Gözlerimin önünde parlayan teni, dudağını ısırışı aklımda sabaha kadar kovalamaca oynayıp durdu. Dün geceden beri aklımdan çıkmayıp bağımlılık yapmıştı. Yoksa bağımlılık yapan ta kendisi miydi? Beni küçük gören, başkasıyla nişanlı olan bir adama bağlılık olmamalıydı bunun nedeni. İçim çöktü. Bütün kadınları seven adam belki bir gün beni de severdi. Düşüncem çok yanlış kapılara açılsa da sevmek tek yönlü değildi. Beni de bambaşka türlü sevebilirdi. Ama diğer türlüsü olamazdı. Bana yakışık almazdı.
Aşağı inmek için kapıyı açtığımda eşikte kıpkırmızı gül görmek beni şaşırttı. Gülü yerden almak için eğildiğimde sağa sola bakındım. Biri kapıları karıştırmış olmalıydı. Gülü komodinin üzerine bırakıp yeniden mutfağa gitmek için kapıya yöneldim. Öteki gülün yerine bırakılmış başka bir kırmızı gül daha görmemle bu kez kaşlarımı çattım. Biri kapıları karıştırmayıp gülleri direkt bana yönlendiriyordu. İkinci gülü yerden alırken bu defa kapıyı açık bırakıp komodine doğru ilerledim. Bir yandan da başımı arkaya çevirip bir gül daha gelir mi diye kontrol ettim.
Aşağı indiğimde sürekli etrafıma bakınıp durdum. Biri benimle dalga geçiyor gibime geliyordu. Kızlar mı yoksa Arzu mu diye düşünürken dudaklarımı büktüm. Nedense Arzu daha gerçekçi ihtimal görünmüştü gözüme. Mutfağa giren Aydız'la ensemi sıvazladım. Aydız'a sormak istedim fakat beni terslemesinden de çekindim. Konuya ansızın girmemek için ''Arzu Hanım uyandı mı?'' diye sordum. Aydız eline yeşil bir elma alıp karşıma oturdu. Kendi evinin mutfağından çok bu evdeki mutfakta daha fazla zaman geçiriyordu.
Elmadan sesli bir ısırık alıp yüzümü inceledi. ''Ne o günaydın mı diyeceksin?'' Başka bir şey sormama rağmen yine terslenmiştim. ''Merak etme uyanmadı. Şimdilik mutluyuz.''
''Hu hu, biri beni mi andı?'' Başımızı mini, ışıltılı kül rengi geceliğiyle mutfağa giren Arzu'ya çevirdik. Güzel görünüyordu ve aklıma gece yapacakları şey gelince oturduğum yerde kızardım. Ayağında terlik vardı ama yine topukluydu. Uzun olmaktan vazgeçemiyordu. Sabah olmasına rağmen bakımlı kızıl saçlarını geriye savurup bardağa su doldurdu. Bardağı başına dikleyip suyu bitirdikten sonra ince dudaklarını yaladı. ''Geceden sonra bu su iyi geldi. Yanmışım."Aydız'ı umursamayıp direkt yüzüme söylemişti.
''Sen o suyu başka yanan yerlerine de içir ki az ferahlat.''
Arzu gözlerini üzerimden çekip Aydız'a baktı. ''Hiç değilse benim içirecek yerlerim var. Sense kuruyup gideceksin bu çiftlikte Vahşiye.'' Konu sapmaya başlamış, sabah gerilimi Arzu ve Aydız arasında başlamıştı.
''Senin gibi pipi meraklısı olup yanacağıma kuruyup gitmeye razıyım.''
''Seninle bu sabahlık uğraşamayacağım tatlım. Müstakbel kocama kahvaltı hazırlamalıyım.'' Arzu dolaba yöneldiğinde gülleri onun bırakmadığına emin oldum. Onu eleyip aklıma dolan diğer isimle içime güller serpildi. Bedir'in ismi aklımda yankılanırken yüzüm düştü. Arzu'nun müstakbel eşi hitabı da yankılandı kulaklarımda. İçimdeki gülleri soldurup zihnimdeki ismi gömdüm. Bedir bu evde kapıma gül bırakacak son kişilerden biri bile olamazdı.
Dirseğimi masaya koyup yanağımı avuçladım ve Arzu'nun müstakbel kocasına hazırlayacağı kahvaltıyı seyretmeye başladım. Dolaptan çıkardığı birbirinden anlamsız malzemeleri tezgaha koyup bir şeyler aramaya girişti. Aydız'la birbirimize acı acı bakarken dolaptan büyük bir tava çıkarıp kısık ateşin üzerine yerleştirdi. Bıçağı bir kalıp tereyağının üzerine sokup tavaya attı. Bedir'in kolesterolünün çıkacağını önceden sezmek bizim için zor olmayacaktı. Daha sonra çekmeceden rendeyi çıkarıp havuçları rendelemeye başladı. ''Kahvaltıda havuçlarla ne yapacak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNİKŞE (Kitap Oldu)
Genç KurguÖlüm saati geldiğinde oturulan o masa saniyeler içerisinde kavrulacaktı. Ve kavruldu. Kimisi o masada bedenini kaybetti. Kimisi o masadan bedenini kurtarmaya çalışırken ruhunu kaybetti. Ailemin ölümüne gözlerimle şahit olmuştum. Benim de onlarla öl...