Medya : Başak
*******
Hastaneye geldiğimizde Başağı kapıda bekleyen sedyeye yatırıp hastaneye soktular. Bulut koşarak peşlerinden gitti. Alp'in neden endişeli olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ben Başağın kalp atışlarını duyduktan sonra biraz rahatlamıştım. Arkalarından ben de girdim. Saat gece 12 gibiydi. Ama yine de hastane kalabalıktı. Sanırım bir de trafik kazası olmuştu ve neredeyse bütün doktorlar onlarla ilgileniyorlardı. Bulut bir odanın penceresinden içeriye bakıyordu. Yanına gittim.
"Merak etme o iyi olacak." dedim ve omzumu başına yasladım. Yorgunluğumun hepsi gitmişti sanki.
"İstersen taksi çağıralım sen eve git.""Bu gece Başağı yalnız bırakamam. Yarın okula da gitmiycem. Babama bir şeyler uydururum artık." bu sırada odadan hemşire çıktı.
"Hastayı birazdan ameliyata alacaklar. Omzundaki kurşunu çıkarmak için. Kan için haber verdik ama yeterli derecede bulamadık. İsterseniz siz de sorun yakınlarınıza. Geçmiş olsun." deyip yanımızdan ayrıldı.
"Ben Denizlere haber veriyim. Belki bir şeyler bulurlar." dediğinde kafasını salladı. Her an yere yığılacak diye korkmuyor değilim. Yanından biraz uzaklaşıp Deniz'i aradım ve her şeyi anlattım. İlk başta o da afalladı ama sonra telaşla telefonu kapattı. Bu sırada da bi odadan Alp denen çocuk çıktı. Sanırım Basak için kan vermişti. Çünkü kolunda pamuk vardı. Bulut onu görünce hızlıca yürüyerek yakasına yapıştı.
"Lan kardeşim senin ve o Piç abin yüzünden içerde can çekişiyor. Sen de kaşınıyorsun galiba. Ne işin var lan burada?"
"Bir ben Başağa bir şey olmasını istemedim. Abimin yaptığı şeyden beni sorumlu tutma. İki, buradayım çünkü Başağa yardım etmeye çalışıyorum."
"Senin yardımına ihtiyacı yok kardeşimin. Şimdi defol buradan."
"Bak kardeşinin hayatını daha da riske atmak istemiyorsan bırak kalıyım. Çünkü aradığınız kan çok zor bulunan bir kan grubu. Gerçekten yardım etmek istemesem kalmam zaten." Bulut bir şey demeden odanın yanındaki sandalyeye oturup başını elinin arasına gömdü.
********
İki saattir Başak ameliyatta biz de dışarıda can çekişiyorduk. Alp'in kanından başka kan bulamamıştık. Yarım saatte bir kan veriyordu ve hiç vermem demiyordu. Şu an çok bitkin durumdaydı ama son kanıma kadar veririm demişti. Koskoca şehirde nasıl başka aynı kandan olmazdı anlamıyorum. Deniz ve Selim geldiğinden beridir ameliyathanenin kapısının önünde yerde oturuyorlardı. Bulut ise hala ellerini yüzüne siper etmiş bir pozisyonda oturuyordu. Büyük ihtimalle ağlıyordu ama görmemizi istemiyordu. Ben de öylece ameliyathane kapısından birinin çıkmasını, iyi bir haber vermelerini bekliyordum. Bulut'a ailesine haber vermemiz gerektiğini söylemiştim ama biraz onlara sayıp sövdükten sonra beni reddetmişti. Ailesi yüzünden bu durumda olduğumuzu anlamıştım. Bu yüzden üstüne gitmedim.
"Duru kahve alır mısın?" Ha evet bir de Mert var tabi. Onu da Alp çağırmıştı. Bir şey lazım olur diye. Malum şu anda kimse kıpırdayacak durumda değil.
"Teşekkür ederim. İstemiyorum."
"Böyle yapma, Basak için ayakta durman gerek bu yüzden bu kahve bitecek." deyip sandalyemin yanındaki sehpanın üzerine bardağı koydu ve Bulut'un yanına gitmeden Deniz ve Selim'in yanına gitti. Onlarda reddetmişti ama Mert zorla kabul ettirmişti. Daha sonra yine yanıma gelip bir bardak daha uzattı ve
"Bulut benden almaz. Sen verirsen belki içer." deyince başımı olumlu anlamda salladım ve ayağa kalktım. Normalde buna cesaret edemezdim ama gerçekten kötü görünüyordu ve iki saattir yüzünü görmüyordum. Yavaş adımlarla Bulut'un yanındaki sandalyeye oturdum. Yerinde hafifçe kıpırdandıktan sonra yine hareketsiz kaldı.
"Bulut kahve ister misin?" diye söze başladım ama tepki alamadım. Ne yaparsam yapayım yüzünü kaldırmayacak gibi duruyordu. Bu sırada ameliyathanenin kapısı açılınca yerimde sıçrayıp doktorun yanına koştum. Deniz, Selim, Mert ve Alp de geldiler. Herkes doktorun ağzından çıkacak tek bir sözcüğe bakıyordu ve doktor sanki hic konuşmak istemiyormuş gibiydi. Bulut daha başını kaldırmamıştı ama bizi duyduğunu biliyordum.
"Doktor Bey Başağın durumu nasıl?" dedim dayanamayarak.
"Haberler çok iyi değil. Kurşun sinirlere denk gelmiş. Ameliyat iyi geçti ama uzun bir süre yoğun bakımda kalabilir. İlk 48 saat çok önemli. Herhangi bir değişiklik olursa size haber verilir. Burada durmanıza gerek yok. Bu arada her şeye hazırlıklı olun. Geçmiş olsun." deyip yanımızdan ayrıldı. Herkes yıkılmış görünüyordu ama ben Başağın iyi olacağına inanıyordum. Bulut hala başını kaldırmamıştı."Bulut Başağı görmek ister misin?" dedim yanına giderek. Yavaş yavaş hareket edip ayağa kalktı ve kızarmış gözleriyle koridorda yürümeye başladı. Deniz arkasından gitmek için kalktığında onu durdurdum ve peşinden ben gittim. Erkekler tuvaletine girdiği için kapıda çıkmasını bekledim. Uzun bir sure bekledikten sonra çıkmayınca içeriye girecektim ama bu sırada kapı açıldı. Bulut sanmıştım ama değildi. Adam çıktıktan sonra içeride kimsenin olmadığını düşünüp kapıyı yavaşça açıp girdim. Tahmin ettiğim gibi Bulut dan başka kimse yoktu. Başını kaldırmadan aynaya kilitlemisti kendini. Elleriyle de lavaboyu kavramıştı. Gozlerini kırpmadan öylece duruyordu. 2 saatte boynunun tutulmamış olmasına sevinmiştim. Yavaş yavaş yanına gittim ama henüz o kadar tanımamıştım onu ve ne tepki vereceğini bilmiyordum. Ama ne tepki verirse versin ona yardım etmek istiyordum. Yanına gidip lavabonun yanındaki duvara yaslandım.
"Bulut ben Başağa güveniyorum. O ne yapar eder kendini o yataktan kaldırır. Senin de buna inandığını biliyorum."
"Bunun hesabını onlardan çok fena soracağım." sonunda tepki vermişti. Ama sesi çok ürkütücüydü. Arkasında yatan gerçeği görebiliyordum. Sarp'ı öldürecek gibi konuşuyordu. Ve eğer biri onu durdurmazsa bunu gerçekten yapacaktı bunu. Onun canını elinden almaya kalkmışlardı ve buna ben dahil kimse inanamıyordu.
******
"Bulut inat etme iste. Bize haber vericekler zaten."
"Yaa size gidin dedim dimi. Ben kardeşimi bırakıp da hicbir yere gitmiycem."
Sabah sabah bile inatçı olabiliyor ya. İnanamıyorum. Çok yorgun olduğunu biliyordum. İnanamayacaksınız ama aksam yine aglamıştı ve onu zor yatıştırmıştım. Böyle bir ana tanık olduğuma hala inanamıyordum. Bir günde hayatımız değişmişti."Alp abimi 1.kattaki bir odaya almışlar." Alpler de hala gitmemislerdi. Aksam bir kaç kere daha kan vermişti ve iyice yorulmuştu.
Bir dakika ya Sarp bu hastanede mi? Umarım Bulut bunu duymamıştır. Yavaş yavaş Bulut'a görünmeden Mert'in yanına gittim."Abinle ilgili olan konuları sessizce konuşursanız sevinirim. Yoksa Bulut onun bu hastanede olduğunu öğrenirse öldürür." dedim ve yanlarından giderek bir sandalyeye oturdum. Artık uykusuzluktan gözlerim ağrımıştı ve zor açıp kapatıyordum. Eve gitsem annemlere ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Onlara yalan söylemekten sıkılmıştım ve bu sefer doğruları söyleyecektim. Ama nasıl bir tepki verirlerdi bilmiyorum. Belki annem onlarla konusmami yasaklardı. Ama bu sefer dürüst olup söyleyecektim.
Doktor koridorda yürürken bir hemşire geldi."Doktor Bey acilen yoğun bakıma gelmeniz gerek. Alp bey sizden kan almamız gerek."
********
Evet bölüm sonu. Çok heyecanlanarak yazdım bu bölümü. Umarım begenirsiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/74161593-288-k531163.jpg)