13- Operasyona Adım Adım

178 44 4
                                    

Kaldırımın kenarında oturan şişman, kısa boylu taksi şoförü kafasını kaldırdığında karşısında uzun boylu, genç birini gördü. Sorulan soruya derhal cevap vermişti.

"Merhaba, amca. Bir şey sormak istiyorum."

"Merhaba, evladım. Buyur sor tabii ki."

"Kuruçay mahallesine gitmek istiyorum. Bir arkadaşım askerden geri dönmüş, onu ziyaret edeceğim. Ama oraya daha önce hiç gitmedim, telefon açıp da sürprizimi bozmak istemiyorum. Beni oraya kadar götürür müsün acaba?"

Polis ekip otolarının dahi girmekte zorlandığı ve hatta çoğu zaman giremedikleri, akşam saat sekizden sonra ahalisinden hiç kimsenin ayık olarak dolaşmadığı bir yerdi. Garip bir yerdi, mahalle deseniz değil, köy deseniz değil, şehrin içi deseniz hiç değildi. Bir tuhaf suç merkeziydi. İçerisinde bakkal, manav dükkanları var fakat onlar da bir değişikti. İçeriyi tanıyan biriyle girilmediği takdirde bu girişin çıkışı olmayabilirdi, ölümcül neticeler ortaya çıkabilirdi.

Şoför tam oturduğu yerden kalkacakken vazgeçti. Suratı kaskatı kesmişti.

"Evladım, bu saatte ne işin var orada? Karanlık olacak yarım saate filan. Gidilir mi öyle tekin olmayan yere şimdi?"

"Nesi var ki o mahallenin?"

"İyi bir yer değil orası. Girenler çıkmıyor. Çıksa da tek parça olmuyorlar artık. Hayattan bıkmadıysan, gitme derim."

Genç adam istihza ile baktı yaşlı şoföre.

"Amca, ben sana iki katını vereceğim. Yakınına götürürsün, yolu tarif edersin, gerisini kendim yürürüm. Anlaştık mı?"

Şoför bu kez yerinden kalktı. Garip ve soğuk ifade ile süzdü genç adamı.

"Yüz metre gerisine kadar gider, senden iki katını alır ve geri dönerim. Beni başka şeyler alakadar etmez. Eğer bu sana uygunsa o zaman anlaştık."

Kumral adam gülümsedi.

"Tamamdır, amca."

Arabada tam bir sessizlik hakimdi. Şoför ara sıra göz ucuyla ona bakıyordu. Vah! Çok da gençmiş! Hem de iyi bir çocuğa benziyor! Arkadaş olayı doğru mu? Gerçekten orada ne işi olabilir ki? Kafası karışmıştı tamamen. Sonunda dayanamadı.

"Arkadaşın o mahalleli mi?" diyerek sağ elini direksiyondan ayırıp işaret etti. "Hani, şu sürpriz etmek istediğin askerden dönen var ya?"

"Evet, o mahallede yaşıyor."

"Çingene mi?"

Genç adam gülümsedi.

"Hayır, değil. Mardinli aslında. Eskiden çocukken Kadifekale'nin üst mahallesinde yaşıyorlardı. Sonra orada komşular ile kavga filan çıkmış ve bunlar da Kuruçay'daki bir yakın akrabalarının ısrarı üzerine taşınmışlar."

"Kürtler yani?"

"Evet, amca. Kürtler."

Şoför dudaklarını büzdü. Bu kelimeyi duymak hoşuna gitmemişti anlaşılan. Kumral gencin dikkatinden kaçmadı bu tavır.

"Ne oldu amca? Neden Kürt dediğim anda tavır yaptın? Sana bir şey mi yaptılar?"

Şoför bir süre cevap vermedi. Bir sigara yakıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Taksinin camını da yarıya kadar indirdi.

"Sadece bana değil, ülkeme yaptılar. Teröristler çok adamımızı, çok insanımızı, asker evlatlarımızı katlettiler. Onların yüzünden binlerce aile başsız, sahipsiz, evlatsız kaldı, tamamen yok olan aileler biliyorum ben Güneydoğu topraklarında. Yıllarca propaganda yaparak o toprakların insanlarını da ikna ettiler Türkiye Cumhuriyeti'nin özgürlükleri kısıtladıklarına. Harabe kaldı oralarda eğitim, sıhhiye, ekonomi, siyaset..."

"Amca, lafını kesiyorum, kusura bakma. Kürtler bir millet mensubu olan senin, benim gibi insanlardır. Türkiye vatandaşıdırlar. Teröristlerle bizim içimizde yaşayan Kürt milletini aynı kefeye koyma sen. Bunlar tamamen farklı şeyler. Ön yargılı olmamak lazım, onlar da saldırılarda aile bireylerini kaybettiler. Onlar da evlat, onlar da anne, onlar da koca, onlar da insandırlar. Haksızlık ediyorsun, amca, tamamen haksızlık ediyorsun. Kötü şartlarda yaşamaya mecbur ettiğimiz Kürtleri cahil, bilgisiz, suçlu, kötü olmaya zorluyoruz. Onları güzel hayattan, gerçek devlet şefkatinden mahrum ediyoruz. Yanlış anlama, ama devletin gelişim görmek istediği o toprakları ön yargılı "halis muhlis Türk" insanımız harabe etti bence. İzmir'de, İstanbul'da ve diğer Batı şehirlerimizde okulda okuyan Kürt çocuğu küçümsemek, sataşmak, şirketlerde çifte standart uygulamak, her gördüğümüz Kürt gencine "torbacı, tinerci, terörist, hırsız" damgasını vurmakla her şeyin süper olacağını mı bekliyor herkes? Bu baskıyı gören Kürt gençler de, beyin yıkayan terörist teşkilatın mensuplarının tuzağına düşüyorlar. Onların teşviki ile kalplerindeki dargınlık, kırgınlık nefrete dönüşüyor ve dağa çıkıyorlar. Hiç kimsenin kötü doğduğunu zannetmiyorum. İnsanlar kötü doğmaz, hatta hiçbir zaman da kötü değillerdir. Onları kötü yapan çevreleridir."

Onu dikkatle dinleyen şoförün yüzündeki alaycı ve istihzalı ifade silinmişti. Genç adam konuştukça amca kafasını sallıyor ve onun dediklerine hak veriyordu. Ama yine de konuşmadı.

Taksi adrese vardığında karanlık çökmeye başlamıştı. Araba durdu, ama şoför motoru kapatmadan genç adama taraf döndü.

"Buyur, delikanlı. İnebilirsin," diyerek eli ile ilerideki otobüs durağını gösterdi. "O duraktan sağa döndün mü, Kuruçay mahallesindesin demektir."

Kumral adam cebinden para çıkarıp şoföre uzattı.

"Sağ ol amca. Yordum seni buraya kadar."

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin