6- Beklenmedik Haber

393 41 20
                                    

Peşinden kovalayan dev örümceğin çığlıkları giderek yaklaşıyordu. Arkasına bakmadan koşuyordu, fakat adımları yaratığın adımları ile boy ölçüşemeyecek kadar kısa olduğu için biraz sonra yakalanması an meselesi olacaktı. Örümcek yaklaştıkça çığlıklar yükseliyor, iri böceğin nefesini sanki ensesinde hissediyordu, bu da içini tarifi mümkün olmayan bir korku selinin kaplamasına sebep oluyordu.

Birden ayağı yerdeki çıkıntılardan birine takıldı, yüzükoyun ve dengesiz bir şekilde yere düştü. Yuvarlandı. Acı içinde kıvrandı. Çektiği acıdan başını çevirip bakamıyordu, başının üstünde koca bir gölge belirince ümitsizce bağırmaya başladı.

Kendi sesi Samir'i tekrar tekrar yaşadığı korkunç rüyanın içinden çekip çıkardı ve yatağında sıçrayarak doğrulup oturdu. Koca bir sahanın etrafında defalarca tur atmış gibi hızlı hızlı nefes alıyordu; terden sırılsıklam olmuştu. Gözleri odanın içini tarayıp bitirene kadar kendine gelemedi. Duyduğu çığlıklar masanın üstündeki alarmlı saatin tiz sesiydi sadece. Bunu hemen anlamış olsa da bir müddet yerinde öylece oturakaldı. Nihayet, derin bir soluk aldıktan sonra elini uzatarak alarmı kapatabildi. Gördüğü rüyanın etkisinden kurtulamıyordu. Beş yaşından beri sık sık aynı rüyayı görüyordu. Ne anlama geldiğini bilmese bile, içinde devamlı bir rahatsızlık hissediyordu. Kuvvetli bir vücuda, sağlam bir karaktere sahip olmasına rağmen bu rüya onu rahatlıkla yenmiş, zayıf, güçsüz ve çaresiz biri gibi kenara itivermişti.

Bu rüyayı ailesini kaybettiği sene görmeye başlamıştı. Ara sıra kendi kendine oturup bunu çözmeye çalışır, ama bir sonuca ulaşamıyordu. Çok kaynak araştırmış, çok kitap okumuş, çok insana rüyayı üçüncü şahıs adından anlatmıştı. Her seferinde farklı yorumla karşılaşmıştı. Bazıları bunu gelecekte karşısına çıkacağı zorluklara bağlarken, bazı kaynaklar ansızın ortaya çıkacak olağanüstü felaketlere işaret ediyordu. Yine de bu yorumlar kumral adamı tatmin etmiyordu. Çok uğraşmasına rağmen yine de nihai bir sonuç elde edemediği için bu araştırmasını beklemeye almıştı.

Bir seksen küsür boyunda, yaklaşık doksan kilo ağırlığında atletik yapıya sahip yirmi beş yaşında bir gençti. Herkesin hayran olduğu kumral saçları ve yeşil gözleri vardı. Sık sık tıraş olur, yüzünde hiç kıl bırakmazdı. Zaten sevmiyordu da. Her zaman yanında bir tıraş makinesi bulundurur, gerektiğinde bulunduğu yerin lavabosuna kadar gidip hemencecik orada tıraş olurdu. Burnu küçük ve biçimliydi. Alnı tertemiz, kaşları da birazcık kalındı. Ufak kulakları, kalın dudakları, güçlü çenesi vardı. Gülümsediğinde yanaklarında oluşan gamze müthiş bir çekicilik aracı gibiydi. Sırf bu gamzeler yüzünden bile kaç kız onunla tanışmak, konuşmak, bir yerlerde oturup içerek sohbet etmek istemiş, ama kumral adam her seferinde önemli işinin olduğunu söyleyerek teklifleri nazikçe geri çevirmişti.

Tam bir sporcu vücuduna sahip olsa da, kasları oldukça sertti. Çok büyük ve kaba değillerdi, ama güçlü ve çelik gibi sert görünüyorlardı. Karın kısmında birkaç derin yara izi vardı. "Bir zamanların sıkı eğitiminden fiziksel anılar" diye söylüyordu Samir kendi kendine bu yaralara bakarken. Bacaklarında da farklı yara izleri vardı. Bazıları kesik, bazıları kurşun, bazıları ısırık izleriydi. Bunların nasıl oluştuğunu bir kumral adam biliyordu, bir de onu eğiten adam.

Daha beş yaşındayken ailesi bilinmeyen insanlar tarafından katledilen Samir, "Büyük Dayı" dediği, aslında annesinin en küçük üvey dayısı tarafından himaye olunmuştu. Özel ve kapalı mekanda eğitim gören kumral adam yıllarca okumak, araştırmak, dövüşmek, yönetmek, öğrenmek zorunda kalmıştı. Ailesinin katillerini bulup intikam alacağına yemin ettiği için mücadele etmiş, kendisine aşılanan eğitimlerin hepsinde birer birer başarılı olmuştu. Gerçek ismini bilmiyordu, bu yüzden ona Büyük Dayı diye hitap ediyordu. Zaten kimse onun hakiki ismini bilmezdi. Sadece bundan emindi ki, o büyük insan kendisini her yönden iyice eğitmiş, öğretmiş ve hayata tam hazır duruma getirmişti. Kumral adam artık araba kullanmaktan tut da tank, helikopter, uçak kullanmaya kadar her türlü aracı çalıştırabiliyordu. Bilgisayar konusunda tam bir dahiydi. Her çeşit sanal hile ve saldırılar konusunda iyice uzmanlaşmıştı. Programlama yapabiliyor, sanal sabotajların her türlüsüne karşı strateji geliştirebiliyor, ayna sunucu kullanarak istediği bilgisayara ve sunucuya giriş yapabiliyordu. En son Rus istihbarat örgütü KGB'nin yan sunucularından birine sızmış ve yakalanmadan izini kapatabilmişti. Uzak Doğu dövüş sanatlarında ustalaşmıştı. Onu eğitenler Çin'de Şaolin mabetlerinde hayatlarını tüketmiş keşişlerdi. Kungfu, Aikido dövüş sanatlarında sensei (usta) derecesine daha çocukken ulaşmış, ama hiçbir zaman bu sanatları kötüye kullanmamıştı.

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin