32. Bölüm

43 4 0
                                    

Tanrım, yine mi aynı şey oluyordu? Duyuyordum. Her yer kararmıştı. Karanlıktaydım. Birkaç saniye içinde bir evin içinde belirdim. Hala ağlama sesini duyuyordum. O küçük çocuğun. Merdivenlerden üst kata çıkmaya başladım. Ağlama sesini takip ederek sağa döndüm ve odaya girdim. Hemen koşarak sürgülü dolabı açtım. Dolabın içinde ağlayan küçük kızı gördüm.

"Merhaba," dedim elimi ona uzatarak. Kız tepki vermeden ağlamaya devam ediyordu. Sanırım, beş ya da altı yaşlarında olmalıydı. "Hey, hadi gel kalkmana yardım edeyim," dedim eğildim ve ona doğru yaklaştım.

Kız işaret parmağını kaldırarak karşıyı işaret etti. Başımı çevirerek gösterdiği yere baktım. Etrafında toplanan birçok kişi arasından kızın küçük pembe yatakta yatan bedenini görmüştüm. Ölmüştü. Burada geçirdiğim kaç yıl olduğunu bilmiyordum ama ruhların sesini duyuyordum. Sebebini bilmiyordum. Küçük kıza tekrar döndüm. Ona yardım etmem gerekti.

"Gel bakalım," dedim onu kendime çekerek. Kız hemen bana sokularak, başını göğsüme koydu. Uzun sarı saçlarını okşamaya başladım.

Hafif hıçkırıklarının ardından, "B-beni göremiyorlar," diye kekeledi.

"Biliyorum," diye mırıldandım. "İsmin ne?"

"Darcy."

"Sana ne oldu Darcy?" diye sordum sakin bir edayla.

"Hastaydım. Üvey annemin bana yemek getirdiğini hatırlıyorum. Sonra uyanıp ayağa kalktım artık yürüyebiliyordum. Geriye döndüğüm zaman, kendimi gördüm."

Lanet olası kadın, hasta bir kıza bunu nasıl yapabilirdi? Lanet olsun, sakin kalmalıydım ve ona yardım etmeliydim. "Anladım, pekala. Şimdi seninle daha iyi bir yere gideceğiz. Tamam mı?"

"Ama ben babamı özlerim," dedi ve tekrar hıçkırarak ağlamaya başladı. "Babam beni merak eder," diye fısıldadı. Yüzünü bana döndü ve ela gözleriyle, gözlerimin içine baktı. "Etmez mi?"

"Ah, hayatım," diye fısıldadım. Kız bana sıkıca sarıldı.

"Lütfen, eve geri dönmek istiyorum."

"Cennete gideceksin," diye fısıldadım sarı saçlarını okşarken. "Orada babanı izleyebilirsin, seni hep yanında hissedecek."

Kız, ıslak gözleriyle bana baktı. "Ben kanserdim," diye mırıldandı. "Öldüm değil mi?"

Başımı hafifçe salladım. Odada Constantine göründü. "Merhaba Darcy."

Kız bana iyice sokuldu. "O kim?"

"O seni cennete götürecek. Hadi kalk bakalım." Ayağa kalktıktan sonra kızı yavaşça ayağa kaldırdım.

Kız bacaklarıma yapışmıştı. "Sen de gel."

Eğilerek göz yaşlarını sildim. "Ah, hayatım ben gelemem."

Kız, tutması için elini uzatmış Constantine'e baktıktan sonra tekrar bana baktı. Bana sıkıca sarıldıktan sonra Constantine'in yanına gitti.

"Hey, Cons'un asistanı mı oldun?"

Arkamı döndüğümde, Daniel'ı gördüm. Gülümseyerek el salladı.

"Hayır," diyerek gülümsedim. "Sadece sesler duyuyorum," diye mırıldandım. "Sürekli."

"Sende yardım etmek istedin," diye tamamladı.

"Aynen öyle."

"Hadi gidelim," diye bağırdı, elimden tutup koşmaya başladı.

"Nereye?" diye bağırdığımda, çoktan bir yerde belirmiştik. Bu iş gerçekten çok eğlenceliydi. Gülerek etrafı inceledim. Boş bir odadaydık. Duvarları çok eskiydi ve oda bomboştu. Ortada duran büyük bir ayna dışında.

THE DEVIL INSIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin