Bağırarak yataktan fırladım, Jason hemen yanımda belirdi. "Neler oluyor?"
"Rüyalarıma girmeye çalışıyor."
"Lanet olsun Michael," diye fısıldadı Jason.
"Bilin bakalım yukarıda neler oluyor?" Balthazar sırıtarak, yatağın önünde belirdi.
"Ne oldu?" diye sordu Jason.
"Eğer yukarıya geri dönmezsen, sonsuza dek kovulacaksın." Hala gülümsüyordu.
"Bunun neresi komik lanet olası?" diye sordum. Sinirlenmiştim.
"Ah, benim işim iyilik yapmak değil Edith, sadece haber vermeye geldim."
"Eğer iyilik yapmıyorsan yerimizi neden kimseye söylemedin?" diye sordum üsteleyerek. Sonuçta madem iyilik yapmıyordu neden haber vermeye gelmişti?
Jason'ın sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Ama hiçbir şey söylememişti. Bir şey düşünüyor gibi bir hali vardı.
"Benim amacım ortalığı karıştırmak değil Edith, dediğim gibi sadece haber verdim."
Onu yok sayarak, Jason'a döndüm. "Gitmelisin."
"Yapamam."
"Yerinde olsam ben de yapmak istemezdim," dedi Balthazar beni süzerek. Tanrım.
"Ne yapacağız?"
"Burada bizi bulamazlar," dedi Jason, Balthazar'a bakarak. "Eğer kimseye söylemezsen."
Balthazar iki elini havaya kaldırdı, gülümseyerek, "Benden söz çıkmaz," dedi.
Nedense ona güvenmiyordum. Sebebini bilmiyorum ama ona gerçekten güvenmiyordum.
"İlk önce Michael'ı halletmeliyiz," dedi Jason bana bakarak. "Edith'in bilinçaltına girmeye çalışıyor. Düşmüş olsa bile her nerede olursak olalım yerimizi bulabilir."
Balthazar eliyle karşı duvarı göstererek, "Sanırım geç kaldık," dedi.
Gösterdiği yere baktığımda, Michael'ı gördüm. Aman Tanrım. Bu bir hayal miydi? Bir dakika, eğer hayal olsaydı, Balthazar onu göremezdi. Lanet olsun. Bu tamamıyla gerçekti.
Michael ağzını oynatıyordu, sanırım bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini duyamıyordum. İki elini kaldırdı ve bir anda, Balthazar ve Jason karşı duvara yapıştı. Oturduğum yatakta geri geri gitmeye başladım. Jason ve Balthazar'ın yapıştığı duvarda şekiller belirmeye başladı. Jason bir yuvarlak biçimde, içinde beş köşeli yıldız olan bir şeklin içindeydi. Aynı şekilde, Balthazar'da öyleydi.
Jason bağırmaya başladı. "Lanet olsun, Michael. Kes şunu."
Michael bana doğru yaklaştı. "Henüz yeni başlıyorum."
"Buradan kurtulduğum an seni öldürmemi istemiyorsan, git buradan Michael, bu son şansın." Jason gerçekten ciddi gözüküyordu. Eğer onu öldürebilme şansı olsaydı çoktan yapacağını düşündüm.
Michael gülümsedi. "Şimdi planımın ne olduğunu söyleyeceğim." Bana dönerek, "Onu öldüreceğim, sende bunu izleyeceksin." Kahkaha attı.
Lanet olsun. Michael bana biraz daha yaklaştığında elinde parlayan kılıca benzer bir şey olduğunu gördüm. Jason'a umutsuzca baktım.
"Bırak onu Michael," dedi. Durmadan bağırmaya, küfür etmeye başladı. "Sana bırak onu diyorum piç kurusu!"
Michael gülümsedi, artık tam önümde duruyordu. Kaçmayı düşündüm ama beni yakalayacağını biliyordum. Yatakta geri geri gitmeye başladım. Michael geciktirmeden kolumu tuttu ve beni kendine çekti. "Son sözünü söylemeye ne dersin?"
Michael beni kendine yasladı, yüzüm Jason'a dönecek şekildeydi. Ağzımı 'seni seviyorum' şeklinde oynattım. Artık sonumun geldiğini düşünüyordum. Ona seni seviyorum demeden gitmek istememiştim. Michael elinde ki uzun bıçağı boğazıma doğru tuttu. Göğsünün oynadığını hissettim, sanırım tekrar gülüyordu.
Jason hala bağırmaya devam ediyordu. Jason bağırdıkça, Michael daha çok eğlenir gibiydi. Michael bıçağı aşağı doğru indirerek karnıma sapladı. Yere düşecektim ki beni aynı pozisyonda tekrar tuttu.
Acıdan bağırmaya başladım. Balthazar'da aynı anda bağırmaya başlamıştı. Tanrım, neler oluyor?
Michael kahkaha attı. "Senin kaderin Balthazar mı? Bu çok trajik."
Michael bıçağı bu sefer sırtıma sapladı. Yere düşmemem için tekrar tuttu. Odayı benim ve Balthazar'ın çığlıkları kaplamıştı. Acıdan hiçbir şey düşünemiyordum. Sadece bağırıyordum.
Jason, artık yalvarır gibi konuşmaya başladı. "Lütfen Michael, yapma."
Michael tekrar gülümsedi ve bıçak ile boğazımı kesti.
"Edith!" Jason'ın bağırışı kulaklarımda yankılandı ve gözlerim kapandı.