26.Bölüm

748 40 4
                                    

Arkadaşlar biliyorum çok uzun bir sure oldu ama beni maruz görün. Çünkü benim de bi okulum ve sınavlarım var. Sınavlarımın bitmesine az kaldığı için bolum paylastim. Sınavlarım tamamen bitince bölümlere devam edeceğim. Umarım bu bölümü begenirsiniz. İyi okumalar.

"Noluyo ya" Bulut doktorun arkasından koşarken bizde arkasından koştuk. Gerçekten noluyordu. Doktor içeride hemşireye bir şeyler söyledikten sonra çıktı odadan.

"Noldu?"
"İç kanama başlamış. Ameliyattan sonra nadiren olan bir şey. Yine ameliyata alıcaz." Bulut sinirle elini yumruk yapıp duvara yumruk attı.

"Ne demek oluyor bu? Kardeşime bir şey olursa hepinizin adını dünyadan silerim. Anladınız mı?" deyip yanımızdan ayrıldı. Her şey güzel gitmeye başlamışken yine umudumuzu kaybetmiştik. Deniz ve Selim yere oturmuşlardı ve sinirli bir şekilde duvara bakıyorlardı. Ne yapacağımı bilemeyip koridorda yürümeye başladım. Başım dönmeye başlamıştı ama umursamadım. Birden sendeleyince biri beni tutmuştu ama kim olduğunu göremeden yere yığıldım.

********

"Kızım uyandın mı?"
"Anne siz nerden çıktınız?"
"Bayılınca arkadaşların bizi aradılar."
Mahcup bir şekilde anneme baktım. Aksam onlara Basaklarda kalacağım demiştim ama yalan olduğunu artık öğrenmişlerdi.

"Başak nasıl oldu?"
"En son ameliyata almışlardı."
"Anne yanına gitmek istiyorum."
"Serumun birazdan biter. O zaman birlikte gideriz." Başak orda yatarken benim de burda yatmam canımı çok sıkmıştı. Daha dun o kadar mutluyduk ki demek ki bir insanın hayatı saatler hatta saniyeler içinde değişebiliyormuş. Aniden telefonum çalınca annem ayaklandı ve telefonu bana uzattı. Özge arıyordu. Evet ben şimdi bunlara ne diycem. Annemin bakışları yüzünden çok beklemeden açmak zorunda kaldım.

"Efendim." gerçekten çok güzel açmıştım telefonu(!).

"Duru nerdesiniz ya."

"Şey biz bu gece partiye gelemiyoruz."

"Ne demek gelemiyoruz kızım. Partiyi siz düzenlediniz."
"Su an sana anlatamam ama bir şekilde yokluğumuzu belli etmeyin. Gelebilecek durumda olsak gelirdik. İyi eğlenceler. Simdi kapatmam lazım."
Kapıda Mert'i görünce ayaklandım.
"Başağın ameliyatı bitmiş. İyi haberler var güzel geçmiş."
"Ciddi misin. Ne zaman uyanırmış."
"Daha değil ama iyi olacak. Senin serum da az kalmış bitince kalkarsın."

"Diğerleri nasıl?"

"Bulut'u soruyorsan daha iyi. En azından Deniz ve Selimle konuşuyor." dediğinde zoraki de olsa gülümsedim. Bu habere nasıl sevindiğini görmek isterdim doğrusu. 

Odaya hemşire girince sessizlik oluştu.

"Evet serum az kalmış. Başın ağrıyor mu?"

"Çok az."

"Peki başın dönüyor mu?"

"Pek değil."

"Güzel o zaman iki dakika sonra serumunu çıkartmaya gelirim."

********

"Başak bir şey ister misin?"
"Evet herkesin gidip uyumasını istiyorum. Akşamdan beri perişan olmuşsunuz."
"Hiç öyle şey olur mu Başak? Sen iyileş biz elbet uyuruz."
"Ne desem dinlemeyeceksiniz zaten bari boşuna çabalamıyım."
Uyanalı 1 saat olmasına rağmen hemen toparlanmıştı. Ee sonuçta Bulut'un kardeşi. Öff Bulut nerden geldi simdi aklıma derken kapıda da göründü.

"Güzelim iyi misin?"
"İyiyim abi ya bir şeyim yok. Ama senden bir şey isteyebilir miyim."
"Tabi güzelim söyle."
"Aksam Uzay'ın doğum günü partisi vardı ve ben gidemedim. Arayıp doğum gününü kutlayabilir miyim?"dedi Başak küçük bir çocuk edasıyla.
"Normal bir zamanda isteseydin tepkimi biliyorsun ama bugün benden pas."
"Teşekkür ederim Abicim." deyip bana döndü. İşareti alınca dolabın üzerinden telefonunu alıp Başağa uzattım.
Yatağında yavaşça dogrulup telefonu aldı ve Uzayı aradı.
"Mavis geç oldu ama doğum günün kutlu olsun."
"Nerdesini siz ya. Partiyi düzenleyip gelmemek ne demek ya."

"Mavis kusura bakma ben küçük bir kaza geçirdim. Ama önemli bir şey değil. He bak Duru'da doğum gününü kutlayacakmis hadi bay bay." tabii ki de telefonu ben istememiştim. Basak kurtulmak için pası bana atmıştı. Zoraki telefou aldım. Ben ne diycem simdi bu çocuğa. Telefonu kulağıma koyup Uzay'ın doğum gununu kutadım ama onun bunu takmadığını biliyordum.

"Duru Başağa noldu hemen söyle."
"Şey Basak vuruldu ama şimdi gayet iyi. Birkaç güne taburcu olur."
"Vuruldu mu? Nasıl oldu, kim yaptı?"
"Şimdi bunları konuşmasak Başağın tekrar hatırlamasını istemiyorum da. Bir ara anlatırız."
"Tamam bu sefer atlattınız ama hastahaneye geldiğimde her şeyi anlatacaksınız." Bu sırada kapı açıldı ve Denizle birlikte doktor içeriye girdi.
"Tamam Uzay. Şimdi kapatmam gerek doktor geldi. Sonra görüşürüz."
"Bay bay." deyince telefonu kapattım. Doktor yavaş adımlarla yatağın ucundaki dosyayı aldı ve yarım saat önce odadan çıkan hemşirenin yazdıklarını okudu.
"Nasıl hissediyorsun kendini?"
"Muhteşem bence artık taburcu olabilirim."

"Hop sakin ol bakalım. Bu kadar cabuk kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun küçük hanım. Biraz daha misafirimiz olacaksın." Doktor 30'lu yaşlarında sarı saçlı ve Deniz'den 1-2 santim daha uzun bir erkekti. Gözleri yeşildi ve sol parmağında yüzük vardı.
Basak oflayarak Deniz'e baktı.
"Yaa acıktım ben hastahane yemekleri tuzsuz yemem ben onları." Deniz doktora dönüp
"Yemesine müsaade var mı?"
"Çok tuzlu olmadığı şartında."dedi ve göz kırpıp odadan çıktı.

"Çikolata da istiyorum ben."
"Tamam Basak çikolata da alırım." dedi ve Deniz'de odadan çıktı. Bir süre oluşan sessizlikten sonra Basak sessizliği bozdu.

"Abimle aranızda sandığımdan daha büyük elektrik var."
"Ne saçmalıyorsun Basak ya."
"Ben baygınken abim yanıma girip bir şeyler soyledi. Benim duymadığını zannediyordu ama tabi ki de duydum. Yani abim sana abayı yakmış."

"Ne dedi?" dedim şaşırmış bir halde. Bulut benimle ilgili mi konuşmuştu. Hem de Basak baygınken. Basak gür bir kahkaha patlatınca Bulut koşarak odaya girdi. Sanırım bağırdığını zannetmisti.
"Noldu Basak?" dedi telaşlı bir sesle. Mavi gözleri koyulasmisti. Sinirli olduğunda koyu oluyor, mutlu olduğunda orta, ağlarken ise renkleri açılıyordu. Bunun nasıl olduğunu çözememistim. Çocuğun gözleri renk değiştiriyordu.

"Bir şey yok abi Duru komik bir şey anlattı da."
"Kendini çok yorma dikişlerin zarar görecek."
"Tamam ya. Zaten sıkıldım bir de üstüme gelme." dedi yatağına tüneyerek.
"Bu arada sana ne getirdim." dedi ve elini cebine atıp iki tane çikolata çıkardı. Başağın ela gözleri anında açıldı ve elini Bulut'a uzattı.

"İkisi de bana mı?" dedi ve elindeki çikolatalara ulaşmaya çalıştı.
"Hayır küçük hanım biri Duru'ya." dedi ve bana dönüp elindeki cikolatalardan birini attı. Aniden geldiği için şaşırmıştım ama tutabildim.

"Teşekkürler ama gerek yoktu."dedim mahcup bi ifadeyle.
" Ne demek gerek yoktu. Akşamdan beridir buradasin. Bir dakika bile ayrılmadın hastaneden. Bu az bile."dedi ve diğer çikolatayı da Başağa verip odadan çıktı.
"Aşık diyorum anlamiyorsun. Kızım abim hic kimseye çikolata almaz. O ölürken başında dursak bile. Bu senin için yani."

"Basak fazla abartıyorsun. Alt tarafı çikolata aldı. Sen onu boşver de uyurken olan şeyi anlat."
"Zamanı gelince ogrenirsin bebeğim."

"Kendin bilirsin." dedim ama merak ediyordum tabi ne dediğini. Ama sonuçta öğreneceğim için ustelemedim.

Umarım begenmissinizdir. Oy ve yorumlarınızı bekliyordum.😘😘

Komşumun OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin