Uyandığımda kendimi çok yorgun hissediyordum.Ruhum yorgundu,zihnim yorgundu ve gözlerim yorgundu ve acıyordu.Galiba onları gece çok yordum.Gece olanları düşünmeye başladım.Ağlamamalıydım üzüntümü ona yansıtmamalıydım belkide.Onuda kendi üzüntümün içine sürüklememeliydim.Ama uzun bir süre sonra böyle hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlamıyorum.En son kardeşimin cenazesinde başında saatlerce bekleyip gözyaşlarımı bu kadar serbest bırakmıştım.Eğer hayatınızın çoğunu paylaştığınız birini kaybetmişseniz siz de yaşıyormuş gibi hissedemiyorsunuz.Ya da yaşamak istemiyorsunuz.Şimdiyse yine birini kaybetmek istemiyordum.Yine tüm benliğimle yaşamaya başladığımı hissetmeye başladığım zaman bu olmamalıydı.Karen'e döndüm ve saçlarıyla oynamaya başladım.Kemikli çenesinde elimi gezdirdim.Göz kapaklarının üstünden öptüm.Karşıdaki aynada kendimi gördüm gerçekten çökmüş gibi duruyorum gidip elimi yüzümü yıkasam iyi olacak.Soğuk suyu defalarca suratıma çarptım.Havluyla kuruladıktan sonra saçımı düzeltip lavabodan çıktım.Telefonum çalıyordu ve bu seferde babam arıyor.Bıkmaz beni vazgeçirene kadar arıyacak.Telefonu açmadım tam masanın üzerine bırakacaktım ki mesaj geldi tahmin edilen gibi mesaj Arda Bey'den.
"Seni tekrar arasam mı?Çatı katındaki odanın dekoru için bana fikir ver sevgili kızım."
Kahretsin!Bu kadarınıda yapamaz,yapmaması lazım böyle bir şeyle nasıl tehdit eder?Kız kardeşimin odasını bozmayı nasıl düşünebilir?Yıllarca o odayı bozmalarına izin vermedim.O eve gitmemin tek nedeni sadece o oda ve kardeşimin anıları.Onların yok olmasını seyredemem.Yine kendini gösterdi işte.Tekrar,tekrar aradım ama açmıyor.Ya hayır ya!Belkide eşyaları çoktan çöpe attı.Bakın babam diye söylemiyorum çok pislik bir adam.Karen'e baktım sonra kapıya doğru ilerledim ve tekrar Karen'e döndüm.Anlayacağınız şuan zavallıca ne yapacağımı bilmiyorum.Telefonum tekrar çalıyor saniyesine açtım.
"Hızlı söyle meşgulüm."
"Bişey yapma odaya zarar verme!"
"Tıh tıh tıh yok tanıyamamışsın.Tabikide zarar vermem şu yarım saat içerisinde asla!"
Bana yarım saat içinde orda olmam gerektiğini söylüyor.Peki Karen ona açıklama yapamicak mıyım?Zamanım yok ki!Ona daha sonra ulaşabilirim beni anlayacağına eminim.Şimdi hemen eve gitmem gerekiyor.Çantamı alıp kapıdan fırladım.Kapının önünde babamın peşime taktığı adam duruyordu.
"Beni eve götür çabuk ol!"
Hemen arabaya davrandım ama adam hala duruyordu ve sakince
"Kusura bakmayın küçük hanım buna iznim yok."
Ne yani adamı beni götürmemesi için tembihlemiş mi?Ne tür bir adam bu koşarak ilerlemeye başladım.Tüm gücümle koşuyordum.Nerde bu taksiler hiç mi denk gelmez?Bir yandan da sessizce yanağımdan süzülüyordu sevdiğim adamı geride bırakmıştım bu beni yıpratıyordu bunu yapmam gerektiğini düşünürken mecbur olduğumu biliyordum.Bir insandan ölesiye nefret etmek nasıl bir duygu artık ezbere biliyordum.Ve bunu bana babam öğretti.Arkamdan da gözlüklü adam beni takip ediyordu.Karen'le gelmiyim diye emin olmak içindi belkide.Her ne olursa olsun şuan arabayla beraber o adamıda uçurmak istiyordum.Hala deli gibi koşarken bir yandan da taksi bulabilmek için yalvarıyordum.Ama bugün pazartesi ve bu imkansız gibi bir şey.
"Alya"
Alperen'di bu arabanın içindeydi ilk defa doğru zamanlama.Ne zamandır beri burada..Her neyse hemen arabaya bindim.
"Sabahtan beri sana sesleniyorum nereye koşuyorsun böyle?"
"Bizim eve sür"Alperen'e sür dediğim anda spor arabasını hızlandırması bir oldu.İlk defa gelmesi gereken zaman da burdaydı.Saate baktım on dakikam kalmıştı.Ve bizim daha on beş dakikalık yol gitmemiz gerekiyor.
"Alperen on dakika da yetişebilir miyiz?"
"İstediğin bu olsun."
Şimdi sanırım gerçekten uçuyorduk.Hız beni korkutmuyordu.Şuanda daha hızlı olsa,olma demezdim.Bu adam gerçekten korkutucu İzmir'in bir ucundan bir ucuna yarım saatte gelmemi istiyor.Aynı zamanda da beni en hassas noktamdan vuracağına dair tehdit ediyordu.Buda yetmezmiş gibi birde adamlarına beni bırakmaması için talimat veriyor.Kesinlikle psikolojik tedaviye ihtiyacı var.Evin önüne geldiğimizde daha iki dakikam vardı.Hemen kapıyı tekmelemeye başladım.Evin hizmetçisi kapıyı açtı.Babam ve annem ise yanlarındaki iki adamla salonda oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı.Yanlarına gittim babam beni görünce
"Odayı düzenlemeye gerek kalmadı tekrar teşekkürler"dedi.
Adamların hala burda olup olmaması umrumda değildi.Ona içimdeki tüm öfkeyi kusmalıydım.Bırakın adamları çağıran düşünsün.
"Sen nasıl bir adamsın ya ne tür bir delisin"
Arda Bey tüm sakinliğini koruyarak adamları yolcu etti.Arada birde adamlara"ergenlik dönemleri bilirsiniz işte rahatsızlık verdiysek maruz görün"gibi laflat ediyordu.Ahh ne kadar da nazik bir adam.O korkunç adam gidiyor yerine naif bir adam geliyor.Ben bağırmaya hala devam ediyordum."nasıl bunu yapmayı düşünebilirsin?Bu kadar taş kalpli nasıl olabiliyorsun?"Biliyordum eğer bir saniye geciksem o odaya dair tek bir toz bile bulamazdım.Yine tepkisizdi..ve yine.Sakince geçip koltuğuna oturdu.
"Bittiyse odana çıkabilirsin biliyorsun benim beynime ihtiyacım var"
Biliyorum.Bilmem mi?Daha fazla kendimi yormayacaktım.Sanki bir duvara konuşuyormuş gibi ne desem bir işe yaramıyordu çünkü.Merdivenleri ikişerli ikişerli çıktım.Çatı katındaydım artık.Kapıyı açmadan önce buna kendimi hazırladım.Bu odaya kardeşim öldükten sonra hiçkimse girmedi. Benim haricimde her 12 Ocakta burada olurum.Neyin tarihi olduğunu tahmin edersiniz.Evet kardeşimin bu dünyaya gözlerini yumduğu gündü bu tarih.Tüm gecem bu odada geçer.Gündüzleri ise mezarlıkta.Bunu kardeşime borçlu hissediyordum.Öldüğü gün başından ayrılmadığım gibi..Odanın temizlenmesine bile izin vermedim.O tozlar bile kardeşimin eşyalarına ait.Odanın kapısını açtım ilk karşıma çıkan boydan aynasıydı.Ne kadar da çok kıyafet denerdi burada mezuniyet elbisesini bile bir yıl önceden ayarlamıştık.O kadar düşkündü ki kıyafetlerine ayrı bir odası vardı topuklu ayakkabılarının ve elbiselerinin bulunduğu.Elbise odasına girdim burada bir sürü elbise vardı.İşte mezuniyet elbisesi kırmızı belinde dekoltesi olan elbise.İnanılmaz duruyordu onun üzerinde hiçkimseye yakışmaz ona yakıştığı gibi.Bu elbiseyi aldığındaki mutluluğu aklıma geldi.Elbiseye bakıp gülümsedim.Aynı zamanda da gözümdeki yaşlar durmuyordu.Ayakkabıları çarptı gözüme aslında 36 numara olan ayağına hep 37 numara ayakkabı alırdık.E napalım ayağını acıtıyordu bir süre sonra.Geri yatak odasına döndüm.Yatağının üstünde kocaman ayısı duruyordu.Bu ayısını hiç yanından ayırmazdı yani Yoyo'yu.Küçükken ona ayı dediğimde bana kızardı bende gıcıklık olsun diye hep ayı derdim ne güzel günlerdi şimdide bana gıcık olsana güzel kardeşim.Yoyo'ya sımsıkı sarılıp yatağına uzandım yastığının kokusunu akcigerlerimin tüm kısmını doldurana kadar içime çektim.Evet toz kokuyordu ama inanın onun kokusunu alabiliyordum derinlerde vardı hala kokusu.Çekmecenin üzerindeki resimi elime aldım.Bu üçümüzün fotoğrafıydı.Biz üç kardeş gibiydik.Zamanımızı hep birlikte geçirirdik.Bir keresinde sitenin çocukları kardeşimi ittirdiler ve oyuna almadılar diye Eylül'le birlikte bütün çocukların evlerinin camlarını indirmiştik.Benim kardeşimi üzecekler ve ben sakince oturucam.Öyle mi?O kadar sessiz bir çocuktu ki bana bunu anlatmamıştı bile gece ağlarken yakalayıp zorla anlattırmıştım olanları.Eylül'ün anne ve babası arkadaşlığımıza karşı çıkıyorlardı nedeniyse benim pekte uslu bir çocuk sayılmamamdandı. Ben okula düzenli giden bir çocuk değildim e karışanda olmayınca pekte fazla umursamazdım işte.Eylül'de bana ayak uyduruyordu.Ailesi benimle görüşmesini yasaklamış.Okulunu falan değiştirmişler.Benim okulunun değiştiğinden sonradan haberim oluyordu.Okula çok fazla uğramazdım.Eylül'ü bir haftaya yakın göremeyince meraklandım.Yatağımdan ayrılıp merdivenlerden sessizce indim.Evet gece dışarı çıkıyorum ama gideceğim yer çokta uzak değil karşı villaya geçicem sadece.Cesur bir çocuktum.Gece korkusu olan cesur bir çocuk.Eylül'ün ailesinin benden haz etmediğini biliyorum.Benimde onlara bayıldığım söylenemez.Merdiven boyunca iki elimde iki fener kapıdan çıktım merdivenler karanlıktı.Ama evden çıktığınız anda önünüze bir yol çıkıyor burası fazlaca ışıklandırılmış evin bahçeleride öyle.Eylül'ün odasına doğru gittim odası arka bahçaye bakıyordu ve kahretsin ki burası karanlık.Bir feneri topuzumun aradına sıkıştırdım cebimi yerdeki çakıl taşlarıyla doldurdum.Diğer elimdeki feneride belimle eşofmanımın arasına sıkıştırdıktan sonra ağaca tırmanmaya başladım.Odasının önüne gelince camını taşlamaya başladım.Uykucu bir türlü uyanmıyordu çakıl taşlarının azaldığını hissedince sert bir şekilde atmaya başladım.sonunda uyandı ve camı açtı.Gözüne ışık tuttum ve güldüm."Heyy burdayım şapşal."Böyle böyle konuşmaya devam ediyorduk her ağaca çıkmamda kesin bir yerlerimi çiziyordum ama hiç umrumda değildi.Kendi okulumdan çok Eylül'ün okuluna gidiyordum.Çünkü Eylül benim okuluma gelemezdi ve ben onu özlüyordum.
Ondan vazgeçmeyecektim çocukluğumda da inattım işte.Kimsefen kolay kolay vazgeçmem önüme çıkan engeller ne olursa olsun.Ama bu kez farklıydı işte beni başka şeylerle tehdit etmesini umursamazdım ama beni çocukluğumla,lise yıllarımla tehdit ediyordu.Anılarımı yok etmeye çalışıyordu bir nevi.Bu odayı önemsediğimi biliyor ve beni buradan vurmaya çalışıyor işte.Uzandığım yataktan kalkıp camı açtım gerçekten daralmıştım biraz daha düşünsem düşüncelerim beni boğacaktı sanki.Bahçede eşyalarımın bu eve taşındığını gördüm.Bu evde mi kalmamı istiyor ne bu şimdi?Babamı evin içinde aradım.Şarap koleksiyonunu düzlerken ve tozlarını alırken buldum.Tarihlerine göre tek tek dizmiş.Çok sıkıcı.
"Beni bu evde yaşamaya zorlayamazsın."
Bu evde kalmam demek Karen'in görme ihtimalimin imkansızlığa sürüklenmesi demekti.
"Ama ben burada kalmanı uygun görüyorum"
Israr etmedim biliyorum çünkü ikna olması imkansız.Merdivdnlere oturup onu izlemeye başladım.Duvar gibi bir suratı var.Hiç mimiklerini ve kahkaha attığını hatırlamıyorum.Cevabını bildiğim halde soruyu sordum.
"Gerçekten odayı dağıtacak mıydın?"
"Beni tanımamış gibi konuşuyorsun."
Kafamı onaylar anlamında salladım.Ne bekliyordum ki?
"Peki kardeşimi hiç özlüyor musun?"
"Ölenle ölünmez"
Benim gibi bir kızı varken kardeşimi özlemesi gerekiyor çünkü o hiç babama karşı gelmezdi.Hiçbir şekilde.Arda Beydi bu işte,duygusuz adam!Madem öyle baba sana kardeşimi özleteceğim.Onu çok özleyeceksin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Bakışta
Novela JuvenilAlya anlatıyor: Karen benim en büyük şansım şu dünyada karşıma çıktığı için her dakika şükrediyorum onun yanında hiç bir korkum beni esir alamıyor çünkü ben zaten Karen'in kokusunun esiri oluyorum.Karanlık korkum sadece onun yanında geçiyor ve sad...