Ayşe teyzenin geniş ve zengin bir ev kütüphanesi vardı. Murat'ın annesi de kitap okumayı sever, sık sık onlara gider, biraz muhabbet ettikten sonra birkaç kitap kapıp inerdi aşağıya. Bazen okuduklarını birbirlerine anlatırlardı. Murat annesinin bu hevesine ve kitap okuma aşkına hayret ediyordu. Kendisi hiç sevmiyordu kitap okumayı, hatta bir arkadaşının yazdığı kısa öyküleri bile okumaya tahammül edemiyordu. Varsa yoksa bilgisayar ve internet. Bilgisayarın başından ayrılmıyordu, okula giderken bile kendini bilgisayarsız hiç yokmuş gibi hissediyordu. Daha ilkokul sıralarındayken babası ona bilgisayar almıştı, ve o andan itibaren bilişim dünyası onun dünyasının ayrılmaz bir parçası olmuştu.

"Ne zamana dönersin?"

"Fazla sürmez. En fazla yarım saat."

Murat ayağa kalkıp bilgisayarı kapattı. Kablolarını çıkarmaya başladı.

"Ben arka odaya geçeceğim, müzik çalışma odama. Cep telefonunu da kapatıyorum, beni kim sorarsa yok dersin."

"Tamam, oğlum."

Murat vakit kaybetmeden hemen arka odaya geçip bilgisayarı kurdu. Zamanı daralıyordu. Samir'in ima ettiği konularda hemen ön tarama yapması gerekiyordu. Bunun için kumral adamın ona verdiği programı yükledi. Ama çalıştıramadı. Hay Allah'ım! Neden çalışmadı ki bu? Çalıştıramayacağı bir program yoktu bilgisayar üzerinden ama bu kez yapamıyordu. Şifreli e-posta yolladı Samir'e.

"Ağabey, bu senin exiorox16'un arayüzünü neden çalıştıramıyorum? Bu konuda hiç sıkıntıya düştün mü?"

Fazla beklemesine gerek kalmamıştı. Saniyeler sonra gelen cevaba baktığında gülümsedi. Bunu nasıl unutabilirdi ki? Aynaya baksa bir aptaldan başka hiçbir şey göremeyeceğini düşündü o an için. Cevap aynen şöyleydi.

"Anlık sohbet programlarını ve antivirüs programlarını devre dışı bırak."

Programı çalıştırdı. Bu muazzam bir şeydi. Daha önce hiç böyle arayüzü olan program görmemişti. Üç boyutlu filmin içinde hissediyordu kendisini. Nihayet kendine gelip üst soldan ikinci yeşil düğmeye tıkladı. Kendisinden şifre istenen bir kutu açıldı. Analiz etti. Üçüncü dereceli bir şifreleme idi. Bunu çözmek biraz zamanını aldı. Artık ulusal kamera izleme ve telefon konuşmalarını kopyalama programının içindeydi.

"İçerideyim."

"Tamam. İşin bitince kısa rapor at bana."

Murat'ın devamlı karşısına çıkan şifre ve engellerden canı epeyce sıkılmaya başladı. Bunu çözmek için birkaç ay önce tasarladığı antiblock programını yükledi. Çalıştırınca artık sorun kalmadığını gördü.

Samir'in bahsettiği Lenux-S ile ilgili bilgilerin saklı tutulduğu sanal depoya ulaşması bir saatini aldı. Altmış saniye içinde depoya sızmıştı artık. Aniden bilgisayarı alarm vermeye başladı. Birileri bilgisayarının güvenlik duvarını geçmeye çalışıyordu. İlk denemede başarısız olmuştu anlaşılan. Murat kendi tasarladığı güvenlik moda geçiş yaptı. Atakların devamı gelmedi. İşte böyle, sürtük! Sen kim, benim güvenlik modumu sabote etmek kim! Şimdi ben sana gerekeni yaparım! İzini sürerek ona saldıran hackerin IP'sini buldu, ama bu değişken bir protokol numarasıydı ve her saniye değişiyordu. Sarı çocuğun gözleri büsbüyük olmuştu. Bu nasıl olur? Böyle bir prosedür yok bir kere! Yerinde durmuyor ki bu! Tehlikeyi sezmişti. Hemen peşini bırakmazsa her şeyi kaybedebilirdi. Samir'in programını kapatarak acelece çıktı. Hemen rapor yazması gerekiyordu. Klavyeye sarıldı.

"Ağabey, birisi saldırdı bana!"

Karşı cevap iki dakika sonra geldi.

"Ee, hallettin mi?"

"Edemedim. Adamın her saniye değişen protokol prosedürü var. İşin tuhaf tarafı aslında sadece bu değil. Yerleşme yerini ve sunucusunu da değişken yapmış. Odaklanmak mümkün değil."

Hızlı ve anlaşılmaz bir yanıt geldi.

"Hemen bilgisayarını kapat! Benimle görüşene kadar açma. İnternetsiz ortamda bile o bilgisayarı çalıştırmanı yasaklıyorum!

"Ne oldu ki?"

"Bunlar aradığım insanlar olabilir. Rüyanda bile göremeyeceğin biçimde katil olanlar. Kapat şu lanet olası bilgisayarı!"

Sarı saçlı çocuk hızlı şekilde bilgisayarını kapattı. Ama birkaç saniye geçmeden bilgisayarı kendi kendine tekrar açıldı. Bu kez kapatarak bataryasını çıkardı ve elektrikten ayırdı. Yine de bilgisayarı kendi kendini başlatmayı başardı. Son bir hamle yaparak "enerji emici" dediği USB cihazı bilgisayara taktı. Kapatmayı başarmıştı. Uzun süre başında beklese de teknoloji ürünü artık kendini açamıyordu. Rahatça nefes alıp yere uzandı. Gözlerini tavana dikti. Nasıl bir olayın içine sürükledin beni, Samir ağabey? Bu neyin nesidir, arkadaş?! Yüzüne garip bir tebessüm yayıldı. Aslında bu işi sevmişti. İlk kez ciddi adrenalin yaşadığını hissetti. Hoşuna gitmişti.

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin