Zihnimi düşünceler yerine tozlanması için rafa kaldırabilirdim. Toz silinirdi, peki ya kemirgen duygular? Taşımak istiyordum her şeyi. Gıkımı çıkarmadan sevdiklerim için her şeyi yapmak istiyordum. Geç kalmış mıydım? Asıl sevdiklerim benim için bir şeyler yapmışken ben kimin, kimler için ne yapacaktım? Yanımdakiler gerçek miydi? Ya onlar da giderse? Gitmesinler. Yüreğime girenin çıkış yolları kapansın.
Mayısın sıcak akşam güneşinin varlığıyla şirketten ayrılıp taksiye binmek üzere sola döndüm. Görüntüme giren kızıl saçlar adımlarımı yavaşlatıp durmama neden oldu. Arzu karşımdaydı. Bordo rujlu dudaklarını tek çizgi yapmış, emin adımlarla bana doğru yaklaşmasını gözümü kırpmadan izledim. Topukluların tok sesi her adımında kulağıma yapışırken çantamı önüme alıp iki avucumu sapına sabitledim.
"Merhaba." Sesi rüzgardan sonra durulan yaprak gibi sakin, duruydu. Karşımda durup gözlerini gözlerime indirdi. Kıvılcımlar damarlarımda yakar top oynar cinsten tüm bağlarımı kavuruyordu. Derin bir nefes alıp başımla selam verdim. "Beni gördüğüne memnun olmadığının farkındayım." Kanımı buzlatırcasına gülümsedi. "Endişelenme Şehnaz. Tamamen dostane bir karşılaşma," deyip uzun parmaklarıyla kolumu hafifçe sıvazladı. Son tutuşu ve şimdiki tutuşu arasında epey fark vardı. Yüzü bana karşı her ne kadar ifadesiz olsa da tahammülsüzlüğü tenimi hortum gibi döndürüyordu. "Aramızda büyük bir gerginlik var ve ben bu durumu düzeltmek istiyorum. Aslına bakarsan Bedir için istiyorum." İstemsizce kaşlarım çatıldı. Bedir için benimle kötü olmak istemiyordu. "Bedir benden rica etti. Aramızın düzelmesi için." Kaşlarımın arasında oluşan çizgi hiç düzelmeyecekmiş gibi daha da derinleşti. "Elbette ki kalkıp sana arkadaş olalım demiyorum ama aramızda bir rekabet de olmamalı. Hoş, ben rakip konusunda seçiciyimdir. Seninle pek olamadık." İnce dudakları yukarı doğru kıvrılırken gözlerimi kırpıştırıp kaşlarımı gevşettim. Sakindim, ne de olsa karşımdaki Arzu'ydu. Bedir'in kızılı. "Aslında sana dostça birkaç tavsiye de verebilirim." Gülümseyerek bana doğru bir adım attığında kıpırdamadım. Tüm enerjimi çantamın sapını sıkmakta olan parmaklarıma verdim. Kızıl tutamlarını uzun parmaklarıyla geriye uçururken alt dudağını dişleri arasına alıp güldü. "Anladığım kadarıyla Bedir ve sen hâlâ birlikte olmadınız. Tabii olabilir böyle şeyler. Utanabilirsin. Tecrübesiz olabilirsin. Aslına bakarsan anlayamadığım şu." Yanağımın içini kanatırcasına dişlerimin arasına aldım. Pas ve tuzlu sıvı ağzıma yayılırken gözlerimi açık renkli gözlerden ayırmadım. "Bedir isteseydi eğer bu iş olurdu. Aklına seninle ilgili takılan bir şeyler düşmüş olmalı. Birtakım şüpheler."
Son söylediği kelimeleri fısıldamıştı. Aramızda şüphe mevzusu geçmişti. Vehmi'nin üzerime attığı iftira o an için aramızda fokurdayan kazanı minik bir çubukla karıştırmama yol açmıştı. İşkenceliydi. Çubuğun kısalığı yüzünden parmaklarıma şüphenin kıvılcımları değse de onu zihninde dağıtmak için elimden geleni yapıyordum. Şimdi ise Arzu kazanıma büyük bir çubuk sokup içine sadece beni dağıtmıştı. Beni içten dağıtmasına müsaade edebilirdim ama dışımı bir parça da tutacaktım. Başımı hafifçe yana yatırıp ben de ona doğru bir adım attım. Çok yakındık. İki kavrulan kadın birbirinin sınırlarındaki alevlerine karışmıştı. "Doğru zamanı bekliyor da olabiliriz Arzu. Birbirimizi tanıma konusunda herhangi bir acelemiz yok. Ne de olsa önümüzde koca bir ömür var." Onun gibi sahte bir gülümsemeyi tercih etmeyip yüzümü serbest bıraktım.
Arzu'nun yüzündeki gülümseme sırıtmaya kayarken kollarını birbirine birleştirdi. "Yoksa evleninceye mi ayırdınız o işi?" Gülmeye başladı. "Kusura bakma, kendimi tutamayacağım," derken hâlâ gülüyordu. "Sana bir abla bilgisi vereyim, o evlenme hayali kurduğun adam hakkında." Abla bilgisi? Şu an onunla ben de gülebilirdim. Her ne kadar ayrı şeylere gülüyor olsak da. "Bedir seni gerçekten isteseydi, elde etmek için her şeyi yapardı. Onunla aynı evde yaşamayı avantaj hâline getirip de evlilik hayali kurman senin gibi bir kızı ileride oldukça üzecektir. Hatta bakıyorum şimdiden üzmeye başlamış." Yüzü ciddileşmiş, bordo rujlu dudağını diliyle ıslatıp sesli bir nefes aldı. Dışarıdan yüzümün nasıl göründüğünü bilmiyordum. Umursamadım. Yanımdan çekip gitmesini, benimse burada saatlerce heykel gibi dikilip taşlaşmaya başladığımı hissetmek istiyordum. "Hem istese de pek bir şey fark etmeyecek. Onu mutlu edemeyeceğini daha önce de söylemiştim Şehnaz. Amacım senin üzülmeni, ezilmeni görmek değil. Sadece bir kadın olarak duygularını görmezden gelmek istemiyorum." Bir dakikaya yakın bir süre sessiz kaldı. "Biliyor musun? Kendime de şaşırıyorum. Bedir'le aramıza girdin ama ben burada, senin yanında olup sana nasihat veriyorum. Kadını kadından başkası anlayamaz." Sözleri kulağıma gerçek ve derinden çalınıyordu. İstediği bu muydu? Aklımı karıştırmayı başarıyordu. "Bedir'in istediklerini veremezsin. Üzerinde olgunluğun hiçbir zerresi yok. Onun ihtiyaçlarını karşılayamazsın. Dediği gibi... Sen sadece..." Doğru kelimeydi arar gibi gözlerini kıstı. "Minikşesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNİKŞE (Kitap Oldu)
Teen FictionÖlüm saati geldiğinde oturulan o masa saniyeler içerisinde kavrulacaktı. Ve kavruldu. Kimisi o masada bedenini kaybetti. Kimisi o masadan bedenini kurtarmaya çalışırken ruhunu kaybetti. Ailemin ölümüne gözlerimle şahit olmuştum. Benim de onlarla öl...