31- Karşı Koyamayış

5.2K 270 64
                                    

Derin nefeslerim her şeyi yoluna koymaya çalıştığımı gösterse de içimde patlatıp duruyordum tüm aldığım havayı. Sabah sabah hatamın karasını görmek pek iyi hissettirmemişti bana. Hatta kendimi berbat hissediyordum. Boynumu sıvazlayıp başımı geriye attım ve döner koltuğumda hafifçe sağa sola sallanmaya başladım. Ayrıca fazlasıyla açtım. Beni sürekli yemek yemeye alıştıran gecemin sahibine içimden kısık gözlerle baktım. Hayaline ters bakmanın yetersiz olduğunu düşünüp gözlerimi masamın üzerindeki üçlü çerçeveye çevirip Bedir'le olan fotoğrafımıza baktım. İşte buna bol bol kaşlarımı çatabilirdim.

Döner koltuk açlığıma uyumsuz bir etki bıraktığı için doğruldum ve biraz yürümenin iyi geleceğini düşündüm. Odamdan çıkarken o adamı görmemek için dua ederken sekretere kısa bir bakış atıp ileriye doğru yürüdüm. Çalışanlara göz ucuyla bakmayı ihmal etmeyip çalışma disiplinlerini de kontrol ettim. Gördüğüm kadarıyla disiplin hocaları elbette ki Cevat KAN'dı. Gözlerimi devirip yanlarından geçmiştim ki önümde dosyalarla beliren Murat'ı görmemle adımlarımı yavaşlattım. Ayaküstü bir şeyleri inceliyordu ve beni henüz fark etmemişti. Karşısına dikilip kollarımı göğsümde kavuşturduğumda nihayet başını kaldırıp beni görebildi. "Muratcığım nasılsın?"

Sorum karşısında bal rengi gözleri kısılsa da açıkta olan dosyayı sesli bir şekilde kapatıp kolunun arasına sıkıştırdı. "İyiyim kuzen," dedi ummadığım bir hareket yaparak utangaç bir şekilde başını kaşırken. Kaşlarım havaya kalkarken alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Bana kuzen diye hitap edişi artık beni benimsediği anlamına mı geliyordu?

"İnsanın hayatında güzel gelişmeler olurken kendini iyi hissetmesi normal," dedim düz bir sesle.

Bu defa onun kaşları havalanmış, yüzüme pürüzlü bir bakış attı. "Olabilir," dedi sade bir dille.

"Aşk hayatın nasıl kuzen?" diye sordum yapmacık olduğumu düşünüp ama gayet normal çıkan sesimle. Gözlerini ağırca devirirken dudağımın sağ tarafı çoktan yukarı kıvrılmıştı.
"Senin Emine'ye karşı olan ilgin pek bir tuhafıma gitti."

Bu defa onun yüzünde keyifli kıvrılmalar meydana gelirken bana doğru bir adım atıp, "Neden tuhafına gitti? Rahatsız mı oldun yoksa?" derken ayaklarımı değil de bedenimi geriye çektim.

"Neden rahatsız olacakmışım? Sadece seni az da olsa tanıdığımı ve Emine'nin üzülmesinden endişe ettiğim için kafam takılıyor." Ciddiliğime bulanırken benim aksine onun daha bir gevşediğini gördüm.

"Emine'yi küçümsediğin için mi bu durumu yadırgadın Şehnaz?"

Gözlerimi hayretle kırpıştırdım. Düşündüğümü düşündüğü şey çok yanlıştı. "Asla. Konuyu nasıl bana getirdin bilmiyorum ama bir daha böyle bir şey duymak istemiyorum," dedim kesin bir dille.

"O zaman beni öyle düşündürtme Şehnaz. Senin gibi ben de Emine'nin üzülmesini istemem. Duygularımın varlığına sadece sahibi inansa benim için yeterli. Ayrıca Emine'nin kafasını bu tür şeyler hakkında karıştırayım deme. Yoksa feci çarpışırız."

Yüzüm yeniden gevşerken, "Yoksa beni Emine'nin sarmalarıyla kurşunlar mısın?" diye sordum sıkıldığını belli eden yüzüne.

"Açım ve ağzından dökülen kelimelerini mideme kabul edemem." Topuklarının üstünde arkasına dönüp seri adımlarla beyaz parlak döşemenin üzerinde ilerlerken, "Akşama iftarda ana yemeğin sarma mı olacak kuzen?" diye seslenmemle bana bakmadan elini havaya kaldırıp tuhaf bir hareket yaptı. Bu hareket küfür olamazdı, değil mi? Kaşlarımı çatıp Murat'ın gözden kayboluşunu izlerken ayağımı sertçe yere vurdum. Murat'ı delirtme ve kışkırtma kozum elimde patlamıştı. Dudaklarımı büzüp gittiği yöne doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Şimdi o kozu ve yaptığı hareketi kafasında...

MİNİKŞE (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin