"Uyan," diye fısıldıyordu.
Fakat sesi sanki kulaklarımda yankılanıyormuş gibi hissediyordum. Gözlerimi açamıyordum, kıpırdayamıyordum. Felç olmuş gibiydim sanki, hareket edemiyordum. Bağırmaya çalıştım. Sesim çıkmıyordu,boğazım fena halde acıyordu. Üzerime tekrar bir ağırlık çöktü, sanki biri bedenini üzerime bastırıyordu.
Ve o şey tekrar konuştu. "Onun için geleceğim."
Kahkaha atmaya başladı, korkudan altıma sıçacaktım. Bu bir rüya olmalıydı, içimden uyanmaya odaklandım. Uyan, uyan, uyan, uyan.
Sonunda, derin bir nefes alışla yatakta oturur vaziyete geldim. Tanrım, çok korkmuştum. Şükürler olsun ki bu bir rüyaydı. Tekrar derin bir nefes aldım. Şimdi daha iyi hissediyordum. Fakat o ses sanki hala beynimin içindeydi, gerçekten çok korkmuştum. Neyse ki gerçekten bu bir rüyaydı.
Odamın içinde dışarıdan gelen loş bir aydınlık vardı. Yatağımın yanında ki sehpadan telefonuma uzandım ve saate baktım, 03.00'ü gösteriyordu. Ne boktan bir zaman diye düşündüm.
Tekrar yatağa uzanmak için doğruldum, ama yatağımın hemen karşısında ki duvarın köşesinde ki bir şey dikkatimi çekti. Kafamı tekrar oraya çevirdim.
Bir gölge. Gölge mi? Ne gölgesiydi?
Bir adım yaklaştı, yüzünde ki iğrenç ifadeyi görebilmem için yüzü sanki iki saniyelik aydınlanmıştı. Gülümsüyordu. Ağzından kanlar akıyordu ve dişlerinin çoğu yoktu. Korkudan yerimde kilitlendim.
Ve o iğrenç kahkahasını tekrar duydum. Kulaklarımı delecek biçimde kahkaha atıyordu. Ellerimle kulaklarımı tıkadım, dizlerimi bedenime doğru çektim ve başımı dizlerime dayadım. Ağlamaya başladım bu da neydi böyle. Kulaklarım parçalanacak gibi çınlıyordu.Birden ses kesildi, birkaç saniye sonra kafamı kaldırdım. Daha önce o şeyin durduğu yere baktım, hiçbir şey yoktu. Tanrım. Bu da mı bir rüyaydı? Bu sefer gerçekten çok korkmuştum. Neyse ki kulaklarımı delen kahkaha sesi gitmişti, ve o şeyde gitmişti, ta ki sesini tekrar duyana kadar ;
"Onun için tekrar geleceğim," diye bağırdı o tıslayan sesiyle, meşhur kahkahası tekrar kulaklarımı parçaladı.
*
"Kızım, hadi kalk okula geç kalacaksın," diyordu annem başımda."Tamam anne beş dakika daha."
Beş dakika daha mı? Hemen yerimden fırladım. Tanrım. Sabah olmuştu. Dün gece neler olmuştu öyle? Ve ben o korkunç olaylardan sonra nasıl uyumuştum? İnanamıyorum. Etrafıma baktım annem yoktu.
"Anne," diye bağırdım. Mutfağa doğru gittim, annem kahvaltıyı hazırlıyordu.
"Ah, hayatım kalktın demek, hadi yüzünü yıka ve hazırlan. Kahvaltı birazdan hazır olur," dedi ve gülümsedi.
"Anne," dedim gözlerimi ona dikerek.
"Ne oldu Edith?" Yanıma yaklaştı, yüzümü okşadı. "Yüzün sararmış senin, bir sorun mu var? Hasta mısın yoksa?" Elini alnıma koydu, "Ateşin de yok hayatım, iyi misin?"
"Anne, ben iyiyim," dedim. "Sadece.."
"Ne oldu Edith?" dedi tekrar, endişelenmiş bir ifadeyle beni süzüyordu.
"Ben... Şey." Ne diyeceğimi bilemiyordum, bana inanmayabilirdi -ki büyük ihtimalle inanacağını sanmıyordum zaten- ve deli durumuna düşmek isteyeceğim son şey olurdu herhalde. Ellimi umursamaz bir tavırla salladım.
"Boşversene, ben odama gidiyorum," dedim ve oradan çıkacakken durdum ve geri döndüm.
"Bugün yine gidiyor musun?" diye sordum."Evet birkaç gün yurt dışındayım yine, üzgünüm hayatım."