11- Bir Halk Kütüphanesi

237 40 10
                                    

Arabasını park edecek yer bulamayınca küfrü bastı. Yaklaşık elli altmış metre ileride kültür merkezinin önünde park etti. Halk Kütüphanesi'ne doğru yürüdü. Acelesi vardı, o yüzden adımlarını hızlandırdı. Binanın önüne gelip de merdivenleri tırmanmaya başladığında ayakkabısının topuğu basamakların kenarına takıldı. Tam düşecekken biri onu kolundan tuttu. Gayet yakışıklı, uzun boylu, yeşil gözlü, genç bir adamdı. Kuru sesle teşekkür ederek yoluna devam etti. Adam arkasından nezaketini eksik etmedi.

"Rica ederim, hanımefendi."

Kendisi pek nazik biri olmadığı için birazcık şaşırsa da pek umursamadı. Kütüphaneye giriş yaptıktan sonra direk lavaboya kaçtı. Ayak bileği acıyordu. Topuklu ayakkabılara hiç alışık değildi. Bugün bir değişiklik yaparak daha resmi kıyafetler giymişti. Daha ilk dakikalarda da bu resmiyetin azizliğine uğramıştı. Her ihtimale karşı ayak bileğinin acıyan kısmına yara bandajı yapıştırdı. Yüzünü yıkadı. Sonra da koridoru yürüyerek A kütüphanesine girdi. Kapıda müdür yardımcısı Nermin hanımla karşılaştı. Nermin hanım ellili yaşlarda, küçük boylu, şişman ve sert yapılı biriydi.

"Asel hanım, yine geç kaldın!"

Genç kız kıpkırmızı oldu. Kekeledı.

"Kusura bakmayın, yine trafiğe takıldım..."

Müdür yardımcısı sesini daha da yükseltti.

"Böyle olmaz! Sen de beş on dakika erken çık evden! Hiç beğenmiyorum bu devamsızlığını! Herkes zamanında geliyor, her hafta birkaç kez geç kalıyorsun! Bu sana son uyarım olsun!"

Asel'in sesi kopuk çıktı.

"Tamam. Bir daha olmaz."

"Bir daha olursa zaten başka türlü konuşuruz!"

Genç kız, şişman kadının arkasından öfkeyle baktı. Bu da kendini bir şey sanıyor! İyi ki daha önemli bir konumda değil!

Burası İzmir'in en büyük Halk Kütüphanesiydi. Her gün araştırma ruhlu insanlarla dolu olurdu. Hatta başka şehirlerden gelen araştırmacıların sayı da bir hayliydi. Çok hareketli bir iş yerinde çalışmanın zevkini hiçbir şeye değiştirmezdi genç bayan. Bu yüzden müdür yardımcısının kaba davranışlarına pek aldırış etmiyordu.

Yerine oturdu. Çantasını masanın üzerine koydu. Bilgisayarını açtı. Sağ tarafından gelen sesle irkildi.

"Selam melam yok mu, kuzum?"

Kafasını omzunun üzerinden sağa çevirdiğinde iş arkadaşı Sevilay'ı gördü. Gülümsemeye çalıştı.

"Kızım, kusura bakma. Dalmışım biraz."

"Neden, Asel?"

"Eh, işte."

"Yine o cadıyla mı karşılaştın kapıda? Saat sekiz otuzdan itibaren on dakika içinde en az on kez seni sordu bana."

Asel kaşlarını evet dercesine oynattı. Sevilay sordu.

"Yine geç uyandın, değil mi?"

"Yoo, hayır. Sadece ana caddeden dönerken yanlış sokağa saptım. Bayağı ileriden geri dönmek zorunda kaldım."

İş arkadaşı yerinden kalkıp ona kahve hazırladı. Getirip masanın kenarına koydu. Kahve buram buram kokuyordu.

"Benim de başıma gelmişti geçen ay. Olur böyle şeyler." Dirseklerini masanın kenarına koyarak Asel'e taraf eğilip fısıldadı.

"Senden bir dakika sonra içeri yakışıklı bir adam girdi. Uzun boylu. Kalbim küt küt attı." Sinsi sinsi kıkırdadı.

"Kızım, sen de herkese göz koyuyorsun! Uzun boydan da hiç vazgeçmedin ha! Ne sapık birisin be!"

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin