37-İyi'kim

5.2K 317 284
                                    

Gözlerimi açtığımda kan ter içinde kaldığımı fark ettim. Gözlerimden şakaklarıma doğru akan ılık damlacıklarla kurumuş olan dudaklarımı ıslattım. Hızlanan nefeslerim, başıma dikilenleri görünce yarıda kesildi. Cevat, Talat amca ve Murat başımın tepesinde dikilmiş, meraklı gözlerle beni inceliyordu. Etrafıma bakındığımda Cevat'ın büyük salonunda olduğumu görünce rahat bir nefes aldım. Dirseklerimin üzerinde doğrulmaya çalıştığımda şakağıma giren ince sızıyla yüzümü buruşturdum. Murat kollarıma nazikçe dokunup beni doğrulttuğunda koltukta oturur pozisyona geldim. Şaşkın bakışlarımı bana şaşkınca bakan gözlere çevirip neler olduğunu anlamaya çalıştım. "Ne oldu bana?" Çatlak çıkan sesime şaşırmamıştım.

"Kapının önünde bayıldın Şehnaz." Murat sol tarafıma oturup sırtımı sıvazladı.

"Yarım saattir baygınsın." Talat amca da tedirgin bir şekilde karşı koltuğa geçip eşi Nilay'ın yanına oturdu. O da endişeli görünüyordu. İnsanları korkutmakta üstüme yoktu.

Elimle boynumu sıvazlayacaktım ki boynumun boş olduğunu fark etmemle, "Kolyem!" dedim telaşla.

"Sakin ol. Baygınken kolye boynundan kayıp koltuğa düştü." Cevat, Murat'ın elinden kolyemi aldı ve sağ tarafıma geçip oturduğunda baba oğul tarafından iki yanımdan sarıldım. Saçlarımı tek omzumda toplayıp kolyeyi boynuma dolarken, "Ucu gevşemiş olmalı," dedi. Sıcak parmakları soğuk tenime değdiğinde bir an irkildim.

''İyi misin canım?" Nilay'ın ince sesine döndüm. Başımı bir kez sallayıp sarı bluzumdaki kurumuş kana gözlerimi eğdim. Gördüğüm şey rüyaydı. Bu nasıl rüyaydı? Gerçek olamayacak kadar korkunç, korkunç olacak kadar gerçekti.

"Bir şeyler sayıkladın." Hatamın karasının sesi profilime çarptığında başımı kucağımdan kaldırmadım.

"Ne söyledim?" Duyacağım şeyler pek de hoşuma gitmeyebilirdi ama bu insanlara neler zırvaladığımı bilmek istiyordum.

"Söylediklerin anlaşılmıyordu," dedi Murat. Eli hâlâ sırtımdaydı. Söylediği şeyin verdiği rahatlıkla omuzlarım gevşerken rahatsız bir homurtu duydum.

"Beyaz koltuklarım leş gibi oldu!" Başımı yana çevirdiğimde yeni fark ettiğim Cevat'ın karısını gördüm. Burnunu kırıştırmış, huysuz bir ifadeyle gözleri üzerimde dolanıyordu.

"Berrin!" Cevat'ın sakin ama içinde gürüldemeyi barındıran sesi tüylerimi ürpertirken Berrin gözlerini devirdi.

"Cevat görmüyor musun şu kızın üstü başını? Kan lekesi çıkmaz. Ten gibi tüm iliğe yapışır." Berrin'in deşici kelimeleri ok gibi birer birer kalbime saplandı. Soyadımın benden çıkmadığı gibi bu lekeler de tamamen bana kalmıştı. Cevat sinirle cıkcıklayıp elini alnıma yapışan saça götürdü. Yumuşak dokunuşuyla saçımı geriye atarken içimde sıcak hisler titreşti. "Yüzüne ne oldu senin?" Cevat'ın eli yanağıma kaydığında karıncalanma hissettim. "Kim vurdu sana?" Sesinde birikmeye başlayan zehirleri hissedebiliyordum.

"Kim yaptıysa ellerine sağlık. Demek ki hak etmiş besleme," diye mırıldandı Berrin. Kötü sözlerini duyup duymadığımız umurunda bile değildi.

"Abla lütfen, hiç sırası değil." Nilay ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı. Yüzüme doğru hafifçe eğildi ve parmaklarıyla çenemi tutup yanağımı görecek şekilde kendine çevirdi. "Krem sürelim." Parmaklarını çenemden çekip doğruldu. "Abla gerekli olan kremlerden getirir misin?" Berrin'e baktığında kaşlarım çatıldı. Ona abla diye hitap ediyordu. Berrin onun ablası mıydı yoksa saygıdan ötürü mü öyle sesleniyordu? Düşünmeyi kestim. Şöyle bir durum için bu soru en son düşüneceğim şey bile olamazdı. Berrin dudaklarını ekşitip elindeki telefonla ilgilenmeye başladı. Nilay, ablasından cevap gelmeyeceğini anladığında büyük salonun çıkışına doğru ilerledi. Gözlerimi utana sıkıla sağ tarafımda oturan Cevat'a çevirdim. Keskin gözleri gözlerimi tararken olduğum yerde daha da büzülüp minicik kaldım. Hiç beklemediğim anda Cevat kolunu omzuma dolayıp beni kendisine çekmesiyle büyük bir şaşkınlık yaşadım. Başım boynuna çarptığında son duyduğum sesler aklıma geldi. Etrafında güvenmemen gereken insanlar var. Rüyaların da elbet bir gerçeklik payları vardı. Hoş, hâlâ rüya olduğuna inanmıyordum. Bahsettikleri kişi kim olabilirdi? Şu an başımı boynuna sakladığım adam mı? Hiç ihtimal vermedim. Bugüne kadar hep ondan şüphelenmiştim ama vardığım sonuç belliydi. Sonuçsuzluk.

MİNİKŞE (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin