EDİTH'İN ANLATIMINDAN -
Jason'ın söylediğim şey karşısında yüzü asılmıştı, öylece bana bakmaya devam etti. "Yanlış bir şey mi söyledim?"
"Edith, sen böyle değildin."
Böyle değil miydim? Bana yaşattıklarını unutuyor muydu bu kıç kafalı? Benim hislerim hiç umurunda değil miydi? O kadar dayak yemiştim ve fiziksel görünüşümü lanet sihirli elleriyle düzeltmiş olabilirdi. Ama içimde ki karmaşayı düzeltemezdi. Her şey onun suçuydu. O kadar dayak yemiştim, o kadar işkence görmüştüm. Bunların hiçbirini hak etmemiştim. Onun bana değer verip vermediğine emin değildim. Şu anda kafamdaki hiçbir düşünceyi toparlayamıyordum. Sadece Bradley'i görmek istiyordum. Çünkü o beni her zaman anlardı. Haksız ben olsam da beni hiçbir zaman bırakmamıştı. O bana tamamıyla aşıktı. Ve bana yaptığını hatırlamıştım. Evet, o bana tecavüz etmişti ve Jason bunu da beynimden silmişti. Bana tecavüz ettiği halde onu görme isteğim nereden çıkıyor bilmiyordum. Gerçekten. Sadece onu gördüğümde her şeyin düzeleceğine inanıyordum. Bilmiyorum. Kafam gerçekten çok karışıktı. Hiçbir şeye anlam veremiyordum. Sadece normal bir hayat istiyordum. Lanet olasıca normal bir hayat.
Jason bulunduğu yerden yok oldu. İki saniye içinde elinde bir bıçakla geri döndü. "Bradley'i istiyorsan sana onu getireceğim."
Anlamsızca ona baktım. Bıçakla ne yapacağını bilmiyordum. Jason, duvara doğru yürümeye başladı. Duvarın tam önünde durdu ve elini kesti. Elinde ki kanlar ile duvara bir şeyler çizmeye başladı. Anlamsızca onu izlemeye devam ettim.
"Neler oluyor?"
Sesin geldiği yöne baktım. Kapıda birisi duruyordu. Uzun boylu, açık kahverengi saçlı ve yeşil gözlüydü. Bu da kimdi? Bradley'e gerçekten çok benziyordu. Ama saçları kısaydı. Bradley saçını mı kestirmişti?
"Bradley?"
Jason'a tekrar baktım. Duvara hala sembol çizmekle meşguldü. Kafasını çevirmeden, "O Bradley değil," diye yanıtladı Jason. Tanrım, ona gerçekten çok benziyordu.
"Balthazar," diye düzeltti kapıdan içeri girip, Jason'a doğru yürürken. "Zachriel, benim kardeşim." Anlamsızca bakışlarımı ona da yönelttikte sonra Jason'a bakmaya devam ettim. Jason çizdiği üçgenin boş kalan kenarlarına, 'ZACH,RI,EL' yazdı. Daha sonra kestiği elini çizdiği sembolün üzerine bastırdı.
"Edith." Bradley yattığım yatağın ucunda belirdi. Tanrım.
"Bradley."
Doğrulmaya çalıştım. Bradley bana yaklaştı. Arkamda ki yastıkları düzelterek oturmama yardım etti. Daha sonra yatağın kenarına oturdu. Kaburgalarım parçalanmış gibi hissediyordum. Yüzümü buruşturdum.
"Sen iyi misin?"
"İyiyim."
Uzanıp ona sarıldım. Bu iyi hissettirmişti. "Sözünü tutmak için mi böyle davranıyorsun?" diye fısıldadı.
İlk önce ne dediğini anlamamıştım. Daha sonra aklıma, ona onu bırakmayacağıma dair söz verdiğim geldi. Hayır, ona söz verdiğim için değildi. Sanırım. Yani aklımdan bile geçmemişti. Bilmiyorum.
Bradley'nin cevap vermemi beklediğini biliyordum ama ne diyeceğimi bilemiyordum. En sonunda, "Hayır," diye fısıldadım. "Onunla bir alakası yok."
Geri çekilip, yastığa yaslandım. Bradley kafasını çevirdi. "Balthazar, senin burada ne işin var?"
Balthazar denen kişi, eliyle Jason'ı gösterip, gülümseyerek, "Yardım ediyorum," dedi.