Arkamda ki çocuk sıkıca kolumu tutuyordu, bir yere kıpırdayamıyordum.
Adının Alex olduğunu sandığım uzun boylu esmer olan çocuk elini yüzümde gezdirdi. Yüzümü çevirdim.
“Dokunma bana lanet olası.”
Çocuğa tekme atmayı planlıyordum ki motor sesi duymaya başlamıştım. Buraya geliyordu.
“Bu da kim böyle?”
Motoru çocukların üzerine doğru sürüyordu. Üçü birden küfrederek ezilmemek için ayrıldılar ve motor tam önümde durdu. Kollarımı tutan çocuk, beni bıraktı ve geri çekildi.
Bradley motordan indi ve, Alex’in yanına koşarak gitti. Çocuğu yere yatırdı ve yumruklar savurmaya başladı. Yeşil gözlerinin karardığına emindim.
Diğer çocuklar Bradley’e vurmaya çalıştılar. Ona vurmanın, duvara vurmaktan farksız olduğunu biliyordum. Bradley ayağa kalktı ve diğerlerinide dövmeye başladı.
“Tanrım. Bradley, yeter,” diye bağırmaya başladım.
Bradley beni duymuyordu. Tekrar Alex’in yanına gitti ve yakasından tutup kaldırdı. “O benim.”
Alex iki elini kaldırarak, “Bilmiyordum Bradley, burada tek başınaydı,” dedi.
Sanırım birbirlerini tanıyorlardı. Ve ‘o’ diye bahsettikleri kişi ben olmalıydım.
“Köpeklerini topla ve başka yerde otlan Alex. Çünkü bir daha yüzünü görürsem, seni geldiğin yere geri yollarım.”
Sesi öyle sert çıkmıştı ki bir an sesinin değiştiğini sandım. Bradley çocuğun yakasını bırakarak bana doğru yürüdü.
Motoruna bindi. Öfkeli gözlerini bana çevirdi. “Bin.”
Dediğini yaptım ve motora bindim. Çok yorulmuştum ve gerçekten başka yapacak bir şeyim yoktu.
*
Kaçtığım lanet eve tekrar geri getirmişti beni. Evin önünde motorunu durdurdu. İndim ve ona döndüm.
“Bir daha bunu sakın yapma.”
“Neden? Senin yaptığından daha kötü bir şey yapmayacaklardı sonuçta.”
Bradley gözlerini kaçırdı, üzülmüş gibiydi. Üzgün bir şeytan. Komik.
“Şeytanların duyguları oluyor muydu?” diye dalga geçtim.
Dalga geçecek durumda olmadığımı biliyorum ama gerçekten kafayı yemek üzereydim. Bu şeyler bana çok ağır gelmişti. Evime gitmek istiyordum.
“Ben şeytan değilim Edith, sana zarar gelmesine asla izin vermem.”
“Öyle mi? Senin bana bir saat önce kadar yaptığın neydi? Beni çok önemsiyor gibi değildin.”
“Edith, sandığın gibi değil. Her şeyi anlatacağım. Önce eve girelim.”
Elimden nazikçe tuttu ve bana gülümsedi.
Elimi hızlıca çektim. “Bir daha bana asla dokunma.”
“Pekala.”
“Eve gitmek istiyorum Bradley. Yalnız kalmalıyım.”
“Kaçmayacaksın değil mi?” Endişeli gözlerle bana bakıyordu. Endişenin canı ceheneme.
“Kaçmayacağım.”
Kaçmayacaktım. Kaçsam da lanet olası beni her yerde bulabilirdi.
“Peki öyleyse, seni eve bırakayım.”