31- İngiliz Ajan (+12)

160 32 5
                                    

Kafese çıkan kumral adamı gören seyirciler aniden susmuştu. Onun karşısına çıkan ermeni boyca Samir'den uzun olmasa da kaslı ve iri vücutlu biriydi. Tam bir çam yarmasıydı. Ermeni dövüşçü hakemin başlama zilini beklerken Rusça kendi bulunduğu köşeden Samir'e taraf bağırdı.

"Hey, pis Azeri! Seni parça parça edeceğim!"

Samir dikkatlice ona baktı. Bu, kendini bilmez yabani adamın kışkırtmasına sinir olmuştu. Karşısında bir düşmanı vardı ve her zamanki sessizliğini korumakta zorluk çekiyordu. Ermeni onu kışkırtmaya devam ediyordu.

"Seni lime lime edeceğim! Sakın pes edeyim deme, pes etsen de fark etmez! Kanını içmeye geliyorum! Karabağ'da sizinkilerin nasıl tadına baktıysam, aynısını sana yapacağım şimdi, pis müslüman!"

Başlama zili ile Ermeninin kumral adama saldırması bir oldu. Bağırarak üzerine geldi ve yumruklar savurmaya başladı. Samir, onun yumruklarından korunmaya, kendini savunmaya çalışıyordu. Gözü ikinci kattaki bahisçilerde olduğu için biran dikkati dağıldı. Omzundan aldığı kuvvetli darbe ile kendini yerde buldu. Seyircilerden uğultu yükseldi.

"Öldür onu onbir numara!"

Robert fırsat vermeden yerde yatan Samir'in üstüne çullandı. Kumral adam kendine gelerek hızlıca kenara yuvarlanarak ayağa kalktı. Kalkar kalkmaz da Ermeni dövüşçünün mide altına sıkı bir tekme salladı. Acıdan kıvranan Robert onun üstüne gelmeye devam etti. Samir sinirlenmişti. Onun yumruklarını bloke ederek, göğüs ortasına kuvvetli bur darbe yapıştırdı. Kaburgaların kırılmasıyla çatırtı sesi ve Ermeni'nin bağırtısı bir birini takip etti.

"Kalk ayağa, korkak!"

Ermeni nefes alamıyordu. Elini kaldırarak hayır dercesine yalvarıyordu. Samir onu dinlemedi. Bir anda onun kafasını kolunun arasına almıştı. Robert hırıltılı sesle aman diledi.

"Teslim oluyorum... Lütfen beni öldürme... Bana acı..."

Samir, onun kulağının dibinde bağırdı.

"Acıma duygumuzu yok ettiniz! Artık size acımak yok! Bu dünyada yaşama hakkınız hiç yok!" Boynunu kırdı. Salona bir sessizlik çöktü. Ardından alkış sesleri duyuldu hemen.

"Nu-ma-ra-sız! Nu-ma-ra-sız!"

Samir, yerine geçtiğinde siniri hala geçmemişti. Biraz önce bir adam öldürmüştü, ama buna hiç pişman değildi. Dimitri şaşkınlıkla bakıyordu ona hala. Omzuna dokundu.

"Samir, iyi dövüşüyorsun. O yendiğin dövüşçü bu turnuvanın favorisiydi." Baş parmağını kaldırdı. "Süpersin, adamım."

Kumral adam sinirli bakışlarını onun gözlerine dikti.

"Boşver şimdi bunu sen. Senin bahisçin kim? Hani benim de bahisçim olabilir mi peki?"

Dimitri eli ile Samir'in devamlı baktığı katı gösterdi. Orada ortaboylu, kel bir adamı gösterdi.

"Meryl. Kendisi bir İngiliz beyefendisi. Bir at çiftliği varmış. Ciddi sermaye kazandığını söylüyor atlardan."

"Hm. Anladım," diyerek ağzında puro tüttüren İngiliz'e baktı Samir. "Çıkışta sağ kalırsak, beni onunla görüştürmeni istiyorum. Bir sonraki turnuva için bahisçim olsun."

Son sekiz kişi kaldıklarında Samir, Dimitri ile eşleşmişti. Ama durumu daha zora sokmadan elini yere iki kez vurarak teslim olduğunu belirtti. Rus dövüşçü saygı ifadesi olarak sağ yumruğunun üstünü kendi göğsüne vurdu. Kumral adam hiç dövüşmediği için yuhalanarak yerine geri döndü. İngiliz bahisçinin kendisine dikkatle baktığını fark etti. Yanındaki görevlilerden birine bu genç adamın kim olduğunu sordu. Azerbaycan'dan gelen ve burada okuyan bir üniversite öğrencisi olduğunu öğrenince rahatlamışa benziyordu.

Rus Dimitri turnuvanın şampiyonu olmuştu. Çıkışta Samir'i Meryl'e götürdü, ama İngiliz bahisçi salondan çoktan ayrılmıştı. Yetişememişlerdi. Kapıya çıktığında siyah Range Rover'in hızla uzaklaştığını gördü. Hemen telefona sarıldı.

"Asel, şuan yardımına ihtiyacım var!"

"Söyle!"

"Sana göndereceğim koordinatlardaki bütün trafik kamera görüntülerine ve araç izleme programına ulaşmanı istiyorum."

"Bir numara var mı?"

"Var!" diyerek bir dakika önce Rus'tan aldığı cep numarasını ve koordinatları yolladı Asel'e. Hızlıca arabasına bindi ve çalan telefona bakarken motoru çalıştırdı.

"Tamam buldum adamımızı. Şuan senden yaklaşık beş kilometre güneybatı tarafta, Adnan Menderes Hava limanı yolu istikametine gidiyor!"

"Anladım! Asel, onun hızını kesmen lazım! Trafik ışıklarıyla oyna, polis telsizleriyle oyna, rutin kontrol adıyla onu yolda oyalattır, ama kaçmasına müsaade etme! O kaçarsa senin de benim de canımız yanacak yoksa!"

"Sorumsuz grubundan biri mi yoksa?"

"Onlarla işbirliğinde olduğunu zannediyorum!"

Samir arabayı son sürat kullanıyordu. Otoyola çıktığında hızını daha da artırdı. Uzaktan trafik ışıklarında bekleyen siyah cipi görebilmişti. Yaklaştıkça plakası belirgenleşti. Evet, yakaladım seni! Nereye kaçıyorsun böyle? Hızını düşürerek onun peşine düştü.

İngiliz ajanı yakalamak kumral adam için çok zor olmamıştı. Trafik ışıklarının birinde inerek onun arabasına binmiş, tabancanın namlusunu karnına dayayarak sürmesini söylemişti. Onu şehir dışına çıkarmış, otobandan bir hayli uzakta ormanının içerilerine doğru sürdürmüştü. İngiliz ajanın gözlerini kapatarak bir kilometre kadar yürütmüş, ağaçların yoğun olduğu bölgede gizli yeraltı merkeze sürükleyerek götürmüştü.

İngiliz gözlerini kapatan sargıdan kurtulunca etrafını kolaçan etti. Demir bir sandalyede sımsıkı bağlanmıştı. Karşısında sandalyeye ters oturmuş, kumral saçlı, yeşil gözlü genç bir adam vardı.

"Neredeyim ben?"

"Nerede olduğun değil, neler bildiğin önemli," diyerek kinaye ile gülümsedi kumral adam.

"Sen şu Rus ajansın, değil mi?"

"Ben Rus filan değilim. Turnuvada da duydun, halis muhlis Azerbaycanlıyım. Ama sen galiba İngiliz'sin. İngiliz bahisçi, diğer görevi ajanlık olan Meryl. Doğru mu söyledim?"

"Ajan olduğumu biliyorsan, neden beni buraya kadar getirme zahmetine katlandın? Direk öldürmen gerekiyordu, konuşacağımı zannediyorsan, boş umut besliyorsun."

"Sizin gibileri konuşturmayı bilirim ben. Seni öldürmek sana sunulmuş ödül olur. Bunu haketmiyorsun."

Meryl onun gözlerine dikti bakışlarını. Kumral adamın gözlerinde zerre kadar merhamet yoktu. Şaka yapmıyordu.

"Sana bildiğim her şeyi anlatırsam, beni sağ salim bırakacağına söz veriyor musun?"

"Evet, yaşayacaksın."

"Senin hakkında bir şeyler biliyorum. Çocukken ailesi öldürülen kişisin sen. Doğru mu?"

Samir kafasını onaylarcasına salladı. Adam devam etti.

"Peşinizden gelenler kimdir bilmiyorum ama o ölüm timiyle Azerbaycan-İran sınırında görüşen biri hakkında bilgim var."

"Hangi yıldan bahsediyoruz?"

"1988 Temmuz."

"Nerede yaşıyor bu adam?"

"Manisa'da. Adresini sürekli değiştirir, devletin gözünde bir suçludur. Yasa dışı her türlü iş yapar, silah kaçakçılığına defalarca karıştı. Zehirli toz da satıyor, ama son zamanlarda polislerden hep kaçmayı başardı."

"İsmini, soy ismini ve diğer bilgileri istiyorum. Ve bildiğin diğer şeyleri de anlat.

KURAL DIŞI (1.kitap:"Yüzleşme")Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin