9. Bölüm

421 22 1
                                    

Mezarlığın ilerisinde ki aptal bir kulube gibi bir yerin önüne arabamı parketmiştim. Arabamın bir kaç metre ilerisinde bir motor vardı. Verdiği adrese tekrar baktım. Evet, doğru yerdi. Ama arabadan inmek istediğime emin değildim. Endişeliydim, belkide korkuyordum. Bilmiyorum. Ama Jason’a bir zarar gelmesini gerçekten istemiyordum.

Arabamdan çıktım ve emin adımlarla oraya doğru ilerledim. İçimde kötü bir şeyler olacağına dair bir olhis vardı. Dudaklarımı kemirerek, kapıyı çaldım.Ne ile karşılaşacağımdan habersizdim. Işıklar yanmıyordu, belkide kimse yoktur diye düşündüm. Keşke öyle bir şey olsaydı.

Kapıyı ikinci kez çalışımda, açılmıştı. Bradley, üzerinde bol siyah bir tişört ve koyu renk kot pantolon ile karşımda duruyordu. Kıvırcık saçları ıslaktı ve yeşil gözleri parlıyordu.

“Hoş geldin aşkım,” dedi gülümseyerek.

“Bana böyle seslenme bir daha,” diyerek onu uyardım.

O lanet olası herifin aşkı falan değildim, olmayada bir niyetim yoktu.

“İçeri gel,”

Omuzlarımı dikleştirdim ve korkularımı bir kenara bırakıp içeri girdim. İki odalı küçük bir yerdi, ve etraf gerçekten çok pisti. Her neyse, Bradley’nin peşinden gittim. Loş küçük bir odada bir tane ikili kanepe duruyordu, ve Bradley orada oturuyordu. Kanepenin dışında iki tane sandalye vardı. Sandalyelerin birine oturdum ve ona soran gözlerle bakmaya başladım.

“Beni neden buraya çağırdın?”

“Annen yakında ölecek Edith.”

Ayağa fırlamıştım. “Ne?”

“Yapabileceğimiz bir şey yok.”

“Nasıl yok? Ne demek istiyorsun sen?” Göz yaşlarımı tutabilmek için büyük bir çaba sarfediyordum.

“Buradan gitmeyeceksin. En azından o oluşana kadar.” Gözlerini karnıma dikmişti.

“Ne diyorsun sen lanet olası? Dediklerinden hiçbir bok anlamıyorum. Hemen gidip annemi kurtarmalıyız. Bana yardım et.”

“Hayır.”

“Lütfen.”  Artık ağlamak üzereydim. Ve gözümden bir damla yaş aktı. “Lütfen,” diye tekrarladım.

“Edith, buradan gitmene izin veremem. En azından şu an için.” Acı çeker gibi bana bakıyordu, sanki anlamamı istiyor gibiydi. Ama bir bok anladığım yoktu. “Şimdi sana yapacaklarım için beni affetmeyebilirsin, ama herkesin iyiliği için yapmak zorundayım.”

“Neyden bahsediyorsun sen?”

Bradley oturduğu yerden  kalktı ve yanıma doğru yürüdü. Artık yüzüme bakmıyordu ve ne bok olduğunu anlayamıyordum. Neyden bahsettiği hakkında fikrim yoktu.

Bradley kolumdan tuttu ve yürümeye başladı. “Gel.”

“Nereye gidiyoruz?”

Beni öldürmeye falan mı karar vermişti bu lanet olası çocuk. Ne yapmaya çalıştığını ya da ne yapacağını bilmiyordum. Korkmuyor gibi gözüksemde korkudan altıma sıçacaktım neredeyse.

Bradley beni peşinden sürükledi. Çıktığımz odanın hemen bitişiğinde ki diğer odaya girdik.

Oda karanlıktı, hiçbir şey göremiyordum. Bradley ışığı açtı, ama oda pek aydınlanmamıştı. Yine loştu.

Odanın içinde sadece eski iki kişilik bir yatak duruyordu.

“Uzan.” Hala benimle göz temasından kaçınıyor gibiydi.

THE DEVIL INSIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin