Günün her öğününden biriktirdiğim güller komodinin üzerinde sıralanmış bana bakıyordu. Hâlâ net bir tahminim yoktu, gülleri kimin bırakmış olabileceği hakkında. Hatta hiçbir tahminim yoktu ve bu iş can sıkıcı hâle gelmeye başlamıştı. Aniden açılan kapımla başım oraya döndü. Gülizar Hanım kaşları çatık şekilde bir elini beline dayayıp odanın ortasına kadar geldi. ''Kizum hiç yakuşturamadum sağa!''
Sesi neredeyse kulaklarımı patlatacaktı. Usulca ayağa kalkıp karşısında durdum. Tepkisini anlamaya çalışırken kapıdan bu defa Şeker teyze ve Emine girdi. Yüzlerinden merak süzülüyordu. Kötü bir şey yapmışım hissi bedenime oturmuştu. Belki de yapmıştım. Beni çiftlikten kovarsa dışarıda kendi başıma yaşayamazdım. "Sen benum sevduklerumi nasil koparursun?'' Saç diplerimi dahi dibinden titreten sesiyle gözlerim dolmaya başladı. Artık bir kere ağlamıştım, gerisi de yerlerinde durmayacaktı. ''Acima yetume, döner koyar...'' diye başlamıştı ki kulaklarımı sağırlaştırdım. Gülizar Hanımın laflarıyla damlalarım neredeyse göz pınarlarımdan taşacak düzeye geldi. Alt dudağımı ısırıp alttan alttan ona baktım. Neyden bahsettiği konusunda hâlâ bir fikrim yoktu. Hakaretleri arasında yaklaşan adım sesleri kulağımı tırmaladığında kapıdan Aydız ve hemen ardından Bedir'in girdiğini gördüm. İlk ne olduğunu anlamasa da gözleri beni bulduğunda kaşları çatıldı.
''Ne oldu babaanne?'' Bana bakarak sormuştu, sakin sesinden her an zehir fışkırtacak gibi.
Gülizar Hanımın alevleşen gözleri arkamda bir noktaya kayınca şimşeklenmişti adeta. Sert adımlarla komodine doğru yürüyüp gülleri gösterdi. ''Bunlar nedur?'' Bunların Gülizar Hanıma ait oldukları aklımın ucundan dahi geçmemişti.
''Babaanne tonuna hakim ol.''
Gülizar Hanım, Bedir'i umursamayıp güllere dudak büktü. ''Benum guzellerum solmiş!'' Ağlamaklı çıkan sesiyle suçsuz olduğum hâlde kendimi suçlu hissedip yaşlı kadına üzüldüm. ''Şimdi ben sağa bunlari yedurmez miyim!'' Kadın komodinin üzerinden gülleri kaptığı gibi yanıma gelmişti ki Bedir aramıza girdi.
''Babaanne! Kendine gel.'' Bedir'in babaannesine sert çıkışından dolayı utanıp başımı yere eğdim. Şu anda herkes boş yere birbirine çıkışıyordu.
''Uşağum çekil onumden!'' Bedir'in omuzları yüzünden kadını göremesem de sesinden gırtlağıma yapışacak harfler döküyordu. ''Çekil da, habu gulleri...''
''Rahat bırakın, Minikşemi.''
Yaşlı kadının kötü sözlerini tamamlamasına izin vermeyen sese başımı çevirdim. İşin içinde Minikşe vardı ama kelimeler başkasının ağzından dökülmüştü. Hepimizin gözleri içeri giren Sercan'da buluştu. Bedir'in amcası Adnan Bey'in ikizlerinden olan erkek çocuğu çenesini dikleştirip yanımıza yaklaştı. Aydız, kardeşinin yaptığı harekete önce şaşırsa da ardından sırıtmaya başladı. Bedir yaşlı kadınla aramızdan hafifçe çekilmiş, şimdi hepimiz on iki yaşındaki Sercan'a bakmaya başladık. O ise tam dibime girip önümde birleştirdiğim ellerimi çözüp sol elimden tuttu. Ona hayretler içerisinde bakarken Aydız çoktan kahkahayı patlattı. ''Kimse Minikşemi üzemez.'' Söylediği sözle ağzımız aralanırken, ''O güllerin hepsi Minikşeme feda olacak, seni ihtiyar büyücü kadın!" deyip önce babaannesine öfkeli tohumlar fırlattı, ardından Bedir'e burun kıvırdı. Elimi dudaklarına götürüp kibarca öptü. O an dışa vurmaya korktuğum için içimden gülümsedim.
Gülizar Hanım Sercan'ın ensesine bir tane patlatıp ellerini yana açtı, akıl fikir ister gibi ve odanın çıkışına yöneldi. Şekeri düşmüştü, Sercan'ın hesabını sonraya bırakmıştı. Peşinden Emine ve Şeker teyze de çıktı. Aydız ise bacaklarını birbirine dolamış hâlâ gülüyordu. Buradan bakınca gülmekten tuvaleti gelmiş gibi görünüyordu. ''Kaybol lan!'' deyip elimi tutan çocuğun eline vurdu Bedir. Başımı Bedir'e kaldırıp, 'o daha çocuk' gibilerinden baktığımda bana aldırış etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNİKŞE (Kitap Oldu)
Novela JuvenilÖlüm saati geldiğinde oturulan o masa saniyeler içerisinde kavrulacaktı. Ve kavruldu. Kimisi o masada bedenini kaybetti. Kimisi o masadan bedenini kurtarmaya çalışırken ruhunu kaybetti. Ailemin ölümüne gözlerimle şahit olmuştum. Benim de onlarla öl...