29. Bölüm

150 10 9
                                    

JASON(GABRİEL) ANLATIMIYLA;

1 Hafta Sonra

"Bırak artık beni Gabriel," diye bağırdı acıyla.

Gülümsedim. Cennete girmenin yolunu bir tek o biliyordu. Boel. Ve bana yardım edecekti. Yardım edene kadar ona işkence yapacaktım. Elim kolum bağlı bir şekilde oturamazdım. Bir haftadır Edith'e yardım etmenin yollarını arıyordum. Boel, benim yanıma gelerek aptallık yapmıştı. Onda dünyanın dört köşesinin anahtarının olduğunu biliyordum. Ama söylemeyi inkar ediyordu. Çünkü ben artık düşmüş bir melektim. Kimsenin bana yardım etmeyeceğini biliyordum. Ama zor yol ile bunu halletmeliydim.

Boel'ın kanlı yüzüne baktım. Meleklerin canını neyin acıtacağını biliyordum. Bir haftadır ona işkence yapıyordum ve en sonunda dayanamayıp bana söyleyeceğini biliyordum.

Artık kimsenin kullanmadığı harabe bir zindandaydık. Burayı kimsenin bilmediğine emindim. Önceden burasının insanlara işkence etmek için kullanıldığını biliyordum.

Zachriel'in yardımıyla bulduğum meleğe işkence aletlerinin olduğu masaya doğru yürüdüm.

"Dur," dedi Boel.

Dönüp ona baktım. "Söyleyecek misin?"

"Senin gibi cennete ihanet etmemi istiyorsun Gabriel, bunun sonuçlarında kanatlarımı kaybedebilirim," dedi fısıltıyla.

"Ben cennete ihanet etmedim," diye bağırdım. Lanet olası cennete ihanet etmemiştim. Sadece aşık olmuştum. Hepsi bu. "Kanatlarının canı cehenneme Boel. Eğer bana cennete nasıl gireceğimi söylemezsen, seni öldüreceğim. Kanatlarının olmamasından daha kötü öyle değil mi?"

Boel başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. "Sen artık bir melek değilsin Gabriel. Bu yüzden cennete giremezsin anlamıyor musun?"

Yalan söylediğini biliyordum. "Palavra."

"Hey," dedi Zachriel kapıdan içeri girerken. "Belki de başka bir yol denemeliyiz. Bilmiyor gibi gözüküyor."

"Hayır," diye bağırdım. "Bildiğini biliyorum ve bana söyleyene kadar onu bırakmayacağım."

Boel yalvaran bir sesle, "Biz kardeşiz Gabriel, sen hiçbir zaman kardeşlerine zarar vermedin. Dur artık," dedi.

Gülümsedim. Duramazdım. Kardeşlerime zarar vermek benim de canımı acıtıyordu. Sonuçta onlarla sonsuz bir zaman geçirdim. Hepsinin her zaman arkasını kollayan kişi bendim. Onlara her zaman yardım eden, iyilik hakkında öğütler veren, doğru yaptıkları şeyleri öven, bunları yapan bendim. Ama şimdi durum farklıydı. Artık kaç bin yıldır yaşadığımı bilmiyorum ama Edith benim hayatıma giren en güzel varlıktı. Onsuz yaşamam tahammül edilemezdi.

Boel konuşmaya devam etti. "Hatırlıyor musun Gabriel, bir zamanlar cennette ki herkesin seni çok sevdiği zamanları? Herkes senin gibi olmaya gayret ederdi ama hiçbirimiz yeterince iyi değildik. Çünkü sen her zaman hepimizin yol göstericisi olmuştun. Biliyor musun? Sana o kadar hayrandım ki, senin sözün hepimiz için bir emirdi. Şimdi olduğun şeye inanasım gelmiyor, çünkü sen her zaman bana Tanrı kadar yakın oldun. Sen Tanrı gibi varlığını hissettiğimiz değil, her zaman yanımızda olan kişiydin."

Söyledikleri karşısında duraksadım. Doğruyu söylüyordu. Ben onlara kötülük hakkında hiçbir şeyden söz etmemiştim. Onlara hep doğruyu öğretmiştim. Şimdi ise kardeşlerimi öldürüyordum. Onları bir sandalyeye bağlayıp işkence çektiriyordum. Ama hiçbiri anlamıyordu. Buna mecburdum.

"Boel," dedim ona yaklaşarak. "Üzgünüm." Boel yalvaran gözlerle bana bakmaya devam etti. Acı çektiğini biliyordum.

"Gabriel," diye fısıldadı. "Seni oradan izliyordum. Ne kadar çaresiz olduğunu gördüm. Buna dayanamadığım için yanına geldim. Çünkü sen bize her zaman bunu yapardın. Sadece yanında olduğumu bilmeni istedim."

THE DEVIL INSIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin