“Tanrım. Jason ne diyorsun sen? Sırtında ki bu şey nasıl oldu?”
Sırtında ne olduğunu anlamadığım bir yanık vardı. Daha çok bir işaret gibiydi. Bir yuvalarğın içinde altı rakamı vardı ve o rakama birleşik bir yuvarlak oluşturacak bir biçimde iki tane altı rakamı daha vardı. Bu da ne demek oluyordu böyle?
“O piç beni damgaladı.”
Jason’ı yatağa götürmeye yardım ettiğimde yüz üstü uzandı. Bende böylece aydınlıkta sırtındaki şeyi inceleyebilecektim. Hayatımda böyle bir şey gerçekten görmemiştim. Ürperdim.
“Yüzünü gördün mü ?” diye sordum. “Olanları anlatmak ister misin ?”
“Sabah uyandığımda bizim çocukları arayıp şu satanist grubunu buraya getirmesini isteyecektim. Yataktan kalktığımda sen hala uyuyordun. Mutfağa geçtiğimde alt kattan senin sesini duydum. Bende hemen aşağı indim.”
Jason sustu.
“Devam edecek misin?” diye sordum. Tanrım. Her şeyi taksit taksit mi yapıyordu bu çocuk.
“Sonrasını pek hatırlamıyorum Edie. Aşağı indiğimde ani bir acı hissettim. O herif konuşuyordu sürekli garip bir kahkahası vardı. Bunları anımsıyorum.”
“Sıranın bende olduğunu söyledin Jason.”
“Öyle bir şey söylemedim,” dedi yüzünü bana dönmeye çalışarak.
“Evet, söyledin. Her neyse sırtında ki bu yarayı ne yapacağız? Hastaneye gitmek ister misin?”
“Hayır böyle iyiyim.”
“Canın acıyor mu?” diye sordum burnumu kırıştırarak.
“Hayır Edie, iyiyim.”
Kapı çalıyordu. Jason yüzünü bana dönmeye çalışarak ‘bu da kim böyle’ bakışı attı. Jason’ın sırtına yorganı örttüm ve kapıya doğru yöneldim.
Kapıyı açtım, annem karşımda duruyordu. Saçı başı dağılmış bir biçimdeydi ve garip olansa yanında bir adam bana bakarak sırıtıyordu. Adamı sanki tanıyordum. Bir yerden çıkaracak gibiydim.
Annem şaşkın bakışlarıma aldırmadan beni iterek içeri girdi, adamda peşinden yürüdü.
“Bu saatte evde ne yapıyorsun seni sürtük, okulda olman gerekmez mi?” dedi ve bir kahkaha attı.
Annemin bu sözleri karşısında şoka girdim. Tanrım. Bu kadına ne olmuştu böyle?
“Kendine gel Michelle,” diyerek onu uyardım. “Sana ne oldu böyle?”
“Seni ilgilendirmez.”
Umursamadan odasına doğru yürüdü. Bu sefer adam onun arkasından gitmemişti. Bana bakıyordu.
Yanıma yaklaştı. Bir adım geri çekildim. Bu herifin derdi neydi böyle? Tekrar yaklaştı ve kollarımdan tuttu. Kulağıma doğru eğildi.
“Beni hatırladın mı?” diye sordu ve kahkaha attı.
Bu kahkaha. Onu hatırlamıştım. Bu o şeydi. Ama şimdi daha çok insana benziyordu. Dişleri düzgün görünüyordu. Hafif uzun siyah saçları, simsiyah gözleri vardı. Kirli sakallı, orta yaşlarda bir adama benziyordu.
“Sen nesin?” diye sordum.
Umursamaz bir gülümseme ile karşılık verdi.
“Benden ne istiyorsun?” diye sordum. Gülümsemesi daha da genişledi. “Anneme ne yaptın böyle?”
Adam benden uzaklaşmamıştı. Bakışları dahada keskinleşti. Tıslayan sesiyle konuşmaya başladı.
“Yakında..” dedi.
Anlamsız gözlerle ona baktım, tekrar gülümsedi.
“Yakında öğreneceksin.”
O meşhur kahkahası tekrar kulaklarımı patlattı. Umursamadan annemin peşinden gitti.
Koşarak Jason’ın yanına döndüm. Kimmiş der gibi bana bakıyordu.
“Jason, hemen kalkmalısın,”
“Ne oldu? Nereye?” diye sordu.
“O adam annemle buraya geldi. Annemi etkisi altına falan almış sanırım, bana çok garip davrandı. Buradan hemen çıkmalıyız.”
“Anneni bırakacak mıyız?”
“Evet. O burada kalabilir. Tanrım. Bana davranışlarını görmeliydin. Annem değilmiş gibi. Herneyse kalkabilecek misin?”
Jason yavaş hareketlerle doğrulmaya çalıştı. Ona yardım etmek için kolumu uzattım.
Ayağa kalktı, bende etrafta onun tişörtünü aramaya başladım. Lanet olası tişörtü neredeydi?
“Jason,” dedim yatağın altına baktıktan sonra ayağa kalkarak.
Jason başını bana çevirdi. Aynada sırtında ki şeye bakmakla meşguldü.
“Bırak o lanet şeye bakmayı. Tişörtün nerede?”
“Bilmiyorum,”dedi Jason aptalca bakarak.
“Herneyse tişörtsüz dolaşman sorun olmaz herhalde,” dedim. Ne saçmalıyordum böyle? Başımızda tişörtten daha önemli işler vardı.
“Çıkalım buradan,” dedi Jason. Elimi tutmak için yanıma geldi. Çantamı alabilmiştim. Kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdük. Sabah olmasına rağmen evin içi loştu. Kapıya elimi uzattım, kapı açılmıyordu. Daha sert zorlamaya başladım. Umutsuz ifadeyle Jason’a baktım.
Gözlerini deviren Jason, “Bırak ben deneyeyim,” dedi.
Jason’ın denemesi başarısız geçince gülümsedim. Aniden gülümsemeyi bıraktım. Kapının açılmaması iyi bir şey değildi. Şimdi ne yapacaktık?