“Artık güçlü değilsin kardeşim, sadece insan sayılırsın, o yüzden kızı buraya getir,” dedi Raphael emredici bir sesle.
“Sorunun benimle Raphael, onunla değil. Seni peşime kim gönderdi?”
“Kendim geldim, hata yapmanı bekliyordum Gabriel ve yaptın.”
“Ben yaptım Raphael,” diye bağırdı Jason. “Edith’in bununla hiçbir ilgisi yok, bu bizim meselemiz.”
“Ah, seni öldüremeyeceğimi biliyorsun kardeşim.”
“Hey, kıç kafalı.” Elinde ateş saçan bir şey tutan Bradley, Raphaelin arkasında belirdi. “Al bunun tadına bak.” Ateş gibi bir şeyi Raphael’in üzerine attı ve adam aniden yokoldu.
Gözlerimi ayırmadan onu izliyordum. Kendime geldiğimde gülümsedim. “Kıç kafalı?”
Bradley dudağını büzdü, “Aklıma başka bir şey gelmedi. Onu bir süre için gönderdim, şimdi hemen çıkmalıyız buradan.”
Jason, “Edith, sen arabaya bin, almam gereken birkaç eşya var hemen geleceğim,” dedi.
“Pekala.”
Bradley beni kapıda bekliyordu, merdivenler indim ve yanına gittim. “Hey, seni suçladığım için üzgünüm.” Birlikte arabaya doğru yürüdük.
“Sorun değil, sana kızgın kalamam. Ne de olsa gördüğün rüya gerçek olacak bir gün. 2000 yıl seni bekledim Edith ve daima beklemeye devam edeceğim.”
Ben ondan özür diliyordum, o bana kalkmış ne diyordu! Tanrı aşkına. Ne diyeceğimi bilemez halde ona baktım. Genelde böyle şeyler söylerken sırıtırdı, ama bu kez gülümsemiyordu. Yeşil gözlerini, gözlerimle buluşturdu. “Sana yaptıklarım için üzgünüm Edith, gerçekten. Ama ‘sana benden doğuracağın çocuk başımıza bir daha bela gelmemesini sağlayacak’ deseydim deli olduğumu düşünürdün, asla izin vermeyeceğinide biliyordum, benden nefret edeceğinide. Aklıma başka bir şey gelmedi. Sana bunu yaşatmak istemezdim.”
Hiçbir şey dememiştim. Sadece ona bakıyordum, neredeyse ağlayacak gibi duruyordu. Gerçekten çok pişman gözüküyordu. Hah,karşımda ağlayacak olan şeytan -ya da melek -bozuntusu! Harika.
Bradley biraz daha yaklaştı ve ellerimden tuttu. “Jason’ı sevdiğini biliyorum. Baban anlaşmayı sana zarar vererek zaten bozdu. Ama seni gerçekten çok seviyorum ve sonsuza kadar beklemeye hazırım.”
Ellerimi çektim. “Seninle asla birlikte olmayacağım, Bradley.”
Jason’ın hızlıca bize doğru yürüdüğünü gördüm, elinde iki tane bavul vardı. “Neler oluyor? Elini tuttuğunu gördüm. Öfkeli bir şekilde Bradley’e bakıyordu.
“Bir şey yok Jason. Nereye gidiyoruz?”
Jason, Bradley’e bakmayı bırakmamıştı. Bradley umursamazca arabaya bindi. “Neden elini tutuyordu Edith? Belki de o bizimle gelmemeli.”
“Jason, o hayatımı kurtardı.”
Jason yavaşca başını salladı, yanağından öptüm ve arabaya bindim. Jason’da bavullarını bagaja yerleştirdikten sonra yanıma oturdu. Arabayı yine Bradley kullanıyordu. Normalde birinin arabamı kullanmasından nefret ederdim ama bu durumda bunu düşünemezdim.
“Nereye gideceğiz?” diye sordum Jason’a bakarak. “Bavullarda ne vardı?”
“Uzak bir yere taşınmayı düşünüyorum.”
“Bizi yine bulacaklarını düşünüyorum,” dedi Bradley.
“Bizi bulmaları imkansızdı, belki de yerimizi sen söylemişsindir, sonuçta evde yoktun,” diye bağırdı Jason, gözlerini dikmiş Bradley’e bakıyordu. Mavi gözlerinde ki öfkeyi hissetmiştim.