Medya: Emir
Ertesi sabah anne alarmıyla kalktım. Annem her zaman ki gibi
"Hadi kızım kalk okula geç kalacaksın." diye bağırıyordu. Hemen kalktım ve banyoya gittim. Ilık bir duş aldım ve odama geri döndüm. Okul formalarımı dolaptan çıkardım ve hızla üzerimi giyindim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı kuruttum ve maşa yaptım. Okulda makyaj yasak olmadığı için hafif bir makyaj yaptım. Çantamı alarak aşağıya indim. Annem kahvaltı hazırlıyordu babam da salonda oturmuş haberleri izliyordu. Yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum ve en sevecen halimle
"Günaydın babacığım." dedim. O da
"Günaydın kızım." dedi. Hemen annemin yanına gittim. Bir ay sonra işten çıkacaktı. Yani doğuma 1 ay kaldığı için başka arkadaşları işlerle ilgilenecekti. Babam da bir yardımcı alalım diye tutturuyordu. Ama annem istemiyordu. Zaten anca evde yalnız kalabilmiştik. Anneme yardım ettim ve birlikte kahvaltı hazırladık. Artık ben de annemin yorulmasını istemiyorum, bu yüzden elimden geldiğince evde ona yardım etmeye çalışıyorum. Kardeşimin bir an önce doğmasını istiyorum. Nasıl bir bebek olacağını tahmin bile edemiyorum. Sadece gözümde küçücük eller, ayaklar ve baş beliriyor ve tabi bir de kol kadar vücudu. Biliyorum aramızda çok fazla yaş farkı olacak ama yapacak bir şey yok.
Kahvaltımızı ettikten sonra daha yarım saatim olduğu için annemi zorla salona oturttum ve kahvaltı masasını toparladım ve bulaşıkları bulaşık makinesinin içine doldurdum. Babam kahvaltısını ettikten hemen sonra çıktı evden. Ben de Başakdan mesaj bekliyordum. Annemle biraz sohbet ettik otururken. Bugün o da benden sonra işe gidecekti. Moda evlerine müsait olduğumuz zaman hemen gidip görecektim. Çok merak ediyordum. Bu sırada kapı çaldı. Gidip kapıyı açtığımda karşımda Başağı gördüm.
"Hadi kızım seni bekliyorum.
"Bende senin mesajını bekliyorum." dedim ve salona dönüp çantamı aldım ve anneme bir öpücük kondurarak kapıya geri geldim.
"Gidebiliriz." dedim ve hemen yola çıktık. Biz yürürken Bulut bir anda karşımıza çıktı.
"Ne oldu Bulut sen daha okula gitmedin mi?" dedi Başak.
"Gitmedim bugün birlikte gideriz diye düşündüm ama sen arkadaşını bulmuşsun."
"Hmm evet Bulutcuğum bugün seni fena sattım. Ama yapacak bir şey yok." dedi ve yolumuza devam ettik. Bulut yanımızdan hızla geçip yolda duran bir arabanın kapısını açtı ve arabaya bindi. Araba çok muhteşem bir arabaydı. Bulut arabayı çalıştırdığı gibi park yerinden çıkardı ve arabayla yanımıza yaklaşıp camı açtı.
"Madem öyle atlayın ben bırakayım sizi. Başak senin ne yapacağın belli olmaz bin şu arabaya." dedi. Başak bana dönüp
"Geçen gün yolda sevgilimle basıldım da." dedi fısıltı şeklinde. Gülümsedim bu dediğine.
"Hadi o zaman Bulut bizi okula bırakıver." dedi ve bana dönüp. 'Hadi' anlamında bakış attı. İlk önce itiraz ettim ama Başak tabi ki beni ikna etti ve arabaya bindirdi. Başak Bulutun yanına oturdu ben de arkaya oturdum.Araba çok hızlı gidiyordu. İbreye baktığımda 150 olduğunu gördüm. O kadar çok değildi ama arabadan kaynaklı olarak çok hızlı ilerliyordu.
Okula 5 dakika içinde vardık. Başak arabadan inince ben de haliyle hemen indim. Arkamdan da Bulut indi ve arkadaşlarına doğru yöneldi. Biz de sınıfa doğru gittik. İçeriye girdiğimizde sınıf gruplar halinde oturuyordu. Bir grup cam kenarında, başka bir grup sınıfın duvarının köşesinde, diğer bir grup ise öğretmen masasındaydı. Sadece o sessiz çocuk yani Emir tek başına sırasında oturuyordu ve elinde telefonla bir şeyler yapıyordu.
Biz de sıramıza oturduk ve Başak ile sohbet etmeye başladık.
"Başak yanlış anlamazsan bir şey sorabilir miyim?" dedim. Başak
"Tabi ki sorabilirsin."
"Bu sınıftaki arkadaşlar seninle niye konuşmuyor? Yani ben dün geldim evet ama dünden beridir Emir hariç kimseyle konuştuğunu görmedim."
"Bu sınıftakiler Bulut benim abim diye benden korkuyorlar. Zaten senin gibi kafa dengim olan biri de yok sınıfta."
"Buluttan niye korkuyorlar ki."
"Abim gördüğün gibi biraz korkutucu biri. Hem de biraz tehlikeli aman neyse boşver. Onu mu konuşacağız. Başka şeylerden söz edelim. Mesela sevgilin var mı?"
"Yok yani İzmirdeyken vardı ama ayrıldık. Şu an yok. Senin var mı?"
"Benim de yok zaten öyle bir abim varken olabilir mi böyle bir şey. Geçen günlerde vardı ama bizi sokakta yakaladı ve çocuğu fena benzetti. Ben de artık çocuklara yazık deyip kimseyle çıkmamaya karar verdim."
"İyi yapmışsın bence de yazık çocuklara." dedim ve ikimiz birlikte güldük. Bu sırada Başağın telefonuna mesaj geldi. Başak bakınca morali bozuldu sanki ama hemen toparladı. Emir'e dönüp
"Emir abimler seni her zaman ki yerde bekliyorlarmış." dedi ve bana döndü.
"Bir sorun mu var?" dedim çekinerek.
"Sorun yok." deyip geçiştirdi ama kesin bir şeyler vardı.
"Peki bana sınıftakilerin nasıl insanlar olduğunu söyler misin?"
"Sınıftaki kızların çoğu erkekler çok yakındır. Yani fazla yakınlar hepsi tek günlük sevgili bulurlar. Yani bildiğin sürtükler. Ama bazıları çok iyi niyetli oldukları için insanlara fazla yaklaşmazlar. Erkekler de öyle onların da çoğu sürtüklerle birlikte olurlar. Her gece barlara gidip eğlenirler. Ama mesela Emir öyle değil sessizdir, abimlerle dolaşır genelde ama buraya geldiğinden beri hiç bir kızla beraber olduğunu duymadım. Selin hariç."
"Selin kim?"
"Selin Emir'in eski sevgilisi. Emir o kadar çok seviyordu ki Selin'i Selin onu terk edip gidince yıkıldı çocuk. O olaydan beridir Emir o kadar çok konuşmamaya başladı. Kendi içinde yaşamaya başladı. Abimlerle birlikte takılmaya başlayınca yine biraz morali düzeldi ama o günden sonra Emir'in güldüğünü hiç görmedim."
"Demek onun hikayesi de öyle. Bir kız için kendi hayatını mahvetmiş yani."
"Aynen öyle." dedi Başak. O arada zil çaldı. Sınıftakiler hala aynı yerlerindeydiler. Daha sonra öğretmenler zili çalınca yerlerine geçtiler. Onlar yerlerine geçtikten sonra içeriye bayan bir hoca girdi.
"Bu hoca Melek hoca. Gerçekten melek gibi bir kadın. İngilizce öğretmeni."
"Teşekkür ederim. Sayende bütün hocaları öğrendim." dedim ve önüme dönüp dersi dinlemeye başladım. Yan tarafa baktığıma Emir'in olmadığını gördüm. Başağa dönüp
"Emir derse neden girmedi?"
"Gelir şimdi." dediği an kapı açıldı ve içeriye Emir girdi. Acaba 'İyi insan lafın üstüne gelir' mi desem? Yoksa 'iti an çomağı hazırla' mı desem? bilemedim. Emir içeriye girdiğinde hoca bir an sinirlenmiş bir şekilde baktı. Sanırım alışıktı çünkü hiçbir şey demedi. Emir de hiçbir şey demeden yerine oturdu.