2. Bölüm

515 18 0
                                    

Bu akşam yine annem evde yoktu. Hostes olduğundan, eve çok az uğrardı. Dün zaten burada olması mucizeydi. Neyse ki o iğrenç rüyayı gördüğüm zaman yalnız değildim. Her neyse o saçma rüyayı artık unutmalıyım diye düşünerek, odama girdim. Üzerimdekilerden kurtuldum ve duşa girdim. Ilık suyun altında kendimi daha huzurlu hissediyordum.

 Gözlerimi kapattım ve suyun altında biraz daha kalmaya karar verdim.

 Birkaç dakika daha geçtikten sonra suyu kapattım. Duş kapısını daha açmadan orada bir süliet gördüm. Tanrım, yine mi? Gerçekten kafayı yiyecektim.

“Anne?” dedim, annemin olması imkansızdı ama bir umut diye geçirdim içimden.

O şey bir anda duş camının önünde belirdi ve iki elini camın üstüne koydu. Elleri kan içindeydi sanırım, çünkü ellerini aşağı doğru kaydırdığında geriye kan izleri kalmıştı. Gerçekten ödüm patlıyordu ve gözlerimi kapattım.

Bu bir hayal, bu bir hayal diye geçiriyordum içimden.

Sonra onun o iğrenç kahkaha sesini tekrar duydum.

 Kahkahalarının içinden; “Bu bir hayal değil sürtük, ve evet annen, onun için geleceğim.”

Gözlerimi açtım, ve her şey yok olmuştu. Kanlı el izleri yok olmuştu. Ve o gitmişti. Gerçekten çok korkuyordum. Titreyerek duştan çıktım ve havluma sarıldım. Koşarak odama geçtim, telefonumu kaptım ve elime ilk gelen kişiyi –Jason’ı-  aradım.

“Alo?”

“Hemen koca kıçını kaldır ve bize gel,” diye bağırdım.

“Tamam, hemen geliyorum.”

Tanrı’ya şükür geliyordu. Onunla ne kadar tartışırsak tartışalım ne zaman çağırırsam çağırayım bir neden aramadan hep geleceğini biliyordum. O da öyleydi işte.

Odamın kapısını kapattım ve yatağıma oturdum. Bir süre öyle bekledikten sonra, üzerime siyah şortumu ve kırmızı askılımı geçirdim. Islak saçlarımı havluyla biraz kuruladım.

O şeyin tekrar gelmesinden gerçekten çok korkuyordum.  Ne diye bana geliyordu? Bir saniye, o şey bana ne demişti?

 Aman Tanrım, tam olarak ‘Annen için geliyorum’ dedi. Evet gerçekten öyle dedi, yanlış hatırlamıyordum. Hafızamı yoklayarak o korku dolu anı tekrar kafamda canlandırmaya çalıştım.

Yatağımın üzerinde duran telefonumu aldım ve annemi aradım. Telefonun açık olmasını umdum , fakat uçuşta olduğu için telefonu kapalıydı. Anneme bir şey olamazdı. Tanrım. O hayatımda ki tek akrabamdı. Onu kaybedemezdim. Babamı küçük yaşta kaybetmiştim, tam olarak hatırlamıyordum bile. Küçükken babam hakkında sorular sorduğumda annem hep bana bağırır, ya da beni terslerdi. Bunun sebebini hiçbir zaman anlayamamıştım. Bende bir süre sonra üzerine gitmeyi bırakmıştım. Her neyse, peki bu şey neden annemin peşindeydi?

Gerçekten çok korkuyordum ona bir şey yapacak diye. Aniden zil çaldı ve yerimde sıçradım.

Kapıya doğru koşarken az kalsın düşüyordum. Düşmekten kurtulup kapıyı açtım.

Karşımda muhteşem sırıtışlı Jason duruyordu. Yana kaydım ve içeri gel anlamında elimi uzattım.

“İyi misin?” diye sordu. “Sabah söylediklerim için üzgünüm,” dedi sanki hata ondaymış gibi.

Ellerimi tuttu ve gözlerimin tam içine bakarak “Ben seni seviyorum Edie,” dedi.

Gözlerimi büyüterek ona baktım. Ben burada nelerle uğraşıyorum, o bana gelmiş neler söylüyor. Sevgin umurumda bile değil diye bağırmak istedim ama yalnız kalmak istemiyordum. Gözlerimi devirdim ve ona sarıldım. Biri yanımda olduğu için gerçekten seviniyordum.

Geri çekildim. “Sana bir şey anlatacağım,” dedim yüzümü buruşturarak. “Salona geç.”

O içeri geçti ve bende dış kapıyı kapatarak arkasından yürüdüm. Kapıyı kilitledim. İkili koltuğa oturdu ve beni bekledi. Yanına oturdum , nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Ne diyecektim gerçektende? Lafı dolandırmadan direk her şeyi anlatmalıydım, ve anlatmaya başladım.

“Biri annemi öldürecek.”

“Kim?”  diye sormuştu Jason endişeli bakışlarıyla.

Gördüğüm iğrenç yaratığı ona anlattım. İnanmasını beklemiyordum zaten, birine söyleyecek hali de yoktu. O konuda güvenilirdi. Gerçi sabah bana sürtük demişti ama böyle şeyleri umursamıyordum.

Her neyse, anlatmayı bitirdiğimde Jason hiçbir şey demedi, ilk deliymişim gibi baktı. Daha sonra sanki inandığı hissine kapıldım.

“Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir Edie?” diye sordu anlamaya çalışarak.

“Bilmiyorum Jason,”  Gerçekten bilmiyordum. Ama çok kortuğum kesindi. “Nereden bileyim?” diye söylendim kendi kendime.

Jason yanıma yaklaştı ve beni kucakladı. Ben de ona sarıldım. Geri beyinlinin tekiydi ama gerçekten bana karşı hep iyi olmuştu. Bu akşam aradığımda bile nedenini sormadan direk gelmişti, hatta bu sabah olanlardan sonra.

Gerçi ‘Seni seviyorum’ kelimesini biraz abartmıştı ama her neyse.

“Bu gece yanımda kal,” dedim, koltuğa doğru yaslandı ve göğsüne uzandım.

“Öyle yapacağım zaten, bira getirsen iyi olur.”

Yerimden kalktım mutfağa doğru yöneldim, buz dolabından iki şişe aldım ve salona geri döndüm. Jason televizyonu açmış kanalları değiştiriyordu.  Jason elimden birayı aldı ve koca bir yudum aldı. Gülümsedim.

“Yine bir şey yok lanet televizyonda,” diye mırıldandı.

Onun çok televizyon izlediğine pek emin değildim ama her neyse.

Zaten çok uzun süredir birlikte değildik. Bir ya da iki ay falan olmuştu, sanırım.

Birkaç saat daha salonda takıldıktan sonra uyumak için odaya geçtik. Yatağa yattığımızda Jason bana sarıldı ve birkaç dakika içinde uyuyakaldı. Tanrım. Bu kadar da olmaz diye düşündüm.

 Ben hemen uyuyamadım, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordum. Öyle yarım saat falan geçtikten sonra sonunda uyuyakalmıştım.

Çığlk atarak yerimden sıçradım.  Jason hemen uyandı.

“Edith, ne oldu?” dedi ani bir hareketle önüme geçerek.

“O burada.”

THE DEVIL INSIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin