32- Tren Raylarına Bağlanmış Adam

190 34 8
                                    

Güzel bir gündü. Hava önceki güne göre daha ılımlıydı. Hafiften esen rüzgar ortamı daha da romantikleştiriyor, bir gün önceki sıcak havayı unutturmaya çalışıyordu. Bir tarafta orman, diğer tarafta yeşil otların olduğu çöl tipinde açık araziydi. Ne bir insan, ne bir canlı göze çarpıyordu. Ormanla yeşilliğin ortasından geçen tren raylarının üstünde uzanmış şişman bir adamdan başka tabii ki. Aslında bu adam uzanmamıştı. Raylara kalın iplerle sıkıca bağlanmıştı. Alnının açık kısmında, sağ yanağında morartılar vardı, alt dudağı patlamış ve kurumuş kanı hala duruyordu. Birisi bu adamı iyice hırpalamış ve raylara bağlayarak ölüme terk etmiş olmalıydı.

Gözlerini açmaya çalıştı. Ama yüzüne aldığı darbelerden göz kapakları da nasibini kapmış olacak ki acıdan bağırdı. Kendisinin bağlı olduğunu belki de anlamıştı. Fakat nerede ve niçin olduğunu bilmiyordu belli ki. Korkmuş, şaşırmış yüz ifadesinden anlamak mümkündü bunu. Vücudundaki yara ve acılardan olsa gerek ki, fazla bağıramıyordu da. Bütün gücünü toplayıp bağırmaya çalıştı. Daha ağzını açıp ilk çığlığını çıkarmıştı ki, boğazında elektrik şoku hissetti ve hemen sustu.

Rayların yakınındaki çalıların arkasından uzun boylu, spor vücütlu, genç yaşlarda biri çıkıp ona taraf geldi. Yanına vardığında sırtındaki çantayı yere bırakarak adamın yanına çömeldi. Eli ile kumral saçlarını yana kaydırarak yüzüne gülümsedi.

"Merhaba, uykucu herif. Şuan bir tren rayının üstünde dikey bağlanmış durumdasın. Ciddi darbeler de almışsın, amma en ciddisi ise bağlandığın ipler normal türden değil, her çırpınışında etine işleyecek. Taki kanın akıp bitene kadar. Bundan başka bir ekleme daha yaptım. Boğazında köpekler için hazırlanmış elektrikli kontrol tasması var. Yani bağırdığında ses tellerinin titreşim derecesinin artması sonucunda tasma elektrik üretiyor ve boğazına enjekte ediyor. Yani ne yaparsan yap, kurtuluşun yok."

Adam donuk ve şaşkın gözlerle ona baktı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu galiba. Dudakları ile kanı kurumuş dudaklarını yaladı. Kumral adama soru yöneltti. Sesi zorla çıkıyordu.

"Ne istiyorsun benden!?"

"Bundan yirmi sene önce gerçekleşmiş bir katliamı araştırıyordum. Masum bir ailenin sebepsiz yere katledilmesi olayında kimlerin eli olabilir diye inceleme yapıyordum. Karşıma bil bakalım kimin ismin çıktı?" Kafasını olamaz dercesine sağa sola salladı. "Senin ismin."

Adam cevap vermedi. Kumral genç devam etti.

"Hatırlamıyorum filan demeni bekliyorum aslında. Ama benimle konuştuğunda sakın hayatını riske atacak böyle cümleler kurma. Böyle kanlı baskınlar hiçbir zaman unutulmaz. Azerbaycan'nın şirin, küçük bir kasabasında gerçekleştirilen o katliamla ilgili uzun bir isim listem var. Önemliler arasındasın, ahbap. Şimdi sana bir soru : orada masum bir aileyi öldüren şahıslarla ne gibi bağlantın var?"

"Ne?!"

"Tekrar ediyorum, şişko! Yirmi sene önceki katliamdaki araştırmamda senin ismine rastladım. Bunu yapan adamlarla ne tür bir ilişkin var?!"

Şişman adam tısladı.

"Ne diyorsun, be adam?! Ne katliamı? Ne araştırması? Ne ismi?"

"Tane tane mi söylemem lazım? Sana demin bir soru sordum, hem de öz Türkçe'mizde anlaşılır dille. Ama anlamamazlıktan geliyorsun ve hiç şaşırmadım! Ya benim soruma cevap verirsin, yada üç gün sonra Nekir ve Münker'in sorularına. Ama inan ki ikinci seçenekteki sorular oldukça zordur."

"Onlar da kim?"

"Kabir azap meleklerini duymadın mı sen hiç?" Kumral adam kinayeli bir şekilde gülümsedi. "Yazık olmuş, o zaman onların elinden de kurtulamazsın."

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin