47-Kördüğüm

5.1K 276 109
                                    

"Anladığım tek şey ikinizin de birbirinden şüphelendiği." Aynı anda başımızı yerden kaldırıp Rıza'yla bakıştık. Ben ondan şüpheleniyor muydum? Bir bakıma içimde kuşku tohumları açar olmuştu. Peki o benden nasıl şüphelenirdi? Bu kadar yangının benden çıktığını düşünmesi de tuhaftı. Gerçi ben de ondan şüphelenmiştim. Mahcup bir şekilde başımı omuzlarıma gömdüm. Rıza bir taneydi, aklım ona yakıştırmayan ithamlarına bir son vermeliydi. Hem Yağız'dan da şüpheleniyordum. Asıl kişiyi bulana kadar bütün çiftlik insanı gözüme batacak gibiydi.

"Ben şüphelenmiyorum ağabey," demesiyle ben de ortaya atıldım.

"Ben de şüphelenmiyorum. Sadece çiftlikte olduğunu görünce şaşırdım. Dışarıda olduğunu zannediyordum."

Bedir gözlerini benden alıp Rıza'ya çevirdi. "Bütün gün dışarıdaydım. Çocukların doğum gününe gelmeden önce çiftliğe uğrayıp üzerimi değiştirmek istedim. Birilerinin şüphesini çekip onu telaşlandıracağımı bilseydim, iki gündür giydiğim kıyafetlerle giderdim doğum gününe."

Utanç her hattıma yayıldı. Kırmaktan korktuğum insanlar arasına Rıza da kazınmıştı. Onun gözünde birileri olmuştum. Başımı eğip kucağımdaki parmaklarımla oynadım. "Şu an yangından konuşmamız gerekirken birbirinizden kuşkulanmanızı dinliyoruz. Bu bize fazlasıyla vakit kaybettiriyor. O kadar korumayla kaplı bir mekâna bir kundakçı nasıl girebilir? Sorgulamamız gereken soru bu," dedi Kenan amca Rıza ve bana bakmayı kesip oğluna bakarak. Ben de Kenan amca gibi düşünüyordum. O kadar adamla korunan eve girmek nasıl mümkün oldu? Bu da bana içten birinin yapmış olduğu şüphesini veriyordu. Tâbii Rıza'dan şüphelenmem yine de akıl almazdı.

"Sarılın." Bakışlarımı Bedir'e çevirdim. Kalçasını çalışma masasına yaslamış, hafif oturur pozisyonda düşünceli hâle bürünmüştü. Sarılın demişti. Rıza'ya baktım. Hiç oralı olmadı. Benden mi atak bekliyordu? "Kalkın ve birbirinize sarılın." Ayağa kalktım. Rıza'da bir kıpırdama göremediğim için Bedir'e bakıp, "Ama o kalkmıyor," deyip çenemin ucuyla Rıza'yı işaret ettim. "Kalk lan!" Bedir'in haykırışıyla iki kere yerimde sekerken Rıza çoktan ayağa kalkmış, üstüne üstlük beni kollarıyla ahtapot gibi sarmış ve odanın ortasında üç yüz altmış derecelik hızla döndürmeye başlamıştı. Yemediğim yemekler nasıl boğazıma kadar yükselirdi bilmiyordum fakat kusabilirdim. "Yeter. Öldürdün Minikşemi."

Ayaklarım yere bastığında parmaklarımı Rıza'nın kolundan ayırmadım. Başım döndüğü için gözlerimi kapatmıştım. Kapalı gözlerimin ardından, "Özür dilerim koca adam," diye mırıldandım. Eğer dudaklarımdan bir kelime daha çıkarsaydım, ciddi anlamda kusabilirdim.

"Benim özür dilememe gerek var mı ağabey? Ben şüphelenmemiştim. Şüphelenmem için ilk başta Şehnaz'ın şizofren olduğu tespitini sunardım ortaya."

"Tamam, bu konu halledildi. Sıra asıl meselede." Adnan amcanın da sesi duyulmuştu.

"Bu kimse eğer küçükten büyüğe tut hepimizin klinikteki partide olacağımızı biliyordu. Rıza ve Şehnaz'ın zamansız çiftliğe döneceğini kestiremedi. Gerçi zamansız olmadı. Kundakçı işini bitirdiği an ortadan tüymüş, bizimkiler de olaydan hemen sonra eve varmışlardı." Yağız güzel bir yere parmak basmıştı. Bilinmeyen kişi çiftlikte olmadığımızı bildiği için gelmişti. Peki gelen kimdi?

"Odunluğun yandığını fark ettiğimde etrafı dolaştım, belki hâlâ buradadır diye fakat Şehnaz'la karşılaştım." Rıza konuştuktan sonra tüm gözleri üzerimde hissettim.

"Yanımızdan ayrılıp neden çiftliğe döndün?" diye sordu Adnan amca. Ben şimdi bu insanlara nasıl derdim, Mücella'dan aldığım yoğun duygular karşısında orada kalamadığımı? Aslında Bedir'e söylemiştim çiftliğe neden geldiğimi. Ama bu insanlara söyleyebilir miydim, bilmiyordum.

MİNİKŞE (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin