4. Bölüm

468 21 2
                                    

Yatağa koyduğum sargı bezlerini ellerime sarmaya başladım. Jason’da, ona söylediğim fikri düşünüyor gibiydi.

“Hayır Edith, ruh falan çağırmayacağız,” diye tersledi beni Jason.

“O şeyin amacının ne olduğunu nasıl anlayacağız dar kafalı?”

“Edie, bu çocukların yaptığı bir şaka falanda olabilir, sakin ol biraz. Düşüneceğim.”

Ne düşünecekti bu geri zekalı? En mantıklı yol bir ruh çağırıp, o herifin benimle ve annemle olan alakasını çözmemdi. Tamam da ruhu nasıl çağıracaktım? İnternetten falan mı bakmalıydım?

Gerçekten bilmiyorum, belki de kötü bir fikirdi. Bu şeyden hem korkuyordum, hem de çok öfkeliydim.

Jason odanın içinde dolanmayı bırakıp yanıma oturdu.

“Bence, bizim okulda ki üçlü satanist tayfasına soralım, belki de onlar yapıyordur ha? Geçen sene bir tanesini pataklamıştım.”

“Saçmalama,” dedim.

Bu çocuğun zeka seviyesi gerçekten düşüktü. Ama belki de o işlerden anlayan birine sormak iyi bir seçenek olabilirdi. Gerçekten bilmiyordum. Telefonuma uzanıp annemi tekrar aradım. Yine kapalıydı. Delirmek üzereydim. Yoksa o yaratık anneme gerçekten bir şey mi yapmıştı?

Umarım annem yaşıyordur diye içimden dua etmeye başladım. Onunla ne kadar anlaşamasakta onu seviyordum. Telefonunu hemen açması lazımdı. Onun için gerçekten çok endişeleniyordum.

Jason tekrar kalkıp odada dolaşmaya başladı. Bu hareketi gerçekten sinirime dokunuyordu.

“Benim aklıma başka bir şey gelmiyor Edith.”

“Senin aklın var mıydı?” dedim sırıtarak.

“Bu konu çok ciddi Edith farkındaysan, dalga geçmenin zamanı değil.”

“Biliyorum,” dedim sıkkın bir ifadeyle.

“Ne yapacağız?” diye sordu. Bana sormuyordu sanki, daha çok kendi kendine konuşur gibiydi.

“Saat gecenin bir yarısı bence yatıp uyumalıyız. Sabah bir şeyler düşünelim.”

Gerçi uyuyabileceğimi sanmıyordum ama Jason’ın aptal aptal konuşmalarını gerçekten çekemeyecek kadar bitkindim.

“Uyuyabilecek misin?” diye sordu.

“Bilmiyorum Jason.”

“Eğer istersen sen uyuyana kadar bekleyeyim, sonra ben de uyurum,” dedi gülümseyerek.

Aslında güzel bir teklifti, ilk önce kabul etmeyi düşündüm, sonra vazgeçtim. Ya ben uyurken o şey tekrar gelip, Jason’a zarar falan verirse diye düşündüm. Gerçi beni rüyalarımda rahatsız ediyordu ama bu banyo olayı gerçekten hayal görmediğimin kanıtı olabilirdi. Sonuçta o yazıyı Jason’da görmüştü. Kesinlikle O’nun bir hayal olmadığına emindim.

Düşüncelerimden sıyrılarak, benden cevap bekleyen Jason’a döndüm.

“Hayır, beraber uyursak daha iyi,” dedim. “Tabii uyuyabilirsek.”

Gülümsedi ve yanıma uzandı. Ona sarıldım, kafamı kaldırarak dudaklarına bir öpücük kondurdum. Sıcacık dudakları ile öpücüğüme karşılık verdi.

Sabah olduğunda yalnız uyanmıştım. Jason yanımda yoktu. Yataktan kalktım, evin içinde onu aramaya başladım.

“Jason, neredesin lanet olası?”

Cevap vermedi. Evin her yerini aradım ve Jason yoktu! Piç. Bana haber vermeden gitmiş. Ona içimden lanetler yağdırarak, mutfakta kahvemi yaptıktan sonra odama doğru yürüdüm. Yatağıma oturdum, telefonumu aldım. Annem daha aramamıştı. Onu tekrar aradım. Hala telefonu kapalıydı.  Çalıştığı havaalanını aradım.

“Merhaba iyi günler, nasıl yardımcı olabilirim?” diyordu kadın.

“Ee, merhaba. Michelle Vanger şu an uçuşta mı diye soracaktım.”

“Siz nesi oluyorsunuz?”               

Sanane sürtük.  “Kızıyım,” dedim.

Geri zekalı kadın, neyi olabilirdim? Sadece uçuşta olup olmadığını söylesen yeterdi.

“Pekala, biraz bekleyin.”

Bana sonsuz bir süre gibi gelen bir beklemenin ardından sonunda kadın konuştu. “Evet, şu an İtalya’ya giden bir uçakta.”

“Teşekkürler,” dedim ve büyük bir sevinçle telefonu kapattım. Annem uçuşta olduğuna göre yaşıyordu. Gerçekten sevinmiştim. Belki de gerçekten birinin yaptığı bir şakadır diye düşünmeye başladım. Ama imkansızdı, o yaratık rüyalarımada girmişti. Eğer biri şaka yapıyorsa, rüyalarıma girmenin yolunu nasıl bulacaktı? Tabii Jason’ın fikirlerini düşünürsek böyle saçmaydı işte.

Telefonu elimden bırakmamıştım hala. Aklıma gelmişken Jason’ı aradım. Telefonu evde çalıyordu. Telefonun çaldığı yere kadar gittim. Mutfaktaydı. Eğildim ve masanın altında ki telefonu elime aldım salak çocuk telefonu burada unutup nereye gitmişti. Ve telefonu masanın altına mı fırlatmıştı? Okula gitsem mi diye düşünerek saate baktım. Belki de Jason oradaydı. İyi bir fikir gibi gözüktü. Bir şeyler yemek için dolaba doğru yürüdüm.

“Edithhhh!” Jason’ın bağırışlarını duydum. “Edith yardım et!”

Sesler bodrum katından geliyordu. Hemen kapıya doğru yürüdüm. Kapı kilitliydi.

“Jason?”

“Buradayım,” dedi.

Kapıyı zorlamaya çalıştım açılmıyordu. Aşağıdan Jason’ın öksürük sesleri geliyordu. Geri zekalı çocuk aşağıya kendini mi kilitlemişti, yoksa…

“Jason hemen geliyorum, bekle biraz.”

Hemen elime bir sopa alarak evin dışına doğru koştum. Evin arka tarafını dolaştım ve sonunda bodrum camına ulaştım. Elimle gözlerimi kapatarak, sopayla cama vurdum. Camın kenarlarında kalan cam kırıklarını sopa ile temizledim. Pencere oldukça küçüktü, eğilerek, kendimi aşağıya ittim. Sert bir şekilde başım yere çarpmıştı. Başımı tutarak yerimden kalkmaya çalıştım.

Jason yerde yatıyordu.  Üzeri çıplaktı. Ve sırtında..

Tanrım bu da ne ?

“Jason sen iyi misin? Sana ne oldu böyle?”

Yanına doğru eğildim. Gözlerini araladı, konuşmaya başladı.

“Edie, sıranın sende olduğunu söyledi.”

THE DEVIL INSIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin