Her Şey Çok Güzel Olacak

109 9 1
                                    

İşini bitirmişti ki yanımdan geçip gitti.Şu özenle tozunu aldığı şarap şişelerini tek tek paramparça etmek istiyordum.Benimle şu cam şişeler kadar ilgilenmemişti.Bir süre daha bekledikten sonra telefonu şortumın cebinden çıkardım.Karen'e açıklama yapma fırsatım olmamıştı.Onun bir an önce sesini duymak istiyordum.Aradım ama telefonunu açmıyor.Müsait olamayacağını düşündüm ve 15 dakika sonra şansımı tekrar denedim.Ve yine telefonunu açmıyor.Şarapların dizili olduğu raflara doğru gittim oturdum ve kafamı rafa yasladım.Uzattığım ayaklarımı sallamaya başladım ikide bir telefona bakıyordum ama zaman geçmek bilmiyordu.Yaklaşık 45 dakikadır bekledim geri dönen olmadı ayağa kalktım ve bir ileri bir geri yürümeye başladım.Telefon elimde sürekli ekran bakıyordum.Belki şimdi arar umuduyla...Bir süre daha ileri geri yürümeye devam ettikten sonra artık umudumu yitirmeye başlamıştım ki telefon çalıyor hemen ekrana baktım arayan Karen telefonu hiç beklemeden açtım.
"Nasılsın?" "Nasılsın?"
İkimizde aynı anda nasılsın demiştik.
"Önemli bir toplantıdaydım."
"Karen beni mecbur bıraktı gerçekten eğer geçerli bir sebep olmasaydı asla gitmezdim.
"Tahmin ettim Alya inan bana tek bir dakika bile şüphe etmedim."
İçim rahatlamıştı bana güveniyordu.Anlayışla karşılayacağını tahmin etmiştim.
"Beni kardeşimin odasıyla tehdit etti...yani gerçekten benim için çok önem-"
Daha fazla devam edemeyecektim.Konuştukça boğazımda gittikçe büyüyen bir yumak oluşuyordu hani böyle ipi sararsınızda sardıkça yumak büyür ya işte ben konuştukça sanki boğazımdaki yumak büyüyordu.Konuşsam ağlardım ve bunun olmasını istemiyordum.Kesinlikle bu olmamalıydı.
"Kendini yorma inan bana her şey düzelicek ben senin için hep bekliyor olacağım seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum"
Bu konuşma gerçekten içimi rahatlatmıştı onun sesini duymak çok iyi gelmişti.Ona inanmamı ve her şeyin düzeliceğini söylemişti.Bu cümle şuanda ihtiyacım olan şeydi sanırım.
Bu odayı almalıydım ama nasıl?Yoksa sürekli bana iplerinden tutulmuş bir kukla gibi istediği şeyleri yaptırabilir.Bunu şimdi düşünmeyecektim.Acaba Karen napıyor şuan?Önemli bir toplantıdan çıktığını söyledi.Belkide o toplantıda bizim şirketi çökertme planları yapılıyordu.Babamın bu sefer işi zor gibi gözüküyor.Derin bir nefes verip merdivenlerden çıktım.Evde kimse yoktu sadece birkaç hizmetçi ve kapının önünde dikili duran iki adamın dışında.Midemin kazındığını hissediyordum.Mutfağa kendime bir şeyler hazırlamak için geçtim.Biraz kafamı dağıtır hem.Düşünmekten kurtulurum belki biraz.
"Ne istemiştiniz Alya Hanım?"
"Teşekkürler ama ben halledebilirim siz işinize devam edin."
Dolaptn malzemleri çıkardım.Sandviç ekmeğinide tezgahın üstüne yerleştirdikten sonra malzemeleri özenle ekmeğin içine yerleştirdim.En son sandvici Karen'le birlikte yapmıştık.O günü hatırlayıp gülümsedim.Evde piknik!?Sandivicimi hazırlayıp bahçeye geçtim.Kulağıma kulaklığımı taktım.Artık düşünmek istemiyordum düşünmek yoruyordu çünkü.Bu sırada Eylül sürekli beni arıyordu sonra Can.Ve diğerleri büyük ihtimalle bu ortamı biraz tanıyosam ayrılık dedikoduları çıkmıştır.Ayrıldıysak neden ayrıldık?Bunun gibi şeyleri konuşuyorlardır.Sandvicimi yemeyi bitirdikten sonra çimenliklerden doğrulup tepsiyi masanın üzerine bırakıp bisikletime bakmaya gittim.Ve evet buradaydı.Bıraktığım merdiven altında.Bisikletimi yanımda sürerek kapıya yöneldim.
"Nereye gidiyorsun küçük hanım?
Sabrımı fazla deniyor.Ve beni biraz daha zorlarsa hiç iyi şeyler olmayacak.
"Sence nereye gidiyo olabilirim yanımda bisikletle?"
"Peki Mehmet Bey de size eşlik etsin o halde."
"Sitenin içindeki bisiklet yolu!GEREK YOK"
Adamı daha fazla dinlemeden kapıdan geçtim kulaklıklarımı taktım ve sürmeye başladım.Burası gerçekten çok güzeldi ağaçlarla dolu huzurlu sevimli bir yerdi.Yeşili seviyordum ve burası yemyeşildi işte.Sürmeye devam ediyordum ki önüm bisikletle kesildi.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Dönüp bana sırıtmaya başladı bu Alperen'den başkası değil.
"E duysaydın"
Cevap vermeden bisikletime geri bindim.İkimizde yan yan bisiklet sürmeye başladık kulaklığımı takacaktım ki:
"Bana kahvaltı borcun var"dedi.
"Allah allah niyeymiş o?"
"Senin evinde kaldığım günün sabahı beni ektiğini unuttuğumu mu sanıyorsun?"
"Evet hatta şimdi unuttun bence."
"Kaçamazsın borcunu ödemediğin sürece seni rahat bırakmam."
Sırıtarak göz kırpıyor.Gülümsedim gerçekten çocuk gibi.
"Peki o zaman tek bir kahvaltı."
"Peki ama diğer borcun?"
"Ne borcummuş?
"Seni buraya ben yetiştirdim,ben getirdim."
"Eeee?"
"Bana bir gününü vericeksin."
"Nasıl yani sana bir günümü vereceğim?"
"Bana güzel bir gün vericeksin işte benimle gülüp eğlendiğin."
Gerçekten bunu istiyordu bu çocuğu gerçekten anlamıyordum.Kahvaltı günü gayet umursamazElif'le ilgilenen bir Alperen vardı.Bu ayrıntıyı hatırlaması bile beni şaşırtmıştı.Gerçekten anlamıyordum bazen bana hiç önemli değilmişim gibi hissettiriyordu bazende böyle işte benden gün istiyordu.Güzel bir gün.Eğer beni buraya getiren o olmasa bunu kabul etmeyeceğime emin olabilirdi.Ama şimdi ona bunu borçluydum.
"Tamam ama şimdi bir borç daha çıkarırsan diğer ikisini unutursun hatta rüyanda görürsün."
"Sustum o halde."
"Ben eve dönsem iyi olacak"
"Bir dakika"
Bisikletimi durdurdum.
"Bu dinlediğin müzikleri inekler dinlese etçil olurlar şimdilik müzik çalarlarımızı değiştiriyoruz."
Gerçekten bayaa efkarlı müzikler dinliyordum.Müzik sesi dışırdan duyuluyordu.Böyle zamanlarda hep aşırı sesli dinlerdim.
"Bu arada bu kadar sesli dinlemeye devam edersen kulakların islaf edecek."
Arkamdan bağırarak bana bu uyarıyı yapıyordu.Müzikleri cidden fazla hareketli ve eğlenceliydi.Keyfim gittikçe yerine geliyordu Karen'le konuşmak bunun en büyük kısmıydı sanırım.Eylül meraktan ölmüştür.Evin önünde ellerini bağlamış ayaklarını yere vura vura beni bekliyordu.
"Neden açmıyorsun telefonlarımı?"
"Konuşmak istemedim."
Masum ve kedi bakışlarımı ona diktim.
"Konuşmak istemiyorsan başka şeyler yapabilirdik."
Şimdi yumuşamıştı.Galiba bakışlarım işe yarıyor.Evin bahçesine geçtik olan biteni anlattım.Eylül'de ağzı açık bir şekilde dinliyordu.E tabii ilginç geliyor olmalı onun ailesi onu her şeyden sakınırken benimkilerin böyle olması onun için fazlaca garip olmalı ikimizde bir süre sustuk.Düşünüyormuş gibi gözüküyordu.
"Peki şimdi nolucak?"
"Zaman ve sabır gerekiyor ama sanırım bende sabır denen şeyden yok çünkü her an görmek istiyorum be bu isteğimi bastırmak kolay olmuyor.Ha bu arada Eylül olanları sadece ikimiz bilelim eğer Arda Bey'in otoritesi sarsılırsa bu benim için iyi olmaz onu herkes iyi bir aile babası olarak tanıdı şimdiye kadar."
"Peki"
Deyip ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı ikimizde güldük çünkü bunu çocukluğumuzdan beri yaparız.
Eylül'e ailemle ilgili pek fazla şey anlatmadım ama ailemle aramın soğuk olduğunu tahmin etmesi onun için zor olmuyordu.Sonuçta çocukluk arkadaşım.
"Ee senden naber?"
"Canım biraz sıkkın ya?"
"Anlat hemen."
"Can'la şu sıralar hiç görüşemiyoruz işlerinin yoğun olduğunu söylüyo tamam haklı ama ya işte hep böyle mi olucak yani ilerdede..."
"Canım ya üzme kendini"
"Bırak sen şimdi beni bende anne ve babamın yanında kalıcam yani sen burada kalana kadar yanında olmak istiyorum."
"Çok seviyorum ya seni."
Ayağa kalkıp kafasına sarıldım.Onu böyle sevmek daha hoştu yanaklarını sıktım ve saçlarını köpek seviyormuş gibi karıştırıp duruyordum.Tabi o bu durumdan nefret ediyor ve söylenip duruyordu.Ama sanırım duyan yok.O sırada Eylül'ün telefonu çaldı.
"Aaaşkımmm"yazıyor.O ne kadar 'm' harfiydi be.Onu rahat bıraktım sonuçta aşka saygı.
"Alya mı?İyi Alya"
Bana el kol hareketleri yapıyordu.Ne diyim dercesine aptal aşık ne yazık ki yalan söyleme özürlüsü.
"Sessizdeydi galiba telefonu."
Telefonumu elime aldım.138 cevapsız arama ve bunun 35i Can'a ait.Canım ya merak etti sanırım.Eylül kıvranıp duruyordu."Şey olmuş,ya şeyy"diyip duruyor.Telefonu eline aldım.
"Ooo kanka naber?"
"Kızım ne diye telefonun var senin niye açmıyorsun ki 40 kere aradım."
"35 kanka 35 araman var."Ben kıs kıs gülerken o sinirlenmişti.
"35 ha takıldığımız nokta bu mu neyse nasılsın,noldu,iyi misin?"
"İyiyim ya sadece biraz değişiklik olsun istedim."
"Sen değişiklik isterken ağlıyor musun?"
Ahh şu Alperen'in ağzı hiç durmuyor.Yani ağladığımı neden söylüyorsun ki?Can'a normalde her şeyimi anlatırım.Ama bu konuyu anlatmak içimden gelmiyor.Eylül'e bile aslında hiç anlatmak istemezdim ama paylaşmaya ihtiyacım vardı biraz fikir almaya.İşte bazen çocukluk arkadaşınla bile paylaşmak istemeyeceğin sırların oluyor.Hiçkimseyle paylaşmak istemeyeceğin çünkü bazen bazı sırlar ağırdır...kimseye anlatmayı kaldıramyacağın kadar ağır.
"Karen'le küçük bir tartışma yaşadık o yüzden ağlıyordum ama önemli değil.O yüzden biraz uzaklaşmak istedim.Ama şuanda gayet iyiyim.
"İyi bakalım kendine dikkat et sen bizim çılgın dj mizsin.Bu arada hep yanındayım her zaman.Kankan çok mükkemel biri hemen halledebilir."
"Tabii öyle çok mükkemmel kankam benim ya."
İkimizde gülüyorduk.
"Araba kullanıcam şimdi Eylül'ü öp benim yerime."
"Yok olmaz kankacığım çünkü Eylül triplere girmiş senin bizzat burada yanında bulunman gerekiyor"
Eylül ver şunu diye telefonu almaya çalışırken ondan yelefonu kaçırıyordum.
"İşler yoğundu bu ara fazla görüşemedik sanırım."
En sonunda elimden telefonu kaptı.
"Yok aşkım öyle bir şey abartıyor Alya."
"Söylediklerimde hiçbir katkı maddesi yok"
Telefona Can'ın duyacağı şekilde bağırıyordum.Eylül koluma bir tane tokat attı.
"Aaa acıdı bee"
O konuşmaya devam ederken ben pis pis sırıtıyordum.Telefonu kapattı bana tuaf tuaf bakıyor bende gülmeye devam ettim.Bir süre sonra o da gülmeye başladı.
"Delisin kızım sen."
"Yok yav öyle miyim?"
Gülmeye devam ettik.
"Neyse ben eşyalarımı yerleştiriyim."
"Peki"
Eylül'le ayrıldıktan sonra televizyon izlemeye karar verdim.Mısırımı önüme aldım be kanal değiştirmeye başladım.Kanal değiştirirkende durmadan oflayıp duruyordum.Gerçekten çok sıkıcı arada birde mısırları havaya atıp yakalamaya çalışıyordum.Ayaklarımıda sehpanın üstüne uzattım.
"Burası senin bekar evin değil."
Bu Arda Bey'in sesi ne zamandır burada ki?Arkamda durmuş beni mi izliyordu?
"Evet değil ve ben bu yüzden mısırları havaya sürekli değilde arada bir atıyorum."
Dalga geçiyordum ama bunu hak ediyordu.Arkama hiç bakmadım ama merdivenden çıktığını anlamıştım.Kıs kıs gülerek bir tane mısır havaya attım.Bir kezde gir şu ağzımın içine be.Televizyonu kapatıp odama çıktım.Bu ev çok sıkıcı sürekli robot gibi çalışan işçilerde çok sıkıcılar dertleri neyse onları da hiç gülerken görmedim.Gerçi bu evin içinde bulunmak bir dert.Bu evin adı 'Ruhsuzlar'evi olsun ya da 'Ruhu çalınmış zavallılar'da olabilir.Yatağıma uzandım Karen'in söyledikleri aklıma geliyordu ve mutluluktan yastığa sımsıkı sarıldım yastığa kafamı gömmüş sevinç çığlıkları atıyordum.Benim için bekleyeceğini söylemişti ve her şeyin yoluna gireceğini ve en önemlisi beni sevdiğini söylemişti.Telefonu aldım ve evin kapısının önüne çıktım.Aramak veya aramamak ikileminindeydim.Saat 00.00'dı bir şansımı deneyecektim.Evin önüne oturdum aradım ama açmıyor...tekrar aradım ama yine açmıyor.Yıldızlara bakmaya başladım en son onunla birlikteyken izlemiştim onları.

TÜM ŞEHİTLERİMİZE ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM MEKANLARI CENNET OLSUN

EĞER BÖLÜMÜMÜ BEĞENDİYSENİZ VOTE VERMEYİ UNUTMAYIN HERKESE İYİ OKUMALAR

İlk BakıştaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin