"Merak etme bir şey olmayacak. Buradan birlikte çıkıp gideceğiz." dediğinde Başak nerdeyse ağlamak üzereydi. Ama ağlamayacağını biliyordum. Çünkü Basak çok güçlü bir kızdı. Onu çok nadiren ağlarken görmüştüm. Abisi kaza yaptığında ve ölüm döşeğine gelene kadar. Evet sadece vurulduğu gün ve abisinin kazasında ağlamıştı. Onun dışında ameliyattan çıktıktan sonra bile ağlamamıştı.
Onları korkutan ölüm değil ayrılmaktı çünkü. Biri gitse diğeri durmazdı. O da arkasından giderdi. Nereye olursa olsun...
Bulut'u sorguya aldıklarında bizi de yazılı ifade için bir odaya aldılar. Başak odaya girene kadar titredi. İkimizi farklı odalara aldıkları için Başağın ne durumda olduğunu bilmiyorum. Ama sanırım artık ben de korkuyorum. Alıştığım insanların yanımdan gitmelerinden."Merhaba küçük hanım. Ben komiser Hakan. Anlat bakalım o gün orada ne yapıyordunuz. Ne işiniz vardı ve o gün orada neler oldu. Bulutla gelirken gerçekleri anlatmamız konusunda anlaşmıştık.
" Bir arkadaşımızın doğum günü için organizasyon düzenliyorduk. İşimiz bitince Basakla ayrıldık. Sonra Bulut beni aradı ve Başağa ulaşamadığını söyledi. Sonra kaçırıldığını anladık. Sarp'ın yerine gittik. Basak da oradaydı. Elleri, ayakları bağlı. Ağzı ve gözleri kapalıydı. Başağı öldüreceğini söyleyince Bulut deliye döndü. Sonra Sarp Başağa ateş edince Bulutla Sarp kavga ettiler daha doğrusu Bulut Sarp'a yumruk attı. "dedim ve duraksadım. Başağın ve Bulutun o halleri gözümün önüne gelince gözlerimi kapattım.
" Peki orada olacağını nereden anladınız."
"B...ben bilmiyorum. Bulutla önceden bir husumetleri varmış sanırım. Ama ne olduğunu bilmiyorum." deyip sustum.
"Peki ya sen kimsin?" dediğinde masmavi gözlerini gözlerime dikince biraz ürktüm. Konuşması 'Sen bir katilsin.' der gibiydi. Oysa ortada cinayet bile yoktu. Bir şeyle suçlanıyor gibi hissediyordum kendimi."Arkadaşlarıyım." dedim donuk bir ifadeyle.
"Tamam ifaden yazıldı." çıkabilirsin dedi ve ayağa kalktı. O an aklımdaki yek soruyu sorma gereği duydum."Bulut'a ne olacak?" dediğimde yine korkunç mavi gözlerini üzerime dikti.
"Arkadaşına dua etmekten başka çaren yok. Hastanedekinin kurtulması zor." dedi ve duygusuz bir şekilde odadan çıktı. Nasıl yani Bulut'un hapse girebilme ihtimali mi vardı. Hatta yüksek ihtimalle. Ama bu haksızlıktı. Koşarak odadan çıktım ve Başağı aradım Bulut'un sorgu odasının kapısının önünde bekliyordu. Beni görünce koşarak sarıldı. Sanırım bana söylediklerini ona da söylemişlerdi. Neredeyse ikimiz de düşüp bayılacak gibiydik. Ama sarılırken ikimizi de ayakta tutuyorduk sanki. Düşmemizi engelliyorduk. Bu sırada sorgu odasının kapısı açılınca birbirimizden ayrıldık ve gözlerimizi kapıya diktik. Bulut iki polisin kollarında dışarı çıkarılıyordu. Gözleri gözlerimi bulduğunda gözlerim Başağa kaydı. Koşarak abisinin yanına gitti ve boynuna atladı. Bulut hiçbir tepki veremiyordu çünkü polislerin buna izin vermeyeceğini biliyordu. Polisler Başak geri çekildikten sonra Bulut'u geldiğimizde girdiğimiz müdürün odasına soktular. Başak ve ben de girdik arkalarından.Bulut gibi biz de sadece müdürün dediklerini dinliyorduk sadece.
"Evet çocuklar yazılı ifadeniz ve sorgunuz bitti. Bulut'a savcılıktan yurtdışına çıkmama yasağı getirdiler. Onun dışında serbest. Hastanın durumunun değişmesi durumuyla yasak kalkadabilir daha kötü şeyler de olabilir. Dua edin adam iyileşsin. Şimdi çıkabilirsiniz." dedi ve bilgisayarına geri döndü. Bulut polislerin kollarından kurtulup odadan çıktı. Başak arkasından koştu ben de hızlı adımlarla odadan çıktım.
Başak Bulutla konuşmaya çalışıyordu ama Bulut 'un ağzından tek kelime çıkmıyordu. Yanlarına gitmek yerine biraz daha uzaklarından yürüdüm. Şu an yanlarında olmam doğru olmazdı. Bulut Başakla konuşmuyorsa beni yanında bile istemeyebilirdi. O an farkettim de Başağın gözünden sadece bir damla yaş aktı. Tamamen istemsizce olduğunu anlamıştım. Başak hemen o bir damla yaşı sildi kimse görmeden. Çünkü herkes onu güçlü biliyordu. Ama bilmiyordu ki güçlü insanlar da ağlardı. Gerçekten zor durumda olduklarında ağlarlardı.